BİR BİLIM ADAMI OLAN TEMEL`İN FARELER ÜZERİNDE YAPTIĞI DENEY (Temel'in kayıt cihazına aldığı notlardan alıntılar)1. gun : Fare uzun sure labirentin icinde dolandı ama peyniri bulamadı. İç güdüleri zayif.3. gun : Negatif. Sadece labirenti degil, odanın hemen her yeriniaradi tum dolapları, çekmeceleri, kavanozları karışırdı. Hatta birtablonun arkasına ve ceplerime bile baktı. Bu fare tam b...
Bir kristal uykusuzluğu gecenin deminden çıkartan gözleriyle öylece tutunuyordu dikdörtgen masasının kenarına. Abanoz karanlığın tam ortasında perdeyi kısmi aralayarak şehrin nar tanesi ışıklarına bakışlarıyla klark çekiyordu. Hafiften üşüyordu zamanın kucağına yatırdığı gövdesinin en nadide sayılan noktaları. Örneğin ayakları, kolları ve burnu. Yine de masasının çentik atılmış, kestane...
Gözümü açtığımda kilisenin çanı çalıyordu. Saate gözümü iliştirdim, 09:05. Bu saatte kilise çanının çalması tuhafıma gitmişti, günlerden pazar bile değildi. Neyin ayiniydi ki bu? Elimi yüzümü yıkamak için ayağa kalktım. Banyoya doğru yürümeye başladım, aklım başıma geliyordu yavaş yavaş. "Tabi ya, bugün 10 Kasım, düşmanımızın Ata'sı bugün ölmüştü." diyerek mırıldandım. Evet bugün Atatür...
Şahittir bu toprak senin namına
Adına Mustafa desem de yetmez.
Tanımam üstüne başka numune
Farkına Mustafa desem de yetmez.
YORGUN ASKER
Heinrich ve eşi Franja bir kaç sene sonra kimsenin Hitler ve Nazileri hatırlamayacağına inanıyorlardı. Ciddiye alınacak, toplumun sıkıntılarına gerçek çözüm olacak bir politikaları yoktu. Ancak insanların sıkıntılarını ve korkularını kullanıyorlardı. Ama bunlar da bir şey değiştiremeyeceklerdi.
Yarın 10 Kasım, yokluğunla yüzleşeceğimiz gün. Sen yoksun! Atam ben her 9 Kasım'ın ilk dakikalarında hayallere dalmaya başlıyorum. Sanki bu hayalleri kurunca 10 Kasım gelmeyecek ve biz yokluğunla yüzleşmeyeceğiz. Sen gittikten sonrada açtığın yoldan aynı hızla serüvenimize devam ettiğimizi hayal ediyorum. Bir memleketin 50 yılda yapamayacağı kalkınmayı on yılda hediye etmiştin ya yurdum...
Eskiden gemilerde fareleri yok etmek için ingiliz gemilerinde uygulanan bir metottur bu hikaye. Bir tfareyi canlı olarak yakalayıp boş bir tenekeye koyarlar ve günlerce aç bırakırlar. Sonra bir gün yakaladıkları küçük bir fareyi bu farenin yanına koyarlar. Günlerce aç kalmış olan fare yeni koyulan fareyi yer. Sonra bir daha bir daha derken yamyam bir fare elde ederler. Bu fare artık iyic...
Bir gün gönlün diler, ararsan beni,
Mektuba gerek yok, bağırsan yeter.
Üşürsen bedenim ısıtır seni,
Elini elime değirsen yeter.
Şimdi hep bir ağızdan YATAY mimari diye haykırdığınızı duyar gibiyim.Keşke bende sizinle aynı şeyi söyleyebilsem... Herkesin hayalinde vardır,Her tarafı yeşillerle çevrili ,bahçe içinde dubleks bir ev.Veya bir sahil kasabasında deniz kenarında küçücük bir ev.Ama bazen isteklerimizle, imkanlarımız örtüşmez,Bazı isteklerinden vazgeçmek zorunda kalırsın.İşte bu yatay mimaride öyle bir şey....