Benim dediğim olur, benim istediğim gibi olmuyor… Diyorsanız sorunlar başladı. Kesinlikle cehennemde yeriniz hazırlandı demektir. Kızacaksınız, sinirleneceksiniz. Sonuç olarak kendinizi cehenneme atacaksınız. "Ben" demek sıkıntının kaynağıdır.
Sana iyilikten ne isabet ederse Allah'tan. Başına gelen kötülükler ise elinle işlediklerinin karşılığıdır. Kısaca, ektiğinin sana iadesidir.
İradeyi cüz dediğimiz kendimizde mevcut olan programın kullanılmasıdır. Tevhid edersen, tasavvuf yoluna girersen, cüz-i irade küll-i iradeye tabi olduğunu bilir ve anlarsın.Kısaca şeriatten hakikate yol almış olursun. Cüz-i iradenin özünü anlayan küll-i iradeye teslim olur. Teslim olan huzur bulur.
İnsanın işine gelen, yaradılış programına uyanlara hayır diyoruz. Şer dediğimiz ise programımıza uymayan, programa zıt olandır.
Hayır ve şer aslında Allah'ın esmalarının kulunda tecelli etmesidir. Hayır ve şer kişiden kişiye değişir. İşimize gelenlere hayır, gelmeyenlere şer adını veririz.
Herşeyin yaratıcısı Allah olduğuna göre, Allah katında şer yoktur. Hayır ve şer kul seviyesinde olur. Hayır da şer de kulun programına göre değişir.
Hayır yada şer diye adlandırdığımız olaylar aslında Allah'ın isimlerinin ortaya çıkmasıdır.
Başımıza gelen şerlere sabır edersek, bize katkısı olur. Bizi oldurur ve pişirir. Belalar çoğalmaya başladıysa, birincisi kemalat artmaya başladı demektir. Belalar artmaya başladıysa diğer bir sebep, bedel ödüyorsundur.
Şuan şer olanlar daha sonra bize hayır olarak geri döner.
Biz herşeyi kaderiyle yarattık ayetinde anlatılmak istenen herkes kendi kaderini yaşar.
Bütün fiillerin yaratıcısı Allah'tır. O halde her fiil aslında bir hikmete dayanır.
Kul fiilin failini bilirse, faili Hak görürse, kişide kemalat başlar. Hakikate giriş başlar.
Kişide kötü fiil gördün, kişi çok kötü bir fiil ortaya koyuyor. Ne yapacağız?
Fiili kötü göreceğiz. Fiile buğz edeceğiz. Gerekirse uyaracağız. Elimizden geleni yapacağız. Düzelirse Allah bizi hayır da kullanıp, onu uyardı diyeceğiz. Uyardık, olmadı ise Allah'a kötü de lazım diyeceğiz. Ve ondan uzaklaşacağız.
Kötü fiil seni Hakk'tan uzaklaştırıyorsa, sende gaflet oluşturuyorsa, o fiilden kaçacaksın. O fiile uymayacaksın.
Seni Allah'tan uzaklaştıran her fiilden kaçacaksın, şer fiillere uymayacaksın. Şer fiiller Kur-an'da bellidir.
İyi fiilleri kula nispet edersek ibadet adını alır. Fiilin faili idrak edilirse, yapılanlardan aslında yaptıran idrak edilirse, yani Allah'a ait olduğunu bilirsek ibadet denir. İnsanda kemalat meydana gelir.
"Sizi de, fiillerinizi de yaratan Allah'tır" Bu ayetin anlamını idrak edemeyenler, şirkte kalırlar. Kötü, zararlı bir fiil ortaya koyan birini gördüğümüzde, ne yapacağız?
Kaçacağız. Yüz çevireceğiz. Ondan nefret edip, kınayacağız. Fiilin failini idrak edip, kinde ileri gitmeyeceğiz. Gönlümüze masivayı sokmayacağız. Failin fiili niçin meydana getirdiğini düşünüp, hikmetini arayacağız. Şer bildiklerimizde, hayır olabileceğini düşüneceğiz. Herşeyin bir amacı olduğunu bilip, tefekküre dalacağız.
Hani derler ya, eşeğe değil sahibinin hatırı aklına gelecek. Faile saygı duyacaksın çünkü Hakk'ın nazarında herşey güzeldir. Çirkin bizim nezdimizdedir.
Tüm fiillerin faili Allah'tır. Allah dilemedikçe sen dileyemezsin ayetini çok iyi düşüneceksin. Allah dilediği işleri yaratır.
Kötü fiil işleyenin sorumluluğu nedir? Kötü fiil işleyenin kalbi kararmıştır. Basireti kapanmıştır. Kötülük işlemeye uygun hale gelmiştir. Allah bize göre, şerri o kuldan işler ve bize göre mesul olur. Her mahalleye kasap (kötü adam) lazım ama o kasap sen olma. Ama unutma , Allah'a kasapta lazım.
Hadis-i kudside buyrulduğu gibi "Bana yaklaştığınız zaman varlığını alır, diyetiniz ben olurum." O zaman elinden tutan ben olurum, gözünden gören ben olurum diye buyrulmaktadır.
Tasavvufta – Hakikatte iki ayrı varlık yoktur. Ayrılık gafletten meydana gelir.
Azaların uyanınca, ikilikten birliğe varırsın. Hak sende tecelli eder.
Tasavvufta gark, insanın olması, insanın kendisini ve halkın varlığını kabul etmekle beraber bunların mevcudiyetinin Allah ile var olduğunu anlamaktır. Kısaca Hakk'ı halksız görmektir.
Halk zahir, Hak batındır.
Herşeyi Allah'tan bilerek, halkı değil Hakk'ı görmektir. Tek mutlak varlık Allah'tır.
Fark ise kulluk sıfatıyla Hakk'ı ve halkı ayrı ayrı varlıklar olarak görmektir. Kulun iradesi ile ibadet yapmasıdır. Cem – Fark birbirine zıttır. Birinin varlığı diğerinin yokluğudur. Fark – Cem salik için zorunludur çünkü fark olmayınca kulluk, cem bulunmayınca Hakk'ı tanıma yani Marifet gerçekleşmez.
Gark alemine saplanan ibadetleri inkar eder, zındık olur.
Fark alemine saplanan da benlik, gurur olur. Şirke saplanır, şeytanlaşır.
Hakk'ın insanlara peygamber aracılığıyla hitap etmesi fark halidir. Bu farklıktan sonra Allah'ın kulu kendisiyle birleştirmesi Cem halidir. Kulun kendisine bakması Fark, Rabb'ine bakması Cem dir.
Fatiha suresinde "Ancak sana kulluk ederiz" ifadesi Fark'a, "Ancak senden yardım dileriz." İfadesi Cem'e işarettir.
Farkı olmayanın Cem zındıklığa gider. Cem'i olmayan fark ise şirke gider. Cem ile fark'ı birlikte bulundurana insanı kamil denir.
Cem hali saliki masivalardan halas eder. Kişinin kulluk makamında olması fark'a, Rububiyet makamında bulunması Cem'dir.
Varlıklara vücut vermek farktır. Hakk'ın varlığını görmek cem halidir.
Acı ve tatlı iki deniz birbirine karışmazlar. Aralarında bir engel vardır. Rahman suresinin bu ayetleri, iki deniz şeriat ve hakikattir.
Şeriatte bulunan her ilimde hakikat tadı bulunur. Şeriat ehli, hakikat ehlinin ilmini bilmedikleri için şeriata aykırı sanırlar. Bu onların zannıdır. Şeriatın amacı hakikate varmaktır. Hakikate varmayan şeriat eksiktir.
Gark alemine saplanıp kalınmamalı. Garka saplanan kendini Kutup, Gavs görür.
Gark alemi yokluktur. Aklı kesmeyen çocuk gibidir. Hakk'tan alır Hakk'a verir.
Garkta ibadetler yaşanmazsa zındıklığa bilet alınmış olur. Gark aleminde irşad etmek cinayettir. Kamil değillerdir, oldurayım derken öldürürler sonra da Hakk'ın üstüne atarlar.
Erken öten horozun başını bu yüzden keserler. Gark aleminde bazıları namaz kılmazlar. Bunlar evliya taklidi yaparlar. Terazi namazdır. Namaz, ibadet yoksa konuşmaları kopya ve şeytandandır. Evliyanın sözlerini taklit ederler. Onları tanıdıkça yalancı, sahtekar, kaşarlanmış adam oldukları ortaya çıkar.
Bazıları der ki ibadet kimden kime? Biz hala şeriatın yükündemiyiz? Bunlar zındıktırlar.
Hak seninle sana vermiş bu hikmeti, kendi gizlenmiş her sıfata, sıfattan işleyene bak dersin de yine de yanlışlık yaparsın. O zaman kimden kimde diyorsan gir Cem'in garkına, hiç konuşma hep seyreyle, bak dur Cemalullaha. Allah seninle kahvede otursun. Allah seninle sigara içsiz, Allah seninle içki içsin. Allah seninle hırsızlık yapsın, Allah seninle haram yesin. Sen böyle mi anlıyorsun tevhidi?
Fenayı efali duymadın mı? Kur-an'da haramı duymadın mı? Uydur uydur yap, Allah'a yükle herşeyi, Allah'ın üzerine at.
Herşeyi Allah seninle yapar, seninle işler. Böylelikle şirkten kurtulursun. İyi anla, birbirine iki zıt vardır. Zıttın biri fenayı efal, biri de cenntül efal. İkisini de tevhid et. Zıtları cem eyle, kendini aradan kaldır tevhid et.
Allah'ı her türlü ahlaksızlıkla iştigal eyle oysa ki her türlü kötülük yapana aittir. Allah bunlardan münezzehtir.
Mürşidsiz gidenlerin sonu serseri mayın gibidir. Sonunda duvara toslarlar.
Melamilerin bir kısmı Cem'de zındıklığa düşüp, kulluk perdesini idrak edemezler. Bazılarını melamet hırkasını giyemez. Hırka şeriattır. Şeriattan soyunanlar, kazanımlarını kaybedip zındık olurlar.
Allah şeriatta neyi yasaklamışsa, hakikatte de o yasaktır. Tüm makamlarda yasaklar geçerlidir.
Hayırları Allah'a ver, şerleri nefsine ver ayeti bir uyarıdır. Fail Hakk'a nispettir. Fena fiiller kula nispet edilir. Fenayı efal kula nispettir. Cennetül efal Hakk'a nispettir.
Yolda gidiyorsun, adamın birisi arabanı istedi verecek misin?
Pazara gittin, satıcı çürük domatesleri veriyor alacak mısın?
Neden fail Hak deyip arabanı vermiyorsun? Neden çürük domatesleri almıyorsun?
İçki içelim, zina yapalım dediklerinde yapacak mısın? Bunlara fenayı efal denir.
İyilikleri Allah'tan bil. Şerleri de nefsinden bil ki kamil olasın.
Kul olduğunu unutma. Tevhid makamları hal olarak giyilir, zevk olarak yaşanır.
21.11.2017
Mustafa Hakkı Söyler