Aynen Adnan Oktar ve müritlerinde olduğu gibi Fetö'nün siyasi ayağını oluşturanlar da; tek tek, sıralar halinde kelepçeli olarak, boyunları bükülüp, polis arabalarına konulduklarını görmediğimiz sürece; fetö ile gerçek mücadelenin yapılmadığını, sadece ve sadece bir tarafıyla üzerine gidildiğine inanmaya devam edeceğim.
...
Hiç tanık olabildik mi; fetö'nün siyasi kanadından falanca milletvekilinin boynu bükülüp, başı eğilerek polis aracına konduğunu veya hain kalkışmada başarılı olsalardı; ertesi gün bakanlar kurulu kimlerden oluşacaktı; öğrenebildik mi. Niçin bunları öğrenemiyoruz da; fetö'nün falanca öğrenci yurdundaki soğan patates doğrayan aşçı yamağının boynunun bükülüp, başının eğilerek polis otosuna bindirildiğini görüyor, haberimiz oluyor. Biz bu zekice soruları sordukça; birileri de elbette ''Hala senin dayını içeri almadılar mı'' demeye devam edeceklerdir.
...
Fetö'nün siyasi kanadı deşifre olmadığı sürece tüm söylenenler laf ü güzaf dır; yani, tıraştır.
...
Bütün mesele; "Ucu bana dokunur veya dokunuyor" endişesidir.
...
Size bir şey söyleyeyim mi değerli dostlar; şahsen 15 Temmuzun kurgu olduğuna asla inanmıyorum ama şüphelerimi de zihnimden atamıyorum. Endişem, elbette muktedirlerin tehditti değil, aralarında komşularımın da olduğu 15 Temmuz şehitlerimizin; yapabileceğim haksız değerlendirme ve yorumlarım nedeniyle üzerimde haklarının doğacak olmasıdır.
...
Dolayısıyla, ''15 Temmuz Allah'ın bir lütfüdür'' ifadesini de hiç unutamıyorum. Zamanın muktediri böyle bir ifadeyi kullanmaya niçin ihtiyaç duymuştu. Kendisi için lütuf olan, bizim için niçin kabustu. Sizce de; darbeye girişen ve üstelik de arkasında ABD'nin Türkiyeyi işgal planının olduğu bir hain yapılanmanın başarılı olması durumunda; ertesi gün Cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanlar kurulunun kimlerden oluşacağının biliniyor olması gerekmez mi, varsa; topluma açıklamanın dürüst toplum, şeffaf yönetim adına ne mahsuru var. Böyle bir liste yok ise; darbenin tarafları olarak feötü'nün dışında kimlerin olup olmadığından nasıl emin olabileceğiz.
Anlaşılan İYİ PARTİ korkusu onları rahat bırakmayacak.
Birinci öncelik İYİ PARTİ'nin seçime sokulmaması senaryosuydu, başaramadılar. Şimdi ikinci yolu deneyecekler; solda sadece CHP'yi bırakıp, içeride de İYİ PARTİ'yi yıpratacak önemli isimlerin istifalarının sağlanması yolu ile partide umutsuzluk, güvensizlik; dedikodu ile itibarsızlaştırma sonra da tasfiye süreci başlatılmak isteniyor. Amaç solun oyu bir tarafa; kalan tüm oyların Cumhur ittifakı hanesine yazılmasını sağlayacak bir siyasi arena oluşturmak, yeni sistemin kalıcılığında ve oturmasında pürüz teşkil edecek İYİ PARTİ'ye geçit vermemek.
HDP, PKK'nın meclisteki uzantısı mı dır; HDP Siyasi Kürt hareketi temsilcisi mi dir
Neymiş efendim; Meral Akşener "HDP Kürt siyasi hareketinin temsilcisidir" demiş.
...
İkiyüzlülük yapıp, Meral Hanım'ı taşlayanlar/taşlatanlar, alayınız demiyor muydunuz; "HDP, PKK'nın meclisteki siyasi uzantısıdır" diye. Sizlerin bu ifadeniz ile Meral Hanım'ın cümlelerinden çıkan mana arasında ne fark var. Sizlerin kulağınızı testten tutmanızı; "Hayır öyle değil, biraz samimi olun, o işin görüntüsü böyledir" demiş olmasından niçin rahatsız oldunuz.
...
Meclis denince, lokantasında çalışanlar anlaşılmadığına göre; meclisteki her biri birer "Siyasi olan HDP milletvekilleri" PKK'nın meclisteki uzantısı ise; Meral Akşener meclisteki "Resmi okumanın dışında" ilave ne yapmış oluyor ki.
...
Meral Hanım'ı taşlatanlar/taşlayanlar şunu bilin ki; Meral Hanım, sizlerin malum bölge ve insanı adına şimdiye kadar müsebbibi olduğunuz sonuçları ve çizdiğiniz tabloda ne anlatmak istediğinizi dile getirmiştir.
...
Meral Akşener'i bitirmek için her türlü şekilde "Şeytanlaştırarak" taşlamaya devam edileceği ve bunun için özel bir stratejinin takip edildiğini anlıyor, hatta görüyoruz. Biz liderimizin arkasındayız; kendisine inanıyor ve güveniyoruz.
...
Meral Hanım'ı test etmek istiyorsanız; getirin meclise HDP ve benzeri partilerin kapatılması yasasını; kimin delikanlı olduğu çıksın ortaya. Meral Hanım o zaman ne düşünecektir, diğerleri ne halt edecekler; hep beraber şahit olup, görelim.
...
Bırak meclisteki HDP'yi, dağdaki PKK'yı "Siyasal Kürt Hareketi" görüp, devlet adına kabul eden; Oslo'da İngiltereyi de hakem ülke tayin edip, PKK ile görüşmeler yapanların kalktıkları koltukların sıcaklığı henüz geçmeden; sen onlarla kader birliği yapıp, rejim değişikliğine giden yolu açıp, süregelen günahların müsebbibi olanların amirali olmadın mı; Sayın Bahçeli.
Binali Yıldırım'a verilen üstün başarı madalyonu.
Eğer söylendiği gibi 15 Temmuz'dan bu güne kadar Devlet Bahçeli ve MHP'nin yaptıkları devletin bekası içinse; kendisine de bir madalyon verilseydi ya.
...
Dikkatinizi çekerim; Binali Yıldırım'a verilen madalyon Türk milleti adına ve de bir başarıya binaen verildiyse şayet; elde edilen başarıda MHP ve Devlet Bahçeli'nin katkısı olduğu kabul ediliyorsa; bir madalyonun da kendisine verilmemiş olması; devletin Türk milliyetçilerine bakışının tekerrürü değil mi dir.
...
Devlete göre Türk milliyetçilerinden beklenen destek sağlanmıştır; ya karşılığı; o da ne demek oluyor. Devletin "Siz, istediğinizi almakla değil; istediğimizi vemekle mükellefsiniz" dediğini duyar gibiyim.
...
Bizim bu duruma isyanımız nedeniyle MHP ve Devlet Bahçeli ile yollarımızı ayırdık. Bundan sonrası için bir şey yapamasam bile, razı olmamak adına isyanımı dile getirmek bile benim için yeterli.
...
Not:Yapmış olduğum yorum, Devlet Bahçeli'ye haksızlık yapıldığını dile getirmek değil; özelikle Devlet Bahçeli'nin tutum ve davranışlarını destanlaştıran MHP ve AKP'lileri mahcup edilmemesidir.
''Yüzünü güneşe dön Türkiye''
Efendim neymiş; "Yüzünü güneşe dön Türkiye" sloganında şirk varmış. İYİ PARTİ'nin aleyhine olmuş da; falan da, filan da...
...
Şeytan kalleşin beynini esir alınca; kalleşin şerrine karşı tedbir almak nasıl mümkün olabilir ki. Kastettiğim "Kalleş zihniyet" eğer isterse; evlat sevgisine bile şirk der ve buna da milleti inandırır.
...
Yahu Allah aşkına; bu güzel sözden "Şirk koşmayı" anlayan ve söz de Müslümanım diyen insanın ne kendisine, ne de ülkemize ve milletimize faydası olur; seçtiklerinden de.
Ankara'da bir gazeteci; sahibinin Karataş.
Ayıya sormuşlar; "Bu sene armutlar nasıl olacak" o da; "Tüm heybetli ayılığı ile " İyi olacak iyi" demiş. "Nereden bildin" demişler, o da; "Canım öyle istiyor da ondan" demiş.
...
Dolayısıyla, senin gönlünden geçen bizim gönlümüzden geçmiyor bilesin. "İYİ PARTİ dağılacak, gelecek olanları MHP kabul eder mi bilemem" demen; veya "Millet ittifakının merkezinde HDP vardı" demen; aynen benim senden nefret ettiğim gibi, senin de İYİ PARTİ'den nefret etmene dayanan sözlerin olduğunun farkındayız.
...
Kendi adıma söyleyeyim, senin olduğun yerde olmayacağımı şimdiden söylemek isterim.
Aslında ''Dinimiz'' laikliğin teminatındadır
Anlaşılan tüm dini tarikat ve cemaatlerin kazığını yiyene kadar; "Laiklik dinsizliktir" denmeye devam edilecek. Umudum o ki; er veya geç gün gelecek "Laiklik dinimin teminatı"dır da denecek. Bu sürece ulaşma; "Türkiye ortalama algı düzeyi" eğitim seviyesinin en az lisans eğitimi düzeyinde olduğunda olacaktır.
...
Bu millet, 16 yıldır Adnan denen meczubun TV'sinde; tüm dişiliklerini öne çıkaran dekolteli hatunların, İslami argümanları da kullanarak, sözde dini sohbetler yapıp, tahrik amaçlı edebe mügayır danslar yaparlarken; bundan rahatsızlık duyup, iktidardan hesap sormayı düşünmezken; aynı millet, bir milletvekili adayı "Ezan Türkçe okunabilir" dedi diye o adayın partisini barajın altına itmişti.
...
Peki "İslama iman" anlamında bu millet tepkisini Adnan meczubun TV'sinde edebe mugayir davranışların sergilemesini sorgulayarak, bunun üzerinden faturayı iktidara kesmesi gerekmezmiydi. Oysa o; okunması "İslam'a iman" anlamında yerine getirilmesi farz bile olmayan ezanın Türkçe okunmasını daha riskli ve İslam dışı görebiliyor.
...
Milletin bu yaşadığı çelişki; iman meselesinden değil, daha çok algı meselesinden kaynaklanıyor. Millet, dinini okudukları ile değil, duydukları ile öğreniyor. Tabi ki bu nazari bilgilerle öğrenme modelini fırsat bilen siyasi simsarlar algı yatarak, bundan kendilerine güç devşirebilecekleri fırsata dönüştürüyorlar.
Adnan Oktar operasyonu
Malum operasyona ben de çok sevindim.
...
Muhterem'e karşı "Seni üniversitemizde istemiyoruz" diye pankart açan öğrencinin apar topar tutuklanabildiği bir ortamda; bu adam ve cemaatinin kendi TV'sinde adeta pornografik görüntüler eşliğinde, İslami sohbetler yapılıp, kavramlarının içinin boşaltılmasına ve kesintisiz 16 yıllık muhafazakar devlet yönetiminin de buna sabır göstermesine şimdiye kadar hiç bir anlam vermemiştim.
...
Şahsen her şeyin gösterildiği gibi olmadığını ancak gerçeğin de ne olabileceği hususunda bir fikrim yoktur. Adamı koruyan bir güç olduğu aşikar; ya bizim devletimiz koruyor veya başka bir devlet koruyor. Ama hiç bir vicdan "Bunlara suç isnat edilebilecek bir delil yoktu da ondan" diyemez.
...
Adamın aklına ister istemez kanun hükmünde kararname ile "Kar lastiği uygulaması" geliyor. Dolayısıyla da; bir başka kanun hükmünde kararname ile "Genel ahlaka mugayir, dini değerlere saygısızlık" gerekçesi ile en azından o TV kanalı şimdiye kadar kapatılamazmıydı.
...
Netice itibariyle gelinen nokta, millet vicdanını rahatlatan bir noktadır.
Türk milliyetçileri ''Siyasal İslamcıları'' muktedir etmiştir.
15 Temmuz olduktan sonra muhterem ne demişti; "15 Temmuz Allah'ın bir lütfü dur" ve dün yeni sisteme geçiş seremonisini de izleyince; o gün, o sözü hangi niyetle söylediğini daha iyi anlamış olduk.
....
Sayın Bahçeli'nin de muradı gerçekleşti. Tarih "Yeni dönemin pimini çeken adam" olarak not düştü, böyle de anılacak.
...
MHP ve MHP'liler yeni sistemin mucidi olarak; eğer onur duymak istiyorlarsa; sonuna kadar haklılar, duyabilirler. MHP, siyasal İslamcıları, hiç bir zaman hayal edemiyecekleri makam, mevki ve nimetlere taşımıştır.
...
Kader işte; 5000 ülkücü şehidin olacak, bunun paralelinde mağdurların olacak ve yine bu kadar bedel ödenmiş olmasına rağmen; muktedir olmayı kendine değil "Siyasal İslamcılar"a layık göreceksin, yetmeyecek; taşoranlık yapacaksın.
Vah bizim bahtsız talihimiz vah...!
soralmehmet{a}hotmail.com
Mehmet Soral