Cuma namazımızı kılmak üzere camideyim. Ön sezgilerimin de peşinden giderek; hutbede, bir gün sonra kutlanacak olan 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayram'ından bahsedilip edilmeyeceğini takip ettim. İmamın umurunda bile olmadı. Yanlış hatırlamıyorsam tartıdan, teraziden bahsetmişti. Varlığını cumhuriyetin kuruluş ve değerlerine borçlu olan Diyanet İşleri Başkanlığı ertesi gün kutlanacak olan 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramı'na dair hiç bir şey hatırlamamıştı.
Bugün de cuma namazındaydık. 15 Temmuza üç gün var ve hutbenin konusu 15 Temmuz hain kalkışmasının malum yıl dönümü ve ona dair etkinlik programını anlattı.
İşte devletimizi böyle ayrımcı, aynı zamanda ayrıştırıcı bir zihniyet; cumhuriyet değer ve kazanımlarına hasım, kendi dönemine ise uhrevi bir anlam yükleyen iktidar yönetiyor. Sonra bu zihniyetin mecliste, basın ve medyadaki temsilcileri zaman zaman aort damarlarını çatlatırcasına bir kesimin yani benim gibilerin 15 Temmuza atfen yeterli heyecanı taşımadığımızı ima eden vurgulamalar yaparak, tavrımızı eleştiriyorlar.
Cumhuriyet değer ve kazanımlarına atfen andığımız veya kutladığımız milli gün ve bayramlarımızın arifesinde; sizleri hep unutkanlık, bizlerin de içini hüzün veya mutluluk kapladığı sürece; sizlerle beraber yüreklerimizin toplu atması mümkün olmayacaktır.
Bakın sözümün muhatapları; değil mi ki Türk tarihinin bağrına çakılan 15 Temmuz ihanet kazığının böğründe "Ne istediniz de vermedik" notu var; "15 Temmuz" dendiğinde sizlerin de bizlerin de zihnimizden geçen şeyler hiç bir zaman aynı şeyler olmayacaktır. Ama kendi adıma şunu söyleyebilirim ki; siyasetin bütün puştluğuna rağmen Türk milletinin yetiştirdiği kahramanların doğal refleksi dir; o kahrolası gecede canlarını ortaya koyarak hem devleti, hem de iktidarı sokaktan toplayarak ait olduğu yere tekrar oturtan.
Bu ruh hali ile o gece şehit düşen tüm asker, polis ve halk kahramanlarımıza şükranlarımı sunarken; ruhları şad, mekanları cennet olsun diyor gazilerimize sağlık, sıhhat ve afiyetler diliyorum.
Çişinin geldiğini haber verecek kadar zekaya düzeyine sahip her çocuğun bile aklına takılabilecek; aklın, mantığın izah edemediği 15 Temmuz üzerine söylenebilecek çok şeyin olduğunu düşünüyorum.
Ancak, devletin her türlü gücünü uhdesinde bulunduran muktedirlerin adeta despot bir babanın yaramazlık yapan çocuğuna; "Söyle bakayım niçin yaptın!.. söyle niçin yaptın!..." deyip, izah etmeye kalkışınca da; "Bak hele!... hala konuşuyor" tehditi altındaki çocuk misali; fetöcü ithamına maruz kalma tehditi nedeniyle bilinen veya fark etmiyor aşikar gerçekler üzerine görüş ve düşünceler dile getirilemiyor.
Zamanında(2010 olabilir) birisine "Fethullah Gülen o kadar şey anlatıyor, Allah aşkına anladığın bir şey varsa bana da anlatsana" dediğimde; "Yahu abi sen bu mübarek adamdan ne istiyorsun" demişti. Şimdi aynı şerefsiz bir gün AKP muhalifiyim diye beni fetöcülükle itham etmişti.
Yani demem o ki; AKP 15 Temmuz ihanet sürecini; feötü'nün yarattığı mağduriyeti bahane ederek siyasal İslamcıların gizli ajandalarını fütursuzca uygulama fırsatına dönüştürmüştür. Bu süreci muhalif gözü ile irdelemek isteyenleri de yine fetö sopası ile terbiye etmeye devam etmektedir.
Mesela "Kuleli askeri Lisesi"nin kapatılması; ancak ve ancak "Türk Ordusu'nun kökünü kurutacağım" diye ant içmiş birisinin emeli olabilirdi. Böyle bir saikle kapatılmamış olsa bile kimse kusura bakmasın bir Türk milliyetçisi olarak böyle gördüğümü ifade etmek isterim. Fetö'nün de amacı o değilmiydi. Niçin fetö'nün "Kadim Türk Ordu'sunun kundağının tarumar edilerek, ateşe verilmesi" emeline kaldıkları yerden devam edildi.
İnşallah yüreğinde zerre kadar ülkücü hissiyatı ve hassasiyeti olan milletvekilleri en azından rahmetli Başbuğ'un hatırasına hürmeten Kuleli Askeri Lisesi'in tekrar Türk Ordusu'na hizmete devamı için gereken çabayı gösterirler.
Bu arada özellikle belirtmek isterim ki; "Cemaat"i fetö haline dönüştüren "Siyaset kurumu"dur. Öyleyse fetö'nün siyasi ayağının ortaya çıkarılmasına hangi hain veya hainlerin deşifre olacağı endişesi mani olmaktadır.
"Siyaset kurumu"nu milletimin vicdanına ihbar ediyorum. 15 Temmuz ihanet sürecinin içinde siyaset kurumu vardır ve onun içindir ki; fetö'nün siyasi ayağının araştırılmasına da aynı kurum engel olmaktadır.
Sorulan şu; İYİ PARTİ'nin başarısı nedir.
İYİ PARTİ'nin başarısı; siyasi arenada yerini alarak, iki kişinin zihninde şekillenmiş 17 yıllık muktedirliğin ümüğünü sıkıp, Türk siyasetine yeni bir açılım kazandırmasıdır.
Daha ne yapmıştır. Türk solu ile Türk milliyetçileri arasındaki; cumhuriyet, onun değer ve kazanımları temelinde vatan ve millet sevgisi paydasında mutabakat alanını genişleterek, CHP ile "Millet ittifakı" denen ortak ruh halini inşa edip, İmamoğlu denen "Ortak payda" keşfedilerek, uç beyi olarak ileri sürülüp istenilen sonuç elde edilmiştir. Elde edilen 800.000 oy farkı da; "Bundan sonraki sürprizlerimizi bekleyin" anonsu dur.
Dahası; Adana, Ankara, Mersin, Antalya...
Küresel İnisiyatifler hep ''Siyasal İslamcılar'' üzerinden proje geliştiriyorlar
Hiç dikkatinizi çekti mi; küresel inisiyatifler, ülkemizde her yeni oluşumun öncülerini veya kadrosunu daima siyasal İslamcıların içinden çıkarıyorlar. Nedeni; çünkü bunlar milliyetçi olmanın dışında her şeye teşnedirler de ondan.
Siyasi çıkar ve koltuk için devletin namusu olan kozmik odanın anahtarını isteyin, tereddütsüz alırsınız. ANAP'ı da aynı gelenek kurmuştur. Siz bakmayın Özal'ın liboş tavırlarını; bal gibi de siyasal İslamcıydı. AKP'nin siyasal İslamcılığı hususunda tereddüdümüz yoktur zaten.
Burada İYİ PARTİ'nin konumu farklıdır. İYİ PARTİ Türk milliyetçilerinin bir projesi olup, varlığı küresel güçlerin işine gelmez aksine; varlığına engel olup, rahat bırakmazlar.
İYİ PARTİ'nin arkasında o güçler var, bu güçler var diyenlere cevabi gelişmeleri her geçen gün yaşayıp görüyoruz. İYİ PARTİ'ye yakıştırma yapanlar mahcup olacaklar. O da ne; "Tek adam yönetimi"ne CHP haricinde en güçlü alternatif İYİ PARTİ olmasına rağmen sanki yokmuş ve siyasi bir boşluk varmış gibi üstelik bir değil, iki siyasal İslamcıya iki ayrı parti kurduruyorlar.
Lütfen şunu görelim artık. Recep Tayyip Erdoğan'ın muktedirliği ortadan kalksa bile muadili olarak yine önümüze Siyasal İslamcıları sürmek isteyeceklerdir. Bunlara karşı tek panzehir Türk milliyetçiliği dir. İşte ondandır ki; Türk milliyetçiliği kurumsal kimliğini Devlet Bahçeli marifeti ile siyasal İslamcı AKP'ye eklemlediler.
Siyasal İslamcıların cumhuriyet kurulduğundan beridir en büyük emeli Ordu vesayetine son vermek adı altında Türk Ordusu'nu tasfiye etmek değilmiydi. AKP iktidarı ve ona sonradan eklemlenen MHP ile şimdiye kadar olup bitenler anlamında gelinen son nokta; Türk Ordusu'nun Türk milleti nezdindeki dünkü algısı ile bugünkü algısı arasında dağlar kadar fark oluşmuştur. Devletin sistemsel yapısına ve Türk Ordusuna operasyonlar daima siyasal İslamcıların marifeti ile yapılmıştır. Bu anlamda küresel inisiyatifler istediklerini elde etmişlerdir.
Peki bir anlamda "Cumhur İttifakı" Siyasal İslamcı ise; alternatif oluşumlara ne gerek var değil mi. Gerek var; çünkü küresel inisiyatifler için "Cumhur ittifakı"nı taşımak artık çok daha zorlaştı. İstanbul seçimlerindeki 800.000 oy farkı; cumhur ittifakının muktedirliğini artık algılarla götürebilmenin mümkün olmadığını ortaya koymuştur. Bunu küresel inisiyatifler de gördü şüphesiz.
Bu arada İYİ PARTİ'nin de mütemadiyen rahat bırakılmayacağını biliyor ve takip ediyoruz. Aksine, uğraşılmaması tuhaf olurdu. Bu durum siyasetin doğasında olan bir şey.
Kısa kısa
Washington Post gazetesi Cemil Bayık'ın bir yazısını yayınladı diye Türkiye haklı olarak büyük tepki gösterdi.
Peki, Washington Post Gazetesi dönüp bize; "Kardeşim kırmızı bültenle aradığınız PKK'lı katili de siz kendi devlet televizyonunuzda çıkardınız" dese ne diyeceğiz.
...
Allah Türk siyasetine İYİ PARTİ'yi verdi sonra Mansur Yavaş, İmamoğlu derken; verdikçe verdi.
Sayın Arınç'a ithaf ediyorum
....
Ben şimdi kendimi neye hazırlıyorum sevgili dostlar; AKP'liler de dahil herkes Recep Tayyip Erdoğan'ı terk edip kaderi ile baş başa bıraktıklarında; bizim biatcı arkadaşlar ne diyecekler biliyor musunuz "Devlet Bahçeli büyük adam. Bakın Recep Tayyip Erdoğan'ı nasıl bitirdi. Biz boşuna bilge lider demedik"
Mehmet Soral
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.