Türkiye ile Fransa arasında 20 Ekim 1921 tarihinde imzalanan Ankara Anlaşması'nın 7. maddesi ile Suriye Türkmenleri konusunda Türkiye'ye garantörlük verildi. 20 Kasım 1922 tarihinde başlayan Lozan Konferansı'nda Suriye sınırı neredeyse hiç konu edilmeden kabul edildi. 31 Ocak 1923 tarihinde Suriye ile sınırlar belirlenirken, Ekim 1921 tarihindeki Türk Fransız anlaşması temel esas olarak alınmıştı. Türkiye topraklarında kalmak isteyen köylerin isyanı olduysa da amaçlarına ulaşamadılar.Türkmen ve Kürt silahlı milislerin Türkiye sınırına yakın bölgelerde Fransız manda idaresine yönelik başkaldırıları 1924 yılına kadar sürmüştür. Fransız manda idaresi mahalli idarelerinden oluşan Suriye Devletler Birliği'ni meydana getirerek ülkeyi yönetmeye çalıştı.
Bu düzen, Araplarla Arap olmayanlar arasındaki gerilimi arttırdı. Türkler, hem milliyetçiler hem de Manda idaresinin gözünde "dikkatli olunması gereken" bir azınlık durumuna düştü. Fransız mandası altında oldukları dönemde nüfusları 500binden fazla olan Türkmenlerin liderliğini #Bekmişlilerin #Hacı_Ali aşiretinden #Kel_Muhammed_Mustafa_Paşa yürütüyordu. Onun ardından Türkmenlerin lideri #Hacı_Nasen_kel_Mehmet_Ağa oldu.Türkmenler, Fransız mandası altındaki çalkantılı ilk on yıllık dönemden sonra daha sakin bir dönem yaşadılar; varlıklarını ve kimliklerini sürdürebildiler. Tıpkı 1927-28'lere kadar An- takya ve İskenderun'daki okullarında Türkiye Tevhid-i Tedrisat Programı'nı uygulayan Hataylılar gibi o da Türkiye'de çıkan Şapka Kanunu'nu Halep'te uygulamak için bolca şapka getirtmişti.
Bu dönemde Halep'teki Türkmen nüfusunun 40-50 bin civarı, ülke genelindeki Türkî unsurların (Türkmen, Kürt, Çerkez) yüzde 18-19'larda olduğu tahmin ediliyor.261928'de İbrahim Hananu ile Haşim el-Attasî'nin Vatan ve Şükrü Kuvvet- li'nin İstiklâl Partilerini tanıyan Fransa Manda Yönetimi, Milliyetçi aydınların yoğun talepte bulunduğu cumhuriyetçi bir Anayasayı 1929'da hazırladıysa da ertesi yıl vazgeçti. Yine 29'da başlayan ve 1930'lu yıllarda devam eden Dünya Ekonomik Bunalımı (Büyük Buhran) Suriye'deki Manda & Muhalefet ilişkilerine de yansıdı ve bir soğuma yaşattı. 1933'de Fransa Devleti ile Suriye Hükümeti arasında imzalanan ve Suriye'nin yıl içinde Milletler Cemiyeti'ne üyeliğini getiren anlaşma sonrası çıkan tartışmalardan dolayı Suriye Meclisi kısmen feshedilince eylemler başladı.
1935'te artık efsaneleşen Hananu'nun ölümünden sonra eylemler genel greve dönüştü. Bilhassa 1936 yılındaki 72 günlük grev ülkeyi felce uğrattı; Fransızlarsa her zamanki gibi zırhlı birliklerle sivil unsurları ezmeye çalıştı. Bu sırada Türkiye ile Hatay / Sancak meselesini görüşen Fransa, mezhepçi oyunlarına gelen tepki üzerine Lazkiye hükümeti haline çevirdiği Alevî devletçiği kısmını iptal ederek Suriye devleti topraklarına ekledi ve böylelikle tansiyonu düşürmeye çalıştı. Yetmeyince 3 yıl içinde Man- da yönetiminin bitirilmesini öngören ve Suriye'ye bağımsızlık taahhüt eden Vionet Antlaşması'nı imzalamak zorunda kaldı.Fransa'nın Nazi Almanya'sı karşısında sıkışması ve Suriye'ye bağımsızlık verme çalışmalarını iyi takip eden Türkiye, Ankara İtilâfnamesi şartları uya- rınca Sancak'ın Suriye'ye verilemeyeceğini ve bağımsız olması gerektiğini dile getirdi.
Buna mukabil sorun Milletler Cemiyeti'ne götürüldü ve Ocak 1937 itibariyle İskenderun Sancağı'na (Sanjak of Alexandretta) tam otonomi veril- mesi, dış ilişkilerde MC denetiminde Suriye'ye bağlı kalması, resmî dilinin Türkçe olması; tüm bunların Fransa ve Türkiye'nin garantörlüğünde uygu- lanması kararlaştırıldı. Sonraki ismiyle Hatay'a yönelik bu ilgi Halep Bölgesi Türkmenlerinin de umutlarının tazelenmesine yol açtı. İngilizlerin yaklaşan savaşta Türkiye'yi yanına çekmek için Halep'i Fransızlardan isteyip Türklere verebileceği pazarlıkları duyuluyordu. 30'lu yıllar boyunca Halep Türkmen- lerinin liderliğini yapan Hacı-Uşağı Oymağı'ndan Ahmed Hoca, iltihak için Ankara'yla doğrudan temas kurmuş ancak "Hatay'la birlikte hareket edin" talimatını almıştır. Bu bir nevi bekleme süreciydi ve ne yazık ki bazıları için bitimi olmayacaktı.
Fransa, Ulusal Cephe'nin (Vatan + İstiklâl) Suriye'de iktidara gelmesi- ne taktik olarak izin verdi. Nitekim Vatan Kitlesi'nin lideri Attasî'nin 3 yıllık (1936-1939) ilk Başkanlık dönemi milliyetçilik ve Büyük/Birleşik Suriye te- melinde Hatay Meselesi'nde en şahin politikalar geliştirildiği dönemdir. Ne var ki önce Hatay İstiklâl Cemiyeti'ni üzerinden partileşen Sancak Türkmenleri, Avusturya'yı ilhak eden Almanya'nın kendisine yönelmesini de an meselesi olarak gören Fransa'nın 38 Temmuz'unda Türkiye'yle anlaşarak oraya Türk askerinin konuşlanmasından sonra iyiden iyiye rahatladı ve Ağustos'ta ya- pılan seçimlerde Meclis'teki 40 milletvekilliğinden 22'sini kazandı. Bu sıra- da kayıtlı seçmen sayısı; 35.847 Türk, 11.309 Nusayrî/Alevî, 5.504 Ermeni, 1.845 Arap, 2.098 Hıristiyan ve 359 diğer şeklindeydi. Eylül'de Cumhuriyet ilan eden ve Sancak'ın adını Hatay olarak değiştiren bu 22 kişi, başlarında ilk ve tek cumhurbaşkanları Tayfur Sökmen olmak üzere 7-8 ay sonra Türki- ye'ye katılma kararı aldılar.29 Fakat I. Dünya ve Kurtuluş Savaşı yıllarından beri Suriye Türkleri dâvasını en iyi bilen, en çok uğraşan isim olarak M.Kemal Atatürk göremedi.Tüm bu gelişmelere rağmen Kuzey Suriye'de sular durulmadı.
Bir yan- dan 2-3 yıldır Sancak'la beraber Türkiye'ye bağlanmak için Milletler Cemiyeti nezdinde bile çalışma yapan ve çok gayret gösteren amma velâkin hayal kı- rıklığı yaşayan Bayır-Bucaklılar, bir yandan Şam ile Halep arasındaki siyasî rekabetin Hatay hadisesi yüzünden iyice kutuplaşması ve bir kısmı Vatan Partisi'nden koparak yeni bir parti kurmaya çalışırken diğer kısmı II. Dünya Savaşı şartlarında Türkiye'den ilhak için sürpriz bir hamle bekleyen Halepliler vardı. Hatta 1939-40'lı yıllardaki İngiltere ile Türkiye arasındaki ayrıntılı görüşmelerden haberdar olan Halepliler 1941'de bir ayaklanmayla Halep Ka- lesi'ne Türk bayrağı çekerek Türkiye'nin müdahalesini beklemişlerdi.30 Fakat bu hiçbir zaman gerçekleşmedi.Adeta deneme tahtasına çevrilen Suriye'de Nusayrîlerin çoğunlukta oldu- ğu ve taşrasında çokça Türkmenin de yaşadığı Lazkiye ile ismiyle müsemma Cebel-i Dürzî bölgelerine önce tekrar tam otonomluk verilerek devletçikler hortlatıldı, 3 sene sonra ise bunlar tekrar iptal edilerek Suriye'nin Muhafa- zat denilen büyük illeri haline getirildi.
Hatay'ın ilhakının devlet başkanının istifasını getirdiği yönetim krizi, Fransa'nın Suriye Meclisi'ni feshetmesi ve yeniden Yüksek Komiserlik marifetiyle ülkeyi yönetmek istemesiyle daha da derinleşti. Şamlı ve Halepli milliyetçilerin bağımsızlık talepleri 1941 işgaliyle bastırıldı. İngiliz ve Fransız ortak işgali 1943 seçimlerine kadar sürmüş; Ulu- sal Blok'tan el-Kuvvetli'nin Devlet Başkanı olmasından ve SSCB ile ABD'nin 1944'te, İngiltere ile Birleşmiş Milletlerin de 1945'te Suriye'nin bağımsızlığını tanımasından sonra bile Fransızlar durumu kabullenememiş, 45 ortalarında Şam ve Halep'teki gösteriler sonrası Hama ve Humus'la birlikte buraları bom- baladıktan sonra ancak 1946 Nisan'ın da tüm askerlerini çekerek 26 yıllık zoraki birlikteliği sona erdirmiştir.31Kuzey Suriye Türkleri, Halep'in Türk Ordusu'nca işgal ve ilhakını umar- ken bütün Suriye'nin müttefik devletlerce işgalini gördüler. 20'li yılların, 36'lı yılların şokundan sonra Hatay'ın anavatana katılma sahnesi gibi bir final beklerken yaşadıkları toprakların bambaşka bir sürece sürüklenmesi bundan gayrı Türkiye'yle zihin ve gönül olarak bir kopuşu getirecektir.
Belki biraz Ba- yır - Bucak Türkleri istisna edilebilir. Ki onlar da her fırsatta Türkiye'ye iltica ederek anayurt özlemlerini o şekilde gidermeye çalışacaklardır. Nitekim onlar- dan biri olan Kemal Kaynar, Bayır - Bucak'ın Kebere ve Salmir köylerindeki 1945 zulmünü aktaran Atayolu Gazetesi'ne verdiği mülâkatta şöyle demiştir:"Gazetemizin son günlerde yabancı ellerde inleyen kara bahtlı yurduma gösterdiği asil ilgiye bütün kalbim ve varlığımla teşekkür ediyorum. 30 binden fazla soydaşımızın kurtuluş gününü tasvir ve tasavvur edilmez bir hasret ve iştiyakla beklediklerini içim sızlayarak bir daha açıklamayı bir yurt ve ulus borcu biliyorum.1936 yılında Fransa'nın bölgedeki hâkimiyetinin zayıflaması ile birlikte baskılara maruz kalmaya başladı.
1936-1939'da sancağın Hatay adıyla Türkiye'ye katılması sürecinde Suriye sınırları içerisinde kalan Türkmenlere ilişkin hiçbir görüşme ya da anlaşma yapılmamış olması, Suriye Türkmenlerinin hukuki durumunu belirsizleştirdi.Bu belirsizlik Suriye yönetimlerinin Türkmenlere karşı baskı ve asimilasyon politikası uygulamasına neden oldu. 1946 ve 1972 anayasalarına göre #Suriye Arap vatandaşı olarak kabul edilen Türkmenlere kimlikleri ile yaşama hakkı tanınmadı. Türkçe gazete yayımlama imkanı ortadan kalktı; hatta Türkçe konuşmak bile yasaklandı.1958'de yapılan toprak reformu ile Türkmenlere ait birçok tarla, bağ ve bahçe kamulaştırıldı. Bu ve benzeri uygulamalar yüzünden 1950'ler boyunca #Halep'ten Türk asıllı aileler, Türkiye'ye kaçmaya devam ettiler.1963'te yaşanan darbeden sonra baskılar artarak devam etti.
Türkmenler herhangi bir sivil ya da yasal örgütlenme oluşturamadı. Hafız Esad rejimi "Tek Suriyeli Kimliği" politikası çerçevesinde, Türkmenleri asimile ederek "Araplaştırma" politikası izledi.
Kaynaklar
1-PAYASLI, Volkan: "Fransız Mandası ve Hatay'ın / Sancak'ın Türkiye'ye İlti- hak Sürecine Kadar Olan Döneminde Tevhid-i Tedrisat Kanunu Uygulamaları (1924-1939)", Selçuklu Araştırmaları Dergisi USAD, C: 5, S: 22, Yaz 2012.SAYGILI, Hasip: "Resmi Evraka Göre Millî Mücadele'de Türkiye Dışı İslam Topluluklarıyla İlişkiler (1919-1922)", Türk Yurdu, Y: 102, S: 311
2-ABDULHALİK BAKIR - SÜLEYMAN PEKİN EYLÜL - EKİMKUZEY SURİYE'DEKİ TÜRKMEN YERLEŞİMLERİCİLT: 123 SAYI: 242 SAYFA: 89-130 Türk Dünyası Araştırmaları Eylül - Ekim 2019 .TDA .static dergipark.
3-AYŞE HÜR Meğerse Suriye'de Türkmenler yaşarmış .radikal.yazarlar.
4-Ahmet Emin Dağ, "Halep Türkmenleri", Marmara Üniversitesi'nde 2010 yılında kabul edilmiş doktora tezi;
5-Işıl Bostancı, "Halep Türkmenleri", Fırat Üniversitesi'nde 1998 yılında kabul edilmiş master tezi,
6-Zafer Kaya, "Suriye'de Türk Varlığı", Ankara Üniversitesi'nde 1987'de kabul edilmiş master tezi;
7-Thomas Philipp-Birgit Schäbler, The Syrian Land: Processes of Integration and Fragmentation: Bila¯d al-Sha¯m from the 18th to the 20th century, Franz Steiner Verlag, Stuttgart, 1998;
8-Norman N. Lewis, "The Frontier of Settlement in Syria, 1800- 1950", Royal Institute of International Affairs, Vol. 31, No. 1, January 1955, s. 48-60.
9- Dr.Muhtar Fatih BEYDİLİ Biladü'ş Şamdaki Türkmeni kökeni (Arapça)Kardeşlik Dergisi Kültür Sanat Edebiyat ve Folklor Dergisi Güz 2020 Yıl: 60 Sayı:366