By Engin Yeşilyurt on Salı, 04 Mayıs 2021
Category: Kültür ve Sanat

KUZULARIN SESSİZLİĞİ

Merhaba sevgili tahtaPod okur ve yazarları, merhaba sinemaseverler;

Yazarlar, yazanlar iyi bilirler: yazmak(özellikle araştırma, inceleme yazıları) derin uğraşılar, uzun saatler ve sancılı bir süreç gerektirir. Örneğin bu yazıyı yazabilmek için 30 uzun makale okudum.

Fırsat buldukça yazıyor, yazdıklarımı yaptığım araştırmalar doğrultusunda ince eleyip sık dokuyor, süzgeçten geçiriyor, bir günlük dinlenmeye bırakıyor, yeniden okuyor, düzeltilmesi gereken yerleri yeniden düzeltiyorum...

Yaklaşık bir aydan beridir tahtaPod'da daha önceleri yazdığım siyasi şiir paylaşımları yanında dram, gizem, korku türünde sinema filmi ağırlıklı güncel yazılar yazarak şiir ve sinemaseverlere seslendiğimi düşünüyorum. Yazmayı seven bir beyin olarak bundan böyle de fırsat buldukça ayda 4-5 sinema filmi yazısı ile gelmeyi plânlıyorum.
...

Bazı sinema filmleri vardır ki üzerlerinden yıllar geçse de unutulmamak için asla direnç göstermezler. Onlar ki hep o, ilk tozlanmamışlığın etkisini tıpkı güzel bir kitap misali bırakır, zamanın seyrini güncellenmiş hatıraların dinamikleri ve çekim etkisiyle sürdürürler. Beyaz Perde'nin sonu gelmez esrarıyla seyircinin gönlünde taht kurmaktır belki bunun adı. Olasılıklar ve mutlaklığın süzgecinden geçip kişileri, kişilikleri kavrayabilen; durumlara, olaylara vurgu yapabilen tesiri ile seyircide empatik bir örüntünün nüfuzunu oluşturabilen sinemanın büyüsü ki; yer yer insanla yer yer de insanın bir parçası olduğu toplumla yüzleşmesidir. Kanımca burada mühim olan şey; neyi, niçin ve nasıl almamız gerektiğidir! Sinemanın bize bir mesajı var mıdır, yok mudur? Alınması gereken mesaj nedir? O hâlde şöyle sorabilir miyiz?

"Sinema bize ne söylüyor?"

Aksi durumda salt korku, ölüm ve kan içerikli sinema filmleri zevkime hitap etmez.
...

Bazı sinema filmleri vardır ki aradan onca yıl geçmesine rağmen tazeliklerini koruyarak tekrar tekrar seyredilirler. Onlardan birisi de Kuzuların Sessizliği'dir.

Bu kez azılı seri katil vasıtasıyla başka bir azılı seri katile ulaşmanın yolunun hücreden geçtiği, bu geçişte eğitildiği için esneyip kalıba sokulan bilginin, seri katil tarafından ipuçlarıyla sunulduğu, ürkütücü, kanlı görsellerin birkaç sahne dışında yer almadığı; çocukların değil, yetişkinlerin seyretmesini önereceğim gerilim, dram, gizemi kapsayan bir filmle geldim. Filme dair izlenimlerime geçmeden filmin merkezinde konumlanan üç isimden bahsetmek istiyorum:

1- Clarice Starling: Fakülte mezunu bir gençtir, aynı zamanda FBI ajanıdır.

2- Hannibal Lecter: Aslında tıp doktorudur. Psikiyatrist olması kadar dikkat çeken bir diğer özelliği zeki olmasıdır. Oysa o, azılı bir seri katildir. Hücrede tutulmaktadır. İnsanların yüzlerini parçalamak birincil hobileri arasındadır; yamyamdır, dolayısıyla insan eti yemekten büyük zevk almaktadır. Özgeçmişinde özgeleceğinin kanlı izlerine rastlamak mümkündür. Her ne kadar azılı seri katil olsa da ağır ruhsal problemlerinin kıskacında sıkışıp kalsa da başkalarının duygu ve davranışlarının arkasındaki düşünsel atakların işlevselliğini görmekte mahirdir.

3- Buffalo Bill: Kendi kimliği, cinsiyetiyle savaşan, tezat düşüncelerinin çıkmazında debelenen azılı bir seri katildir. FBI tarafından aranmakta, bunun içindir ki genç araştırmacı, FBI ajanı Clarice'in Psikiyatr Hannibal kanalıyla kendisini arayıp bulma çalışmalarının hedefindedir. Kadınlara karşı biriktirdiği ölümcül nefretin yan etkisi temelinde kodlanabilen Buffalo; normal hayattaki gerçek azılı, seri katilleri canlandıran; Amerika'nın sokağı, caddesi, taşrasında ciddi tehdit unsuru oluşturan olayların ikonik yüzüdür. Tehdit unsuru oluşturan kişi ve olayların aynı zamanda sinema için de bir janr'aya dönüştüğünü es geçmemek gerekir. Buffalo'ya ulaşmanın yolu sanrılarla değil, mevcut somut verilerle sağlanmaktadır. Onun içindir ki film boyunca pozitif bir korelasyonun varlığından bahsedilebilir. Film boyunca varlığı duyargalara cevap veren pozitif korelasyon için tekrar aynı isimleri alt alta gelecek şekilde sıralayıp yazımıza devam etmeden önce FBI ajanı Clarice'in başlangıç sahnelerine öyküleme ve betimleme teknikleriyle değinmek istiyorum:

Fakültesinden yeni mezun olan, adeta dökülen bir yaprağı incitmeden, sert rüzgârlar sebebiyle unufak olsalar da yaprakların üzerine pamuktan ayaklarla basarak sporunu yapan, insana, insanın beynine dair arayışlarını sürdüren; merak, amaç, umut taşıyan ve bunların yanında makul seviyedeki cesaretini kalkan olarak kullanan bir kadın...Ormanda kibarca hışırdayan sessiz seslerin, arkalardan gelen, alt düzeylerde hissedilen bir jeneriği andıran kucaklayıcı büyüsüyle yürüşüyüne devam eder...Bazen bir çözüm için doğaya gidersiniz ya da doğanın içindesinizdir. Bazen insanlarda bulamadıklarınızı oralarda ararsınız. Bazen de insanda arayıp bulmak istediklerinizi doğada sorgulayarak kilitli kapıları aralamayı yeğlersiniz. Belki bütün hikâyenin sırrı burada başlar lâkin kimseler sonunu getiremez! Birileri bir yerlerinden tutar, çeker, çekiştirir, kendi inanç, norm; atılganlık, cüretkarlık stiline göre yorumlar; birileri de sırf sizin için itekler, size doğru, daha yakınınızda yer alsın diyerek vasatlıkla kalburüstü zıtlıklardan arta kalan ver-kaç taktiğine yönelir, pasını verir, sorumluluğu omuzlarınıza yükler; sizden tekrar bir pas bekler; hedefine erişemese bile okların yönünü değiştirmeyi becerir bir nevi. Yüklendiklerinizle yükletilenlerin doğadaki farkını düşündüğünüzde bazen de bütün bunların hiçbiri değildir aradıklarınız, aradıklarınıza sorduğunuz sorular... Ortada bir plân vardır, plânı dahi aşabilen, stratejik bir yönelim de denilebilir ve zamanla doğanın eşsizliğinin göze çarptığı algının altında eğitime giden bir kadının tehlikeli macerasıyla yüzleşmesinin hakikati perçinlenir. Perçinlenen detaylarda FBI adına soğukkanlı bir tecrübe için nerede durması, neyi sorması gerektiğini bilen, neyin analizini yaptığının bilincinde olan, nicelik ve nitelikleriyle sınanan bir kadının keskin figürü belirir. Bu figürde köklü geçmişin çürüklerine, Carice'in kendi çocukluğundan getirdiği unutulmaz olaylara, bilinçdışından alınan kötücül desteğin oynadığı oyuna denk gelinir, hem de yıllar sonrası için. Susturulamamış rahatsız edici seslerin etkisinde kaldığı, serbest çağrışım yoluyla irkilme, kendinden kaçınma durumunun Clarice'te gözlemlendiği söylenebilir. Arka plânda duranların baskın yanı su yüzeyine çıktıkça gerçeğin anatomisi refleksif, otantik yapılanmaların etkin gücünü adım adım korku ve kaygıya dönüştürmektedir. Clarice'te depreşip korku ve kaygıya neden olabilen araştırmalar ki, kendi acısıyla yüzleşmenin karşıt karakteriyle çarpışması şeklinde düşünülebilir. Clarice'i çarpışmaların odağına taşıyan itekleyici kuvvet; bir azılı seri katilin bir diğer azılı seri katilin beyinsel şifresini çözmeye yöneliktir. Bu bağlamda azılı seri katilleri içeren minik bilgiler verdikten sonra doğrusal bir ilişkinin bağlarını konuşabiliriz.

1- Clarice Starling(FBI ajanı)
2- Hannibal Lecter(Tutuklu azılı katil)
3- Buffalo Bill(Kaçak azılı katil)

Pozitif korelasyon noktasından bakıldığında iki değişkenin artıp veya azalmasıyla sonuca ulaşmanın birleştirici varyantları dikkate alınabilir. Değişkenlerden birisi Clarice Starling kabul edilebilirken diğer değişken Hannibal Lecter olarak kabul edilebilir. Daha anlaşılır olması için şöyle bir örnek verebiliriz: Genç kızın aşırı duygusal şiirler okuması, sosyal medyada takipçi sayısının artmasını sağlamıştır. Genç kızın takipçi sayısının artmasındaki değişkenle duygusal şiirler okuması değişkeni arasında pozitif, doğrusal ilişki vardır. Nitekim bu ilişkiyi; iki ayrı değişken kabul edilebilen Clarice Starling ile Hannibal Lecter karakteri üzerinde uyarlayabiliriz. Clarice Starling; FBI ajanı sıfatıyla henüz ulaşamadığı azılı bir seri katile(Buffalo Bill) hücrede tutulan Psikiyatr Hannibal Lecter sayesinde ulaşmayı denemektedir. Bir hasta ruhluya(azılı seri katile) bir başka hasta ruhludan faydalanarak ulaşmaya çalışmak; her ne kadar negatif duygu yaratır gibi olsa da pozitif korelasyona dahil edilebilen ince nüanslar içermektedir. Bir başka katile ulaşılması hâlinde de sonucun değişmeyeceğini(korelasyon mantığının) fark etmeniz olasıdır.
Dikkatli bakabilen, korelasyon hakkındaki bilgisinden şüphe duyulmayan seyircinin bir seri katil üzerinden başka bir seri katile ulaşmayı çevreleyen ilişki bazlı tanımı; Kuzuların Sessizliği'ndeki zorlu dalgalanmaların birbirini desteklediğini göstermesi; sinemanın gerçek hayattaki organik inceliklerinden haberdar olması açısından önemlidir. Aklın, doğru düşüncenin, isabetli muhtevanın senaryolaştığı birçok sinema filmi; görünenin arkasındaki gerçekle görünmeyenin arkasındaki gerçeğin anlamlı korelasyonunu yeterli bir dengenin kurulması için gerçekleştirebilmektedir. Bunlardan birisi de Kuzuların Sessizliği'dir.
...

Kuzuların Sessizliği filmine ilişkin bazı önemli detaylar:

1) Amerikan yapımıdır.

2) Yönetmeni Jonathan Demme'dir.

3- Thamos Harris'in aynı isme sahip romanından yola çıkılarak 1991 yılında sinemaya uyarlanmıştır.

4)- Gösterime girdikten bir yıl sonra, yani 1992'de yedi(7) dalda Oscar'a aday olup filmin yönetmeni ve başrol oyuncularına altın heykelciği kazandırmış; alanında en'lerin en iyi film ve senaryo uyarlamasına reva görülüp onca yıl geçmesine rağmen "dün gibi" özelliğini korumuştur.

5- Gerçekte Jodie Foster, filmde başrol gereği Clarice Starling adıyla üstün başarı sergileyen genç oyuncu, iki Oscar kazanıp nadir oyuncular arasına girmiştir.

6- Gerçekte Anthony Hopkins, filmde rol gereği Hannibal Lecter adını taşıyıp toplamda 16 dakikalık üstün performansı ile en iyi erkek oyuncu Oscar'ını kazanmayı başarmıştır.

7- Filme devam niteliği amacıyla 2002 yılında Kızıl Ejder ile 2007 yılında Hannibal Doğuyor filmleri gösterime girmiştir.

Engin Yeşilyurt
2-3 Mayıs 2021

Kaynak:

tr.wikipedia.org

Related Posts

Leave Comments