kopan günlerin uğultusu takvimde
vur seslere vur
koynumda unutmuştur yaz ortasında
kışların uykusunu o titreyen uzun hava
bir ihtimalin gözünde o
bazı yaşların sakin kuytusudur
beslesin dudaklarımı ölmek için
terimi soğutan kaçıncı yağmur
uzun lafın kısası
susarım
susmak yanıp sönen
geri dönen yokluğun utangaç korkusudur
nereye bakarsan bak
manzarası yarım, ıssız
beklerim geçmişi elimde toz toprakla
kentler ve yalnızlığım şahit
bir köşeye siner sonra özlerim zamansız
üşümez çocuklar beklerken
boğulmaz mavilerde erkenden
bir şiirlik umut
sen tut
cenneti büyüt kalbinde boyuna
içinde renkten renge boyandığım
derin bir çemberle ellerin
kimdi
işaretsiz
yordamsız gittiğim kaç kere
kalmışız bak
sen de kal
nelere gebe bilmeden hiç
bu ağzı kızıl akşamlar
kiminde gerçekti
dizlerimdeki dermanla eskimiş evler
kiminde hüzünler bugün bile hayal meyal
nice savaş meydanlarında yandık
süslü kaldırımları okşadık yiterken
ansızın yüzümüze vuran kapıydı gerçekler
korkağız
sürgit karanlık
sol yanıma kitaplara düşen bir nefes
sağ yanıma biten sevinçlere bir ses ver
kimilerine bezenmiş bir sokaktı yaşamak
parlak mı parlak
gülüşüm, üç noktalı düğüm kimilerine
düşerken sen yerden yere yine
geriye ne kalmışsa artık söylenmeyen
bir düşün
çiçeklidir beklediğim
her ahenk durağı
.
Eylül 2020