O hâlde bir Türk medeniyeti de vardır ve başlı başına bir kıymet ifade eder. Üstelik bu medeniyet bizim sosyal karakterimizin eseridir ve onu aksettirir.
Çünkü medeniyet milletler arası bir kavramdır. Milletlerin aynı olan taraflarını ya da birlikte kullandıklarını temsil eder. Milli bir kültürden söz ederken milli bir medeniyetten söz edemeyiz. Ama bir kültür aynı zamanda kendi medeniyetini kurabilir ve o isimle anılır. Mesela tarih boyunca var olmuş bir Türk medeniyetinden söz edebiliriz. Ya da İslam'dan sonra yine Türklerin elinde yükselmiş bir İslam medeniyetinden…
Erol Güngör
Medeniyet ve kültür demişken konuya Erol Güngör hocanın tespitiyle başlamak doğru olur sanki.
Medeniyet her ne kadar milletler arası bir kavram olarak karşımıza çıksa da bu konuda Türk milletinin ayrı bir yeri olduğu gerçeğini unutmamalıyız. Türkler tarih boyunca kültürünü oluştururken bunu medeniyet çerçevesine dahil edebilmiş nadir milletlerdendir.
Türk kültürü ve Türk medeniyeti nedir?
Biz kültür deyince ne anlayacağız?
Medeniyet denilince aklımıza ilk ne gelecek?
Kültür sadece milli değerler midir?
Medeniyet sadece teknolojik gelişme mi değişme mi?
Ziya Gökalp ile başlayan hars ve medeniyet kavramları karşılaştırması bugünde aynı hız ile devam etmektedir.
Şimdi esas konu doğu medeniyetinden çıkıp batı medeniyetine geçerken nelerin değişebileceği/ değiştiğidir.
Salt medeniyet çerçevesinde yapılan değişimin toplum hayatında neleri değiştirdiğinin iyi tahlil edilmesi zarureti ortaya çıkmıştır. Medeniyet değiştirilirken kültür kaybı olmuş mudur? Bu yaşanan kültür kaybının millet hayatındaki yansıması nasıl ortaya çıkmıştır?
Erol Güngör hoca buna "değiştirerek bünyeye alma" adını vermektedir. Lakin biz bünyeye bazı değişiklikleri alırken ne kadar kendi bünyemizi koruyabildik? Veya almaya çalıştığımız medeniyette bir değişiklik yapma ihtiyacı duyduk mu?
Yoksa Türk medeniyetini Türk kültürünü yok sayarak yeni bir maceraya mı adım atmaya kalktık?
Oysa bizim muhteşem bir kültürümüz ve medeniyetimiz var. Bu kültür ve medeniyetimizi görmezlikten gelerek yenilik adı altında batı taklitçiliği yaparak medeniyet değiştiğinin iddia edilmesi yanlıştır. Bu noktada yine Erol Güngör hoca bakın ne diyor:
"O hâlde bir Türk medeniyeti de vardır ve başlı başına bir kıymet ifade eder. Üstelik bu medeniyet bizim sosyal karakterimizin eseridir ve onu aksettirir. (…)
Türkler artık kendi medeniyetlerine yüzlerini dönüp onu bütün teferruatıyla incelemelidirler. Ama bu inceleme yakın zamana kadar hep yapıldığı gibi, Batı medeniyetinin değer hükümleri açısından olmamalıdır. Bizim tarihimizi savunanların pek çoğu maalesef bu tuzağa düşmüşler ve Batıda değer verilen şeylerin Türk tarihinde benzerlerini buldukça atalarımızın ne kadar "ileri" düşünceli olduğunu söylemişlerdir. Türk medeniyetinin kendi başına bir kıymeti bulunduğunu daima hatırda tutmalıyız."
Türk ruhu Türkçülük ruhu yeniden hayat bulduğu zaman Türk kültürü ve medeniyeti de hak ettiği yere gelecektir.
Türk medeniyeti özellikle bir dönem dünyaya öncülük etmiştir. Bugün gelinen nokta ise kendi kültür ve medeniyetini unutan taklitçi bir anlayıştır. Türk medeniyetinin temelini oluşturan ve dünya medeniyetine öncülük yapan bazı gelişmeler dikkatle incelenirse durum daha iyi anlaşılır diye düşünüyorum.
Tıpta, bilimde "Büyük Üstad" olarak anılan İBNİ SİNA ;
Sıfırı bulan, Ay'da bir kratere adını verdikleri, CEBİR'in babası HAREZMİ ;
Astronom , matematikçi ALİ KUŞÇU ;
Da Vinci'yi bile etkileyen "EL-CEZERİ"...
Doğan Ay