Gözlerimden tütün akıyordu çok fazla sakallıydım,
Yağacak yağmurun çocuklarını bekliyordum,
Deniz dalgalıydı güneş sönmemişti
Sirkeci'de cephanelikleri kolluyorduk,
Süreyya Bey eczanesinde baht-ı millet ağlıyordu,
Umur-ı Şarkıyye'den bir ben bekliyordum,
Gözlerimden tütün akıyordu çok fazla sakallıydım.
Duyun-u Umumiye binasında saklanıyordu
Bütün insiyaklar boğazımda düğümleniyordu
Balıkçıların seslerini işitiyordum,
İstanbul işgal altında kanat çırpıyordu,
Cenub-i Garbi Kafkasya'dan haberler geliyordu,
Deniz daha fazla hırçınlaşıyordu
Gözlerimden tütün akıyordu, çok fazla sakallıydım.
Sorarsanız haberim gelir ben Karakol'dan Mehmet,
13 Tasrinisani 1334'te kıyamete kavuştum.
Fakat itirazım var paşam, sizlerin kaçmasına
Nasıl son kurşunlarımı sabaha sakladıysam
Bir çiçeğin kokusunu namluya bağlamışsam
Nasıl ki on sene önce Köprülü'de,
Bir milletin makus tarihi oynadıysa
Nasıl ki barut kokusu
Sidon Vapuru'nda gencecik çocuklar
Parmaklarından Meşrutiyet doğurduysa
Ve yine öncesinde
İşkodra'dan kanlı telgraf Selanik Merkez Kumandanlığı'na ulaştıysa
Manastır'dan kalan hatıralar
ve Şemsi Paşa'nın katli
İşte öyle geçtik Babıali'den bir ikindi vakti.
Nihayetinde 31 Mart 1325'te
Sen babacığınla Selanik'te,
Ben İstanbul'da sehpaların en kadim olanının önünde,
Meşrutiyetimizi bekliyordum, zeval gelmesin diye.
Sonrasında, Jön Türklerin en gözü pekleri
10 Kanunusani 1328'de girdik hükümet konağına.
Gözlerimden barut akıyordu çok fazla sakalsızdım.
Olsun, bilirsin geriye bakmazdık,
Gittikçe cehenneme itildik,
Hani bir resimde gördüğümüz sahilde
Fırtınaların içinde Libya'dan çekildik.
Acı Türk tütününün tadı damağımda
Zat-ı şahanen bilmese de Balkanlarda
Bulgarlardan üç defa baskın yedim.
Sol tarafımdan bir kurşun yedim.
Gözlerimden yalnızlık akıyordu, sakalsızdım.
Şimdi Sirkeci'de bekliyorum.
Dün sabaha karşı Bekirağa'dan
Halil Bey ile münakaşam oldu.
Ben dedim, particilik memnudur bize,
Kendiniz bilirsiniz ki, mahfına sebep olur tebanın,
En İttihatçı halimle cemiyeti savundum yaşlanmış yüzüne.
Yine de demem o ki, Şehremini'de,
Sehpadan kurtulmuş üç beş fişekle
İngiliz istihbaratçılarına karıştık.
Gözlerimden intikam akıyordu çok fazla sakallıydım.
Yine de boğazı demir pençeler sarmıştı,
İşgal gemilerinden şortlu İngiliz askerleri
Karaköy'ü yokluyordu.
Hintli Müslümanlar Rami'de nöbet tutuyordu.
Galata'da ışıklar yanmıyordu,
Etrafta İtalyan dipçikleri geziyordu,
Tünel'den Asmalı'ya Yunan bayrakları asılıyordu,
Kara Kemal susmuş düşünüyordu,
Etrafta fesleri gözlerinde İttihatçılar dolanıyordu.
Gözlerimden komitacılık akıyordu çok fazla sakallıydım.
Fakat bilirsiniz ki biz Filinta'yla
Sırtımızda kambur Eminönü'nden yürüdük.
Rum Niko, Ermeni Adruşa ile beraber
Padişah işbirlikçisi hafiyelerden bihaber,
Beykoz'a geçip müphem bir halde
Fransızların silah deposuna
İade-i İtibar verdik o gece.
O gece ki kolları zincirli zenci askerler
Adruşa'yı karnından vurup öldürdüler.
Niko ise bütün Rum haliyle,
Soyduğumuz silahları tekneye yüklerken
ve dilinde Rumca küfürler Fransızlara söverken
Alnından vuruldu.
Gözlerimden acıma akıyordu çok fazla sakallıydım.
Şimdi kızabilirsin bana haklısın da,
Filinta ile boğazdan geçiyoruz aklımızca,
Nasıl ki soğuk diş titremeleri
Fenerleri yanmış İngiliz gemileri,
Baskından haberdar bizi arıyorlar
Biliyorum, peşimizden geliyorlar
Ben ise tütünümü içiyorum
Seni ve memleketimin halini düşünüyorum.
Deli Mahmut'un sözlerini işitiyorum.
Karanlığa ince bir ıslık öttürüyorum.
Gözlerimden ümit akıyordu çok fazla sakallıydım.
İşte her şey sonrasında başladı;
Nasıl da çınladı Sultanahmet'te miting sesleri
Nasıl bin yıllık sancakta Tanrı'nın izleri
Nasıl çığlıklar boğuyordu sokakları
Üçüncü Meşrutiyet'in kalıntıları
Nasıl çınlıyordu Feda-i Zabitan'da.
Ah Gülbebek, beni görecektin,
Kıvrık bıyıklarımdan tütün akıyordu
Gözlerim General Hamington'u arıyordu,
Onu vurup her şeyi bitirecektim
İstanbul'u ebedi kurtuluşa erdirecektim.
Fakat şükür, başka bir sela duydum,
19 Mayıs 1335'te
Bir kurdun attığı pençe
Kırbaç gibi parladı o gecede
Ardından Amasya Genelgesi ve Sivas Kongresi,
ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk!
Biz de M.M.'i kurduk.
Yine de talihimiz hüzün veriyor bana
16 Mart 1336'da
İtilaf güçleri ve karanlık sopalar
Titrek bir soğukta kalan
Kırılmaz azmi eritmeye çalışan
İkinci işgal çınladı şakaklarımızda.
Dağıldı Meclis-i Mebusan tüm heybetiyle
Yıkıldı 1292 Mithat Paşası.
Fakat esir ve zelil yaşamayacaktık.
23 Nisan 1336'da
Meşru savunma hakkımızı kullandık.
Yürüyün çocuklar Kütahya, Sakarya, Dumlupınar
Ya hürriyetin tadı ya da intihar.
Meşhur atlarımızla İstanbul'a dayandık.
Gözlerimden Cumhuriyet akıyordu çok fazla sakallıydım.
Şimdi ay ışığım, kadınım,
Sırtımda bir milletin azmi var.
Vurulan kalbimle sana geliyorum
Beyaz bir gölgeyle var olan umut,
Avuçlarımda kızıllıkla sana benziyorum,
Gözlerimden hanımeli akıyordu seni seviyordum.