By Mehmet Soral on Pazartesi, 08 Kasım 2021
Category: Seyahat

MUHALEFETE PROVOKASYONLARA DEVAM

​Şehitlerimizin yakınlarının acılarının hesabı devleti yönetmeyenlerden değil yönetenlerden sorulması gerekmez mi.

Meral Akşener mi, Kemal Kılıçdaroğlu mu; hangisi ABD'nin dümeninde, fetö'nün tezgahında BOP eş başbakanı olduğunu ilan edip sonra da Suriye iç muhalefetini kışkırtarak onları devletlerine isyana yönlendirip devlet başkanlarını da katil ilan edip Esad'ı "Eset" yaparak güya aşağılama yoluna gidilerek Suriye'nin ülke bütünlüğünü tarumar ettiler....
Ve bu iki isim; yaratılan bataklığın neden olduğu kaotik ortamda BOP eş başkanları sıfatı ile narsist duygularla kahraman olma özlemlerini tatmin için Suriye iç sorunlarına müdahil olarak verdikleri kararlarla askerlerimizin şehit olmalarına sebebiyet mi verdiler, ne yaptılar. Evlatları şehit olan ailelerin acılarını muhalefet üzerinden dindirme ve yine onlar üzerinden sorgulama yoluna gitmeleri bir haksızlık, hatta müsebbibi belliyken muhalefete yapılan bir zül değil midir.
Şehit yakınlarımızın acısı her Türk evladının da acısıdır ama hem şehit yakınları hem de hepimiz bilmeliyiz ki; AKP iktidara geldiğinde ülkemizde terör sıfır noktadaydı. Eğer o günden bu güne şehitler vermişsek ve bunun nedeni sorgulanacaksa doğrudan muhatap alınması gereken AKP, 2015 den sonra da cumhur ittifakı dır.

Lütfü Türkan bir şehit yakınına yoğun tahrike maruz kalarak ağır bir küfür etti. Elbette yaptığını tasvip etmek hiç bir şekilde mümkün değil. Her zaman her mensubunun önüne çıkarılabilecek ağır bir yükü partinin sırtına yüklemiş oldu.
Ama ben inanıyorum ki sokağa inmeye yüzü olmayıp, yüreği yetmeyen cumhur ittifakı bileşenleri sokakta vatandaşlar ile iç içe olan İYİ PARTİ ve muhalefeti, üzerine saldıkları provokatörler ile yıldırmak istiyorlar.
Çok garip değil mi; ülkede ekonomik kriz başta olmak üzere büyük sıkıntılar yaşıyoruz ama sokakta saldırılar hep muhalefet mensuplarına oluyor. Bu sefer operasyon için bir şehit yakını seçilmiş; tahrik ve tahrip gücü yüksek olsun diye.
Apo'ya ısmarlama mektup yazdırılarak, hatta ne dediği daha iyi anlaşılsın diye HDP seçmenine tercüme etmeyi Devlet Bahçeli'ye yaptırarak siyasi rant elde etme yoluna gittiler tutmadı, hatta geri tepti. Bu sefer de millet vicdanında dokunulmazlığı olan, hep beraber doğrudan yanında olduğumuz, içimizde tuttuğumuz "Şehitlerimiz" üzerinden siyasi rant için kurgular devreye sokuluyor ki; bu yazı da o niyetlerin muratlarına ermemeleri için yaratılan algılara teslim olmamak için yazılmıştır.
Önce bebek katili Apo inisiyatifine sığınarak ondan yardım dilenme, sonra bir şehit yakınının provokasyonunun sonuçlarından medet ummaya kadar varılan savrulma hali; Allah kimseye böyle bir savrulmayı sineye çekebilecek bir tahakküme mahkûm etmesin.

Adam bağırarak "PKK ile beraber kahvaltı yapıyorsunuz" diyor. Muhtemelen müdahale edilmediği sürece dozunu daha da ağırlaştırarak devam edecekti. Lütfü Türkkan adamın boynuna sarılıyor, elini ağzına götürüyor ama nafile provokatör kurgusunu icra etmeye devam ediyor. ''PKK ile beraber kahvaltı yapıyorsunuz'' diyor.
Vallahi her Türk erkeği, en efendi olanımız dahi böyle bir iftira karşısında yeri ve zamanı kontrol ederek aşağı yukarı aynı tepkiyi gösteririz "Yalancının...." la başlayıp devam eden bir cümle kullanırız. 
Aslında " İspatlarmısın " ifadesi ile başlayan bir cümle de kurmak mümkün olabilirdi ancak muhatabınızın arsız, üçkağıtçı ve provokatör olduğunu düşündüğünüz an bu nazik düzgün cümleyi kurmak elbette mümkün olmayabiliyor. Maalesef provokatör muradına erdi, Lütfü Türkkan'ın ağzından tepe tepe kullanılabilecek malzemeyi, küfrü çıkarmayı başardı.

Lütfü Türkkan hatasını kabul edip Türk milletinden özür dilemiş olay bitmiştir. Partiye falan da zararı olmaz. Meral Akşener'e her türlü aşağılama ve hakaret cümlesini kullanmış, mahkemenin de cezasını kestiği bu provokatör hesaplı ve planlı şekilde hareket ederek aynı hakaretleri tekrarlama yoluna giderek İYİ PARTİ'yi doğrudan hedef almıştır. O "sözde şehit yakını"na sormak lazım; senin anan ana, bacın bacı da; Meral Akşener de bir ana, bir bacı değil mi.
Partiye zarar verir mi; niçin versin ki. Millet bu eskort kız takipçisi müptezelin arkasında kimlerin olduğunu görünce kanaatim o ki İYİ PARTİ'yi daha çok sevecek, sahiplenecektir.
Yahu, fetö ile Türk ordusuna, komutanlarına ve vatanseverlerine kumpas kurmuş AKP'ye ne ceza kesildi ki, Lütfü Türkkan doğru tepkiyi yanlış usulde gösterdi diye İYİ PARTİ'ye ceza kesilsin. Aksine her yerde üzerine saldırtılan provokatörlerin nedeniyle karşılaştığı mağduriyetlerden dolayı daha çok sahiplenileceğini düşünüyorum.

Tüm İYİ PARTİ mensupları artık bilmelidirler ki; kendilerinin provoke edilmeleri için görevlendirilmiş cumhur ittifakı ve HDP devriyeleri her yerde hazır kıta bekleyeceklerdir.
Muhtemelen sıra geldi İYİ PARTİ mensuplarını camilerde provoke etmeye; secdeye varırsın arkandan tekmeyi yersin döner sana arsızca "Secdeye yanlış gittin" der, gerekçesini de H.Karaman gibi birilerinin verdiği veya vereceği fetvaya dayandırır, ağzınızdan kötü çıkartıp alır, bu milleti gene üstünüze salarlar; aynen bir eskort kız takipçisini saldıkları gibi.
Önümüze uzatılan ipin ucunun hangi puştun elinde olduğunu az çok tahmin edebiliyorsak; ne diye ahmakça, kurgulanmış tuzaklara düşmeye devam ediyoruz.
Her ite hoşt demenin ne gereği var; aldırmayıp yürüyüp gitmek çok mu zor. Adamların muradı ne; kendilerinin inemedikleri sokağa İYİ PARTİ'nin de inmesine mani olmak. Yılmak yok, yola devam; her zamankinden daha inanmışlık, adanmışlık ve korkusuzca.

Unutmayalım ki Erdoğan, Meral Akşener'e karşı Rize'de yapılan sözlü saldırılar sonrası "Bunlar İyi Günleri Daha Neler Olacak Neler" demişti. Dolayısıyla benzer eylemlere karşı hazırlıklı olup, karşılaşıldığında da aklı selimle savuşturma yoluna gidilmelidir.
Mehmet Soral
Leave Comments