By Fatih Akıcı on Cumartesi, 22 Eylül 2018
Category: Ekonomi

2023 Hedeflerine Dair Naylon Fikirler Ve Gerçekçi Bir Düşünce Zemini

Öteden beri hem bazı düşünürlerin hem de sıradan insanımızın ısrarla savunduğu bir iddia vardır: Biz yeteri kadar dindar olmadığımız için, daha doğrusu dindar yöneticiler tarafından yönetilmediğimiz için yükselemiyoruz. Bu iddia, şu şekilde temellendiriliyordu: Din ahlakın temelidir, din olursa adalet olur, din olursa emanet ehline teslim edilir, din mefhumuna sahip kimse adam kayırmaz, ihalede fesat yapmaz, yolsuzluk yapmaz, lükse tamah etmez. Dolayısıyla idare dini bütün kimselere bahşedilirse ülkede bütün kötülükler biter, aksaklıklar düzelir ve ülke yükselir. Doğal olarak dindar yöneticiler, iktidara ne ölçüde hakim olur, yargı ve bürokrasi ile önü kesilmezse ülke o hızda kalkınır. Özetle zihinlerimizdeki ideal yönetim, Platon'un "filozof/bilge kral" şeklinde formülize ettiği yönetim biçiminin biraz değişmiş hali olan "dindar kral" şeklinde idi.

Bu romantik-naif düşünceye göre pek dindar olan ecdadımızın refah içinde yaşadığı, cihan hakimiyetini yıkılışına kadar elinde bulundurmuş mübarek bir devlet olan Osmanlı'yı İttihatçı ve Kemalistler yıkmış ve milleti dinsiz ederek ülkeyi geriletmişlerdi. Kurmuş oldukları laik (lâ-dini) vesayet ülkeye ayak bağı olmuştu. Bu vesayeti kırmaya ahdetmiş olan Menderes ve Özal halkın inançlarıyla barışmıştı ve ülke tam yükselişe geçmişti ki dış güçler önümüzü kesmişti: Birini idam etmiş, birini zehirlemiş; hayallerimizi ise suya düşürmüştü...

Kaçan balık büyük olur bâbından, iki defa kursağımızda kalan "dindar başbakan/cumhurbaşkanı" hevesi, "Ah ulan, bıraksalardı şimdi uzaya gitmiştik" faraziyesini içimize ukde etmişti.

Aylar, mevsimler, yıllar geçmiş ve 2002'de Ak Parti krizle boğuşan ülkemizin ufkuna bir yıldız gibi öylesine doğmuştu ki yüz yıllık fikr-i sabitimize bir kıvılcım çakılmıştı. Halkın inançlarıyla barışık, önceki iki dindar iktidarın aksine Ak Parti'nin yolu kesilememişti. Hükumet, şimdi pişman olduğunu itiraf ettiği bir takım ittifaklar da kurarak "laik vesayet"e ince çalımlar atmış, bütün hilelerinden sıyrılmayı bilmişti. Hükumetin 200 yıllık amaçlarımızı gerçekleştirme hedefiyle arasında hiçbir engel kalmayışı, adeta bıçkın bir forvetin cevval kaleciyle karşı karşıya kalması nevinden bir heyecan yaratıyordu tribünlerde. Bütün taraftar tek yürek olmuştu: Bu gol atılabilecek miydi?..

Hükumetin önü kesilmediği gibi, yıllarca süren bir tek başına iktidarın ardından millet onlara padişahların sahip olduğundan daha büyük bir yetkiye sahip, lâ-yüs'el bir başkanlık makamını da layık görmüştü. "Bize yetkiyi verin, ülkeyi nasıl ayağa kaldırıyoruz görün" talebini millet canla başla onaylamış, yetkiyi sonuna kadar vermişti. Bu son virajdı. Her şey tamamdı. "Geri gel ey Osmanlı" hayalleri gerçek oluyordu. "Toparlanın, Osmanlı'ya dönüyoruz" çağrılarına derhal yola revan olarak mukabele ediyorduk. Geniş yetkilerle donattığımız dindar yönetimimizin kanatları altında artık uçacaktık. Tutmasınlardı bizi. "Doksan yıllık reklam arası" bitmişti. 2023'e sadece beş yıl kalmıştı. Bu son düzlüktü. Bahara erişmiştik.

Fakat... Fakat eriştiğimiz baharda bir gariplik vardı. Hayalimizdeki ütopyaya pek benzemiyordu vardığımız mevsim. Bu, İzzet Molla'nın sükut-u hayalle tasvir ettiği baharın bir eşiydi sanki:

Bir mevsim-i bahârına geldik ki âlemin
Bülbül hamûş havz tehî gülistan harâb

(Bir bahar mevsimine geldik ki âlemin
Bülbül susmuş, havuz tenha, gül bahçesi harap)

Enflasyonun doksanlı yıllara döndüğü, döviz kurunun tarihi rekorlar kırdığı, iç güvenlik politikası çalkantılı koalisyonlarınkinden farksız, dış ilişkileri koalisyonların ortaya koyduğundan daha karmakarışık ve kilitlenmiş; üretimi, büyümesi, işsizliği, en önemlisi de halkın huzuru en kötü bir "eski Türkiye" kesitinden daha iyi olmayan bir manzarada neticelenmişti hikayemiz.

Her seçim döneminde ilan panolarını süsleyen "Yerli uçağımız göklerde, milli arabamız yollarda" afişlerinin heyecanıyla uçan arabalara binmeyi, robotlara hükmetmeyi ve dünyayı dize getirmeyi hayal ettiğimiz 2023 yılının son düzlüğünü, bu hafta açıklanan "YEP Hedefleri" ile "Büyümemiz sıfırın altını görmese, işsizlikte de dünya birincisi olmasak bize yeter" tevazusuna avdet ettirmek düşmüştü payımıza.

Çok sevdiğim bir beyitinde Muallim Naci:

İhtilâfâtıyle uğraşmakta dehrin zevk yok
Zevk, ânın mirsâd-ı ibretten temâşâsındadır.

(İhtilaflarıyla uğraşmakta dünyanın, zevk yok
Zevk, onun ibret rasathanesinden seyredilmesindedir)

der. Biz bu serüveni kişilere ve partilere indirgeyerek mirsad-ı ibretten saparsak koca bir tecrübeye yazık ederiz. Evvela silkelenerek bu ders için talihe teşekkür etmeliyiz. Zira bu yolu yaşayıp görmeseydik sonsuza kadar boş bir dinarlaşma iddiasını fikir diye savunmaya devam edecektik. Umulur ki çözümün ne katı laik ne de laçka dindarlık söylemlerinde olduğu hususunda dersimizi almış ve doğru hedeflere doğru akılcı yöntemler düşünmeye koyulmuş olalım. İdarecileri destekleme veya muhalefet etme reflekslerimizi onların inançlarına değil, akılcılıklarına göre belirleyelim.

Umulur ki hem geniş halk kesimleri hem de idareciler bunu anlamış olsun ki yönetimde yalnız ve yalnız salim bir aklı hakim kılabilelim. İşte 2023 o zaman 2023 olabilir. Cumhuriyet'in ilk on yılında az zamanda çok ve büyük işler başarmış olan bu millet ve devlet, aklı hakim kılarsa yine az zamanda olunmazları oldurabilir.

Görsel Referansı: 1. http://image.iha.com.tr/Contents//2011/11/29/HaberDetayi/IHA_20111129_157942.jpg
2. https://www.bloomberght.com/haberler/haber/2157436-yeni-ekonomi-programi-nda-buyume-tahminleri-dusuruldu


Related Posts

Leave Comments