toprak ulu
toprak vatan
toprak sessizliğe bezenip suslarıma çatan!
"Sus" diyemezsiniz bana
ben asi çığlıkların rençberiyim
13 yaşında ant içtim
evladını puslu bir geceye gömmüş annellerin
çocuğu olmaya
kavgaya bilendim sabah ezanında
binlerce tabutun gölgesinde
şinanaylar çalan barlara meylim olmadı
tütün kağıdına türkü sardım
kibrit çaktım gençliğime
nefes nefese yandım
hasretini kuşandım yanık nağmelerin
kış ayında sıcak tuttum heveslerimizi
uçsuz bucaksız düşlerin
bir köşeye sıkışmış evladıyım
hep yağmur altında yürüdüm
ağladığımı göstermedim dosta düşmana
13 yaşında darıldım dünyaya
Bosna, Karabağ, Kerkük
dünya zavallıydı, dünya ürkek
bıyığı sararmış emminin hıncı
Tek umudumdu... tek!
hiç takım elbisem olmadı
koltuğum, masam, kartvizitim...
aldırmadım kürsüleri sallayan nutuklara
adımı göğü sarsanların
yoldaşı seçtim ömrümü
bildim dostum!
Ateş değil imiş dağı eriten
demircinin inancıymış
ve Börteçine'nin ayak izleri değilmiş yolu gösteren
özgürlüğe aşkıymış
çözdüm sırrı, dört yanıma yüklenince beş bin dert
13 yaşında kırdım kabuğumu
çarıksız yürüdüm özüme
ayağımdan damlayan kan
batmadı toprağımın gözüne
toprak ulu
toprak vatan
toprak sessizliğe bezenip suslarıma çatan!
eyvahlar olsun çağıma
dil bilmez bezirganlar
"Hayal" tezgahı kurmuş idealizm sokağına
eyvah ki satılır düş tohumları
en kutlu sloganlarla, yok pahasına
bu kalem tüccar değil
şiirini yazar bıyığı terlememiş destanların
meyil etmez dünya malına
ahiretin cennetini hak etme telaşına düşer
aşar seni beni
hece hece bize akar
biliyorum dostum
bir gün yılgınlığa başkaldırıp
patlatacağız sokak lambalarını
karanlıkta dövüşeceğiz zalimler ile
bilmeyeceğiz düşen ana mı, bacı mı, yar mı,
bir çocuğun ateşten çığlığı kavuracak zamanı
"Daha güneşe çok var mı?"
"Sus" diyemezsiniz bana
ben asi çığlığlıkların rençberiyim
Anadolu düzünden toplayıp sereceğim önünüze
Hele hasat vakti doğsun şiirlerime
Okan Kilit