bak yolcu saatler önce
susan yol bu hüzün türküsü
çay üşüdü...
boş sayfalar arasında kalan
öykünün ağıdını yakmak
kal boş sayfalar arasında
an...
sabret, bitecek
öylece sürecek yaşamak
çocukların ayak izinde
cam buğusuna asılmış dudak
alabildiğine mavi göğün yüzünde
bir gün ben de öleceğim diye
sevin
gözlerim açık durarak
hala çiçeğinim üstelik
sanrılı yüzünden bir kış günü hem de
düştü düşecek
s/ayıklayın araftan geceyi kolaysa
güneş penceremizden ışıksız geçecek
can yangını bu gülüş
bitti mi sahi
hiç bir zaman senin olmadığım
mecburiyet. hayır. evet. veya.
bir zerre dilek
kar tanesi umut
yok beyaz
hep uzak hep az
ya dünyanın döndüğü yalan
ya düştüğüm zaman
alışılmamış sancılar ardından
saatlerden sonra
üşüdüğüm bir el
rüya görüyor, öpüyor usulca
dudağımı bir üzülme /ah
içimin delisi gel