Doğu Türkistan'da yaşayan Nazugum'ün öyküsü bu. Görmediğimiz, yok saydığımız veya unuttuğumuz acıları anlatan hazin bir yaşam öyküsüdür. Onun yaşam öyküsü Türk Milletinin sürgün ve soykırımlarına, yaşadığı tarihi drama şahitlik ediyor..
Nazugum…
Kar erir, su bulanık,
Peki, saflık nerede?
Kurtarıcım nerede?
Ölüme mahkûm oldum.
Dağlar ve taşlar arasında.
Nicedir saklanıyorum.
Annem yok, babam da yok.
Kimsem yok.
Yüzümde gözyaşı yok.
Ayrılmamız bellidir.
Bir başlangıç var, sonu yok.
Gerçek adı Çolpangül'dü, 19.yüzyıl başlarında Doğu Türkistanın kadim şehri Kaşgar'da doğdu. Aklı, inceliği ve merhameti o kadar göze batıyordu ki ona 'Nazugum' adını verdiler. Uygur Türklerinin kahraman şâiri Nazugum, Artuş komutanı Avutullah'ın kızıydı. Babası biricik kızına en iyi eğitimi aldırdı. Nazugum'un şiire ve edebiyata özel bir yeteneği vardı.
Artuş komutanının iyi kalpli, yetenekli kızı evlenmiş ve bir çocuğu olmuştu. İyi bir eş, iyi bir anne, iyi bir şâir olan Nazugum'un mutlu hayatı,1825'te Kaşgar'da başlayan ayaklanmayla değişti. Uygur Türkleri, Cihangir Hoca liderliğinde Mançu Çin zulmüne karşı ayaklanmıştı. Uygur Türkleri, üç yıl boyunca kahramanca direndi, 1828 yılında Çinliler bu ayaklanmayı bastırdı. Kaşgar ve çevresindeki erkek nüfusu topluca yok edildi. Mançu Çinlileri geride kalan kadınları ve kız çocuklarını köle ve câriye pazarlarında satılması için İli Vadisi'ne gönderdi. Bu kadınlar arasında Nazugum da vardı. Çinliler, Nazugum'a önce eşinin ve üç yaşındaki oğlunun vahşice öldürülmesini izlettiler. Sonra da köle olarak satılmak üzere köle pazarına gönderdiler. İli Vadisi'ndeki köle pazarında zengin bir Çinli'ye satılan Nazugum, köle olmayı asla kabul etmedi ve fırsatını bulur bulmaz Çinlilerin elinden kaçtı. Uzun süre kaçak yaşayan genç kadın, bir Çinli tarafından yakalandı. Onu yakalayan adam Çinli askerlere teslim etmedi çünkü güzel Nazugum'la kendisi evlenmek istiyordu. Nazugum çaresiz kabul etti. Düğün günü de bu Çinli'yi öldürüp kaçtı. Uzun ve zorlu yollar onu Kazakistan Almatı yakınlarındaki dağlara kadar götürdü. Kış gelmişti, Nazugum bir mağarada yaşamaya başladı. Nazugum'un bu mağarada en büyük yardımcısı avladığı hayvanları onunla paylaşan bir avcıydı. Altı ay burada saklanan Nazugum, en güzel şiirlerini de bu mağarada yazdı. Yaz geldiğinde gizlendiği mağaradan çıkan Nazugum, Çinliler tarafından yakalandı, Mançu Çinlileri kısa bir süre sonra Uygur Türklerine Nazugum'un başının kesilerek idam edildiğini duyurdu.
Nazugum'un şiirlerinin hepsi günümüze ulaşamadı. Onun şiirsel yaratıcılığı Uygur toplumunda o dönemde oluşan sosyo-politik ilişkileri yansıttı. O dönemin Uygur Türklerinin Çinlilere karşı gösterdiği direnci ve millî şuuru işledi mısralarında. Nazugum için yaşamın anlamı özgürlük, mutluluk ve sevgi mücadelesidir ve onun hayatı böyle özverili bir mücâdele örneğidir. Nazugum bir savaşçı gibi milletinin özgürlüğü için savaştı. Nâmusunu ve onurunu korumak için ölümü tercih etti. Ahlâk timsali bu genç şairin idam edilmesi, Uygur Türklerinin sömürgeci işgalcilere karşı daha büyük bir nefret duymalarını sağladı. Nazugum'un şehâdeti, Doğu Türkistan'ın özgürlüğü ve bağımsızlığı yolunda savaşan Uygur Türklerinin mücâdele azmini artırdı.
Nazugum bir Türk kadını için namusun, onurun ve ahlâkın korunmasının vatanın korunması kadar önemli olduğunu ölümüyle ispatladı. Çünkü onun koruduğu onuru, bütün bir Uygur Türklerinin onuruydu.