anlatmak seni
Yesevi dergahından çıkarak
Bektaşi divanında diz kırarak
veya şehrin en kalabalık caddesinde
Mendil satan çocukların saçlarını okşayarak
İnan, kaybolurdum keder denilen ummanda
sormasaydım sesine kendimi
nasıl kaçardım yarından
şiire dokunan dudakların
anlatırken mazimi
beyaz bir güvercindi sanki
avuç içlerinden göğe salınan Turan özlemi
"Hu" der yıldızlar, "Hakk" der gökte hilal
tülbentinin nurunda son bulurken
Tasavvuf ehlinin çilesi
çeğrende hayat bulan sevda
ve dava
gözyaşınla ıslattığın tomurcuğun filizlenmesiymiş
hayallerim çocuksu telaşına emanet
saçlarımdaki akların sebebi
sır olarak kalsın aramızda
yalnızmışım işte
milyonları kucaklamak istemiştim oysa
öylesine saf, öylesine temiz
bakışları özünden almış rengini
tebessümü Mevlana'nın sevgi çeşmesi
yaşa sen, yaşa ve yaşatsın nefesin
Tanrımdan dileğimdir
vatanım yüzüne benzesin...
Okan KİLİT