Aşk Anadolu'dan öğrenilir demiştim eski bir yazımda.
Hani demişler ya "Birleşirsen vuslat olur, ayrılırsan aşk olur" ve neredeyse bütün ayrılıkların altında yoksulluk yatar.
Yoksullukla yoğrulmuştur Anadolu, çoğu zaman ayrılığı kaderi bilmiştir, aşkın ta kendisidir benim toprağım.
Anadolu kokan bir ayrılık hikayesidir "Sultan'a Mektup" şiiri. Ankara'ya bile gitmişti yarenim iş bulma umuduyla…
Olmadı Sultan'ı verdiler başkasına…
SULTAN'A MEKTUP
Neden bizim sevdamız imkansız işti
Nice hamlar gördüm ben vuslatta pişti
Aşk dediğin emekti tırnaktı dişti
Vallahi tekeden süt sağmadım Sultan
Zaman namerde ilaç yiğide yara
Siyah zülfünden düştü anlıma kara
Tutup saçından aşkı çekmiştim dara
Kıyıpta asamadım boğmadım Sultan
Dost bildiğim canıma hasretler ekti
Zar zalime düşeşti bana hep yekti
Benim sürmeli yarim gönlümde tekti
Gökte başka yıldıza ağmadım Sultan
Engelleri aşardım gene akardım
Hasattan kalan çöpü kışın yakardım
Gece gündüz çalışır sana bakardım
Fukaralığa boyun eğmedim Sultan
Ankara'ya da vardım bir büyük yapı
Derman sandım orayı hiç yokmuş hapı
"Mebus beyim" demeden kapandı kapı
Bacadan girem dedim sığmadım Sultan
Bilemem nasıl olmuş nasıl kanılmış
Sadece anam değil herkes yanılmış
Rahimden çıktığımda doğdum sanılmış
Bir nefes yaşadım mı doğmadım Sultan
Doldurulmuş kadehler kaderim meymiş
Koynuna giren hınzır ağaymış beymiş
Anladım ki yoksulluk böyle bir şeymiş
Gözüm doldu utandım yağmadım Sultan
Kına yaksın bu düzen yaktı canımı
Göçtüm sırtıma atıp hasta anamı
Benim ahım çok yere yalnız sana mı
Öz yurdumda kıymete değmedim Sultan
Okan Kilit