Devletin kurucu kadrosu 1923'de cumhuriyeti ilan ettikten 16 yıl sonra yani ikinci dünya savaşına kadarki dönemde AKP'nin iktidarda kaldığı kadar bir süre ülkeyi yönettiler.
Kurucu kadrolar bu 16 yılda ülkemizden cüzzam, trahoma, verem, sıtma gibi onlarca hastalığın kökünü kazıdılar. Osmanlı döneminde bu hastalıklar yüzünden sonbahar yaprakları gibi dökülen insanımızın ortalama ömrü hızla yükseldi.
Eğitimde adeta bir patlamaya imza attılar. Cumhuriyetin kuruluşunda erkeklerde % 7 olan okur yazar oranı kadınlarda sadece binde üçtü.
1939 yılına gelindiğinde toplumun ortalama okur yazar oranı % 30 a yükseltilmiştir. Köylümüz toplam nüfusun % 80 nini oluşturuyor, şimdiki gibi tarikatların cemaatlerin insafına değil köy enstitüleri gibi ışık kaynağı eğitim kurumlarının aydınlık ellerine bırakılıyordu.
Sadece 16 yılda Osmanlıdan kalan borçların çok büyük kısmını ödedikleri gibi üstüne yıllık yaklaşık % 10 büyüyerek 1939' a geldiklerinde ekonomik büyüklüğü 20 katına çıkarttılar. Bu böyle kolayca söyleniyor ama ödedikleri borç miktarı o zamanki bir yıllık milli gelirimizin yaklaşık üçte ikisi kadardı. Bugünkü gelirimizle kıyaslarsak yaklaşık 500 milyar dolar.
Bu esnada tek bir fabrika satmayıp yüzlerce fabrika açıp, dönemin günümüzle kıyaslanamaz teknolojik çaresizliklerine rağmen yollar, köprüler, demiryolları inşa ettiler. Bu köprülerden ve yollardan ücret almak akıllarına dahi gelmedi. Hele bunların gelirlerini hazine garantisi altına alarak satmayı hayal dahi edememişlerdi...AKP bu 16 yılda yapılmış her fabrikayı 16 yılda satmış taş üstünde taş bırakmamıştır.
Rüzgar tünelleri kurup bu tünellerde testlerini yaptıkları uçaklar üretip ihraç ettiler. Şimdilerde sürekli üretileceği söylenen uçaklar o dönemde üretilip ordumuzun envanterine girmişti. Pilotlarımız 1960'lı yıllara kadar uğur adlı eğitim uçağımızla eğitim alıyordu. Hollanda'ya sattığımız ambulans uçaklarımız o kadar beğenilmişti ki 1950'lerde yenilerini almaya geldiklerinde Menderes iktidarının Amerikalıların emriyle Kayseri'deki fabrikaları kapattığını görüp şok geçirmişlerdi.
Ülkenin her yanında kurulan fabrikalarda tiyatro salonları, dans kursları, çocuk kreşleri hatta sinema salonları bile vardı. Bu fabrikaların kurulması için bırakın yerli yabancı sömürücülere hazineden kar garantisi vermek fiyatı domatesle limonla ödenmiştir. Para bile verilmemiştir. Cumhuriyetin kurucu kadrolarındaki asalet ve yüksek karakter Sovyetlerin bu fabrikalara tam teknolojik bilgi aktarımıyla sonuçlanmıştır.
16 yılda kadınların eğitimleri hukuki eşitlikleri ve toplumsal hayata katılımlarını sağlamak için birçok Avrupa ülkesinden bile ileri adımlar atılmıştır. Bugün dünyanın ilk kadın savaş pilotu Türk diye övünebliyorsak bu o dönemin vizyonunun ürünüydü.
Kurucu kadrolar diplomatik kalibrelerinin üstünlüğü sayesinde savaşmadan Hatayı vatan topraklarına kattılar. AKP 16 yılda 18 adamızı Yunanistan'a terk etti.
Tüm ülkede bir umut vardı. Ülkemize gelenler bir hikayesi ve karakteri olan, bölünmemiş bir milletle karşılaşıyorlardı. Siyasiler halkı karpuz gibi ikiye bölmüyor, liyakat sahibi olmayanlar kamuda hak etmediği makamlara gelemiyorlardı. AKP nin iktidar olduğu 16 yılda kamuda yükselmenin yolu liyakat sahibi olmak yerine AKP ye sorgusuz sualsiz biat etmek oldu.
Bugün cumhuriyet düşmanı zihniyetin kemikleştiği Rize gibi memleketlerin kursağına giden ekmeği sağlayan Çay bitkisini Karadeniz'e dikenler kurucu kadrolardı. Tarımda ve hayvancılıkta kendi kendimize yetiyor, fındık, tütün, kuru üzüm gibi ürünlerimizi yüksek fiyatla satıyorduk. Bir ton fındık satan bir traktör alabiliyordu. Büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayımız bugünle kıyaslanamayacak kadar çoktu.
Anlatmaya kalksak bir kitabın sayfalarını dolduracak kadar ilerlemeye sadece 16 yılda imza atan Cumhuriyetin kurucu kadrolarını minnetle anıyor, ekonomiyi, hukuku, tarım ve hayvancılığı, devletin kurumsal saygınlığını ama en önemlisi millet olma bilincimizi 16 yılda yerle bir etmiş AKP iktidarını da bu yerel seçim öncesinde milletin ferasetine terkediyoruz.
Bülent Yılmaz