izini kaybetmiş ayaklar
Mağrip'ten Maşruk'a çıkarız yola
onlara yol göstermez karınca
dayan, daha görülecek çok gün var
seyreyle dünyayı
gönlümüzün duldasında şöyle uzunca
zorun, oyunu bozduğu çığır
varır denizi paklar o çağda
evrenin mayası bozulduğundan beri
gür ormanın düşlerini kese kese bitirdi
bu ara makası
/akrep ile yelkovan
çoğalıp eksiliyoruz
ipimizi bağladı önce gürültünün ucuna
sonra gözbebeğinden söktü güzelce
tutamıyoruz çok uzağa düşmüş
annemizin tertemiz eteğini
imge olsun diye çocuk
eski bir fotoğraftan aldım eksik yüzünü
bu sözler aklımın kör vadileri
bir ağız dolusu dikenli incir
şehirlerin meydanlarına diktiler
benzi solmuş yaban çiçeği heykelini
insanlığın gün görmüş eliyle yıktılar sonra
çünkü özgürlüğü seçerdi değil mi şiir
dün tüccarlarının
duvara astığı saat bu saat
ıtır yüklü baharda
ölmesini bekliyorlar zamanın
oysa yeşil de ağlatır insanı boylu boyunca
her kapının anahtarını açan ey ilahi düş
incecik bir daldık kaç tarihten önce
kaç ateşi tutuşturmuş
sen şimdi
yelpazeni amansızca savurursun
boyumuzun ölçüsünü almışken güneş
yağmurlar zaten yorgun
hatırlar mısın bir de
göğsü merhametli kavak ağacıydık suya nazır
göğün perdahını çekerken kuşlar avaz avaz
belki oluruz yine yuvası başka kuşların
veya düşeriz ağzından bir incecik dal
kayboluruz