Camus sadece Batı tarihini ele alarak insanoğlunun başkaldırışını anlatıyor.''Kimdir Başkaldıran İnsan? Hayır diyen'' Demek ki daha önce efendinin onu yönetmesine cevabı evettir kölenin... Ancak belli bir vakit sonra kırma isteğine ulaşır.
Yazar Başkaldırışın tarihini Avrupalının Tanrıyı yendiği Fransız devrimiyle başlatır. Bu devrim sayesinde egemenlik tahtında Tanrı değil halk oturuyordu. (Tabi işçi, çiftçi halk değil, şehirli halk) Bu ''Halk'' iktidarı gariptir bahsettiği eşitlik değil Korku ve Napolyon doğurdu.
Marx ise kölenin efendi olduğu bir cennet tasarladı, cennetin mülksüzlere ait olduğu bir hayal. Bilimle yoğrulan bir bir yahudiye dini. Evet Marx bir bilim adamından ziyade bir Yahudi peygamberidir. Makine çağında makineleşmenin dehşetinden başı dönmüş ve tek hatası bu Tanrının yolundan başka yol devşirmeye çalışan bir peygamber…
Marx peygamberin dinine inanlar yıllar sonra Rusyayı ele geçirdiler. (Daha evvel bir kaç kere denendi Marx lakin hiç biri Rusyada olduğu gibi büyük kitlelere hükmetmiş değildi.) Lakin köle yine efendi olmadı kölenin'' temsilcileri'' efendi oldu. Tanrısız cenneti vaad edenler, küçük cehennemlerin yaratıcısı oldular.
Sonuç;
Özgürlük ve eşitlik diye başlayan her tarihsel başkaldırı yeni zorbalık ve baskı rejimlerinin habercisi oldular. Özgürlük isteyen belki de özgürlüğü değil hükmetmeyi istiyor. Peki ne yapacağız? Başkaldırmak yerine idam ipimizi daha da mı sıklaştıracağız?