Soylu vatan evlatlarının, Amerika'nın, Rusya'nın, Çin'in uşaklarına pabuç bırakmadığı soylu bir başkaldırı hareketidir 'Ülkücü Hareket'. Kampüslerden başlayıp sokaklara taşan ve zindanlarda dahi son bulmayan bir avuç inanmışın soylu kavgasıdır! 'Vatanım, ha ekmeğini aşını yemişim, ha uğruna bir kurşun' diyerek Türk-İslam davası inanmışları sokaklarda, kampüslerde, ailesiyle birlikte oturdukları evlerde kahpece pusularla, soğuk kurşunlarla şehit edilmişlerdir! Ankara İlahiyat Fakültesinde iftarını açtıktan sonra kahpece soğuk bir kurşunla şehit edilen Ruhi Kılıçkıran'la başlayan şehitler kervanı elbette kendisiyle son bulmayacaktı fırtınalı yıllar devam ediyor 'Ülkücü İrade' etkisini gösteriyordu. 78 olaylarıyla halk galeyana getirilmeye çalışılıyor Ülkücü Hareket farklı lanse ettirilmeye çalışılıyordu. Başbuğ Alparslan Türkeş Bey meydanlarda mitingler yapıyor milyonlarca evladı bir hareketiyle ihtilale hazır durumdaydı. Bir çok dava arkadaşı zindanlarda, sürgünlerde, işkencelerde idi. Prangalara vuruldular, zincirlere vuruldular, idamlara çarptırıldılar fakat inandıkları davalarından bir saniye olsun asla vazgeçmediler. Mamaklarda, Ulucanlar'da, Sağmalcılar'da, Elazığ'da, Adana'da kısacası tüm zindanlarda Başbuğ'un tarihi konuşması için hazırlıklar sürüyordu zindanların her yerinde afişler 'BAŞBUĞ KONUŞACAK' ve o tarihi gün gelmiş çatmıştı. Milliyetçi Hareketin şahlanışı, Ülkücü iradenin dirilişi unutulmaz Tandoğan mitingi…Başbuğ kürsüde dilinden o tarihi kelimeler dökülüyor; "Anayasayı hiçe sayanlara, işkenceyi kendileri için bir yol seçenlere, vatandaşın ekmeğine el uzatanlara, hakkı hukuku çiğneyenlere bir başlangıç uyarısıdır. Gerekirse 45 milyonu da meydanlardan yürüteceğiz." Tandoğan yıkılıyor, Ankara gökleri inliyor, Başbuğ evlatlarını selamlıyor, önünde Ülkü seli sloganlar kulakları çınlatıyor 'ALPARSLAN TÜRKEŞ'İN ASKERLERİYİZ!'. Günler birbirini kovaladıkça fırtınalı yıllar, kasırgalı yıllara doğru gittikçe tarih 12 Eylül 1980'i gösteriyor. Kahpe Eylül, Kara Eylül…
Çok yıldızlı Amerikan uşaklarının asil vatan evlatlarını dar ağacına yolladığı gün… Mustafa Pehlivanoğlu, Ahmet Kerse, Cengiz Baktemur, Ali Bülent Orkan, Halil Esendağ, Selçuk Duracık, Cevdet Karakaş, İsmet Şahin, Fikri Arıkan… Adınıza Bismillah yiğitler! Sadece birer isim deyip geçmeyin 23 kişilik Ülkücü koğuşunda kefen bezi alacak paraları olmayan canını vatana sadaka olarak vermiş suçsuz 12 Eylül cuntacılarının kulp taktığı yiğitler. Celladından helallik isteyerek geçirir boğazına yağlı urganı Halil, Son sözüm Allah kelâmıdır diyerek çıkar tabureye Selçuk, iki kez asılıp ölmeyip vakur yürüyüşüyle ölümü korkutur Cengiz, 'Mustafalar ölür, Allah davası ölmez, milliyetçilik yaşar. Kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakındır. Zafer her zaman Allah'a inananlarındır.' diyerek yağlı urgana yürüyen Mustafa ve niceleri… Şahlandık Tandoğan'ın meydanlarında, bilendik Mamak'ın zindanlarında, başımız traşlı mahkemelerdeyiz, Muhammed cezbesi işkencelerdeyiz, vatan sevmek suç olmuş bizler hep 18 yaşındayız vazgeçilmez bir ülkünün peşindeyiz!
Tarih 19 Ağustos 1981 MHP ve Ülkücü Kuruluşlar davasının başladığı gün asrın yüz karası yalan ve iftiralar manzumesi. Başbuğ mahkeme salonuna giriyor ölüm sessizliği bozuluyor Başbuğ'un evlatları dimdik ayakta hep bir ağızdan İstiklal marşı okunuyor, ne işkenceler, ne cuntacılar yıldırabilmiş!Başbuğ Türkeş kürsüye çıkıyor ve şu kelimeler dökülüyor dilinden ; "Sizin vereceğiniz idam da beraat da benim için müsavidir. Sizden beraatımı istemek için değil tarihe not düşmek için savunma yapıyorum. Bu salonda topladığınız ve suçladığınız arkadaşlarımın bütün sorumlulukları bana aittir!"…"İşkencelere dayanamayan olursa;hepsini Türkeş yaptırdı deyin evladım!"diyen adamdı Türkeş!
Sen gittin Başbuğ'um düşmana korku ve nefret, haine öfke kaldı. Davanı emanet ettiğin bizlere sevgin, hasretin, özlemin, nasihatlerin ve 'Ülkücü Duruş' kaldı.
'Ben sizi hak yolu, hakikat yolu kısacası Allah yoluna çağırıyorum.'
BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ
Bizde bu kutlu çağrıya uyduk, Ülkücü olduk. Ahirete intikal eden Türk dünyasının son Başbuğ'u, Başbuğ Alparslan Türkeş ve dava arkadaşlarını saygıyla anıyorum, kalanlara sağlık ve sıhhat diliyorum. Allah hepsinden gani gani razı olsun…