Diyanet İşleri Başkanlığının 2013 bütçesi 11 bakanlığı geride bırakarak 4,6 milyar TL idi.
2013 yılının ortalama USD kuru 1,905 olduğuna göre 2013 bütçesi 2,4 milyar USD'ye bedeldi.
2010-2017 arası Diyanete harcanan para 40,8 milyar TL, yani bu yılların ortalama USD kuru 2,31'den hesaplarsak 17,7 milyar USD.
Çamlıca Külliyesi'nin camisinde avlusu da dahil 63 bin kişi namaz kılabilecekmiş. Resmi rakamlara göre Külliyenin maliyeti 100 milyon USD civarındaymış.
Ak Sarayın inşaatına 2012 yılında başlandı ve 2014 açılışı gerçekleşti. Maliyeti 1,3 milyar TL yani 2012-2014 ortalama kurundan 660 milyon USD tuttu.
23 Eylül 2011'de Hıncal Uluç, 'Başbakan'dan bir Çılgın Proje ki...' başlıklı yazıyı kaleme aldı. Türk kamuoyuna 'Kanal İstanbul' ilk böyle duyuruldu. Projenin toplam maliyetinin 20 milyar TL olması beklenmekte. Köprü, havalimanı gibi yatırımlar da hesaba katıldığında toplam maliyetin 100 milyar USD civarı olacağı bekleniliyor.
Hazır hava limanından söz açılmışken...
3. havalimanının ihalesi Ocak 2013'de açıldı. İnşa tarihi olarak 29 Ekim 2018 verilmekte. Yap-İşlet-Devret modeline göre planlanan havalimanın tüm bağlantıları ile beraber maliyeti yaklaşık 10,2 milyar Avro olarak hesaplanıyor.
Biraz daha küçük havalimanlarına gelelim. Giresun Trabzon ve Samsun'un arasında kalan güzel bir Karadeniz ilimizdir. Google Maps'e göre Giresun merkezden yola çıkan bir yolcu, sola dönüp batıya doğru giderse yaklaşık 200km , yani 3 saat 15 dakikada Samsun uluslar arası havalimanına, sağa dönüp doğuya doğru giderse yaklaşık 2,5 saatte yaklaşık 150km yol katederek Trabzon uluslar arası havalimanına ulaşır.
Ama artık buna gerek yoktur çünkü Giresun'un deniz doldurarak yapılan kendi havalimanı vardır. 3 milyon yolcu kapasiteli Ordu-Giresun havalimanının yapımına 300 milyon TL veya o dönemin ortalama kuru ile 145 milyon USD harcandı.
Bunlar son 16 senede Türkiye'de yapılan veya planlanan bir çok projelerden sadece aklımda kalan bir kaç tanesi. Yollar, köprüler, enerji santralleri... Bir de tabi tamamıyla özel sektörün elinde olan AVM'ler, 'tower'ler, 'rezidanslar' vesaire...
Özellikle devletin projelerinin verimliliğini, gerçekçi fizibilite hesabını vesaire isteyen kendi yapabilir. O konuya hiç girmiyorum.
Biz Türkiye'de küçüğünden 'mega'sına kadar bu projelerle uğraşırken, 2010'dan sonra Türkiye dışında gerçekleşen ve aklımda kalan bence önemli 3 ticari anlaşmanın örneğini de vereyim.
Saab Otomotiv 1947'de İsveç'li uçak şirketi SAAB tarafından kurulan bir araba şirketiydi. Bir dönem dünyanın en güvenilir ve en sağlam araçlarını ürettiği söylenirdi. Ticari araç markası Scania da Saab şirketinindi. Yüksek kalitelerine rağmen pazarlama ve piyasanın gidişatının doğru okuyamadıkları için şirket 1989'dan sonra zarar yapmaya başladı ve amerikan GM şirketi ile ortaklığa başladı.
2010 yılında GM Saab Otomotiv'i 74 milyon USD nakit ve 324 milyon USD hisse senetleri karşılığı Hollandalı Spyker grubuna sattı. Yeni sahibi ile de istenilen başarıyı yakalamayan şirketin fabrikaları, gayri menkulleri ve patentleri 2012 yılında yaklaşık 200 milyon Avro'ya NEVS grubuna satıldı.
NEVS grubu Saab'ın patentlerini geliştirerek elektrikli otomobiller üretmeyi planlıyor. Saab 9.3 modelinin teknolojisine dayanan ilk arabalar İsveç ve Çin piyasasına sunulmak üzere.
Volvo Car Corporation, 1927'de kurulan İsveç'li bir şirket. 1999'da Ford'a satılmış. Gerek ABD, gerekse küresel araba piyasasında gelişimler gereği Volvo'yu 2010'da Çinli Zhejiang Geely Holding Group satın aldı.
Patentler, fabrika, gayri menkuller, ve tüm mal varlığı ile beraber Çinliler Volvo'ya 1,3 milyar Avro ödedi.
Volvo gelecekte sadece elektirkli ve kendi kendine giden otomobiller üretmeyi planlıyor.
Ve Nokia...
Herkesin cep telefonları ile tanıdığı Nokia şirketi 1865'de Finlandiya'da mühendis Frederik İdestam tarafından odun ve kağıt üretimi için kurulmuş. Gittikçe başka sektörlere de yatırım yapan şirket telekomünikasyon ve mobil iletişim sektöründe Nokia Mobile iştiraki ile büyük başarı gösterdi ve 1998 ile 2011 arası dünyanın en büyük cep telefonu üreticisi konumundaydı.
Akıllı telefon piyasasına girişi kaçıran şirket, 2011 sonra ilk başta Samsung'a ve sonra Apple'a ciddi pazar payı kaybetti.
2011'de Microsoft ile ortaklık başlatan şirket Nokia Mobile'ı 2013'de toplam 5,4 milyara Avro'ya Microsoft'a sattı. Bu 5,4 milyar Avro'nun 1,65 milyarı patentler içindi.
Özellikle 2008 küresel kriz sonrası gerek finans sektöründe, gerekse reel sektörde dünya çapında bir çok şirket çok ama çok ucuz fiyata el değiştirdi. Yukarıda verdiğim 3 örnek, isimleri duyulmuş ve herkes tarafından tanınan şirketler. Daha normal vatandaşın ismini bile duymadığı ama örneğin patenti sayesinde dünyada her böbrek temizleme aracının içinde olması gereken özenli bir parçayı üretme tekeline sahip, yani branşında teknoloji uzmanı şirketler özellikle Çinliler tarafından satın alındı.
Çinliler, aynı Volvo'da olduğu gibi, tek bir mühendisi bile işten çıkarmıyor, aldıkları şirketlerin Ar-Ge'sine karışmıyor, aksine destekliyor. Sonra Çin'den kendi öğrencilerini, mühendislerini bu şirketlere gönderip teknolojiyi öğrenmelerini sağlayarak Ar-Ge'yi Çin'e taşıyorlar.
Yani, ambargo koyalım demek, esmek, kükremek kolay.
Biz istediğim kadar iPhone almayalım, diğer akıllı telefonların hepsinin kullandığı yazılım Google'in Android'i, devlet dairelerinde her bilgisayarda Windows'la çalışıyor...
Kanal İstanbul'u, 3. havalimanını hatta Çamlıca'da ki camiyi yapacak makineleri, teknolojiyi biz geliştirmediğimiz ve üretmediğimiz sürece uyguladığımız ambargo İsrail'e karşı sokağa Cola dökmekten, Hollanda'ya karşı portakal bıçaklamaktan öte geçmeyecek...