Genel Merkez 19 Haziran kongresini tanımadığını söylüyor.
Kongreye katılmıyor, katılanları engellemek için her türlü baskı ve tehdidi uyguluyor.
Tereddüt oluşturmak ve insanları tehdit edebilmeyi sürdürmek için 6 aydır olduğu gibi hukuki kılıflı yalanlar uyduruyor.
Böylece hastalar, gelemeyenler, kafası karışanlar, korkanlar da dahil bütün katılamayan delegeyi kendi tarafında saymayı hedefliyor.
Kongre delege sayısı 1.203. Salt çoğunluk 602.
Genel Merkezin bütün hesabı, yarıdan daha fazla delegenin katılımını engelleme yönünde.
Başarırlarsa çoğunluk bizden yana deyip, bugüne kadar olduğu gibi üstün performanslı çalışmalarına devam edecekler ve MHP'yi iktidara taşıyacaklar.
Buna karşılık bütün baskılara, tehditlere, kafa karıştırma çabalarına, yandaş medya tezgahlı operasyonlara rağmen 602 delege o salonunda yerini alırsa ne olur?
Devlet Bahçeli dönemi fiilen kapanır.
Bütün Türkiye çoğunluğun mevcut yönetimin karşısında olduğunu görür.
Tereddütte olanlar da kaybedeceği tescillenen yönetimin yanında yer almaktansa yüzlerini muhalefete döner.
Kamuoyu, delegelerin çoğunun Bahçeli'ye karşı olduğunu görür ve aslında mahkeme, operasyon, ajan, paralel gibi lafların sadece koltuğu korumak için sapılan yollar olduğunu anlar. Evlerde, kahvelerde, cami önlerinde insanlar Bahçeli kaybetti diye konuşur.
Elbette bu bir tüzük kongresidir ancak bütün avantajlarını hiçbir etik kaygısı taşımadan, ülküdaşlık hukukunu umursamadan kullanan Genel Merkez için güven oylamasıdır.
Bazen fiilen başlayan süreç etkisini bir süre sonra gösterir.
Örneğin 1989 yılında ANAP 292 milletvekiliyle tek başına iktidardır. Yapılan mahalli seçimde %21'lere kadar düşüp üçüncü parti olması hukuken ANAP dönemini bitirmemiştir. Çünkü bu bir mahalli seçimdir. Ama herkes anlamıştır ki bu sonun başlangıcıdır ve beklenen son 1991 seçimleriyle gerçekleşmiştir. Eğer kongreye katılım 602 delegeden fazla olursa artık gerisi sadece bir zaman meselesidir.
Elbette delegelerin yarıdan fazlasının istemediği bir genel başkanın istifası siyasi nezakete uygun olanıdır.
Hatta bu Genel Başkanın 2007 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçiminde 367 krizine nasıl millet iradesi odaklı baktığı düşünülürse tabii ki kendisinin de iradeye saygı göstermesi beklenir.
Ancak bu gerçekleşmezse, şimdiye kadar olduğu gibi direnmeye devam ederse de, artık bu değişimin önünde engel kalmamış demektir.
Siz bakmayın o tüzük değişikliği için üçte iki gerekir, açılış konuşmasını Genel Başkan yapmazsa geçersiz olur laflarına. Hangi dedikleri çıktı ki buna inanılsın.
Tüzüğün 62. Maddesi:
"Büyük Kongre, partinin en üst düzeyde yetkili ve sorumlu karar organıdır. Parti teşkilâtının bütün birimleri ile her türlü Parti faaliyeti ve Parti politikası hakkında son ve kesin karar verme yetkisine sahiptir."
64. Maddesi: "Büyük Kongrenin karar yeter sayısı hazır bulunan üyelerin salt çoğunluğudur. "
Yani 602 delege katılmışsa bunun 302 tanesinin onayıyla her türlü karar alınır.
Ondan sonraki mahkemeye gideceğiz, adayları ihraç edeceğiz lafları da bu çerçevede fiilen bitmiş bir dönemi suni teneffüsle, bitkisel hayatta biraz daha yaşatma çalışmalarından ibarettir.
Netice itibariyle bana göre 19 Haziran kongresi daha sonra yapılacak seçimli kongreden bile önemlidir.
İradenin gösterileceği yer 19 Haziran'dır.
19 Haziran olmadan sonrasının olma ihtimali yoktur.
19 Haziran Genel Merkez için son baruttur.
19 Haziran'dan sonra delege sayısı kritik eşiğin oldukça üzerindeyse muhtemelen Genel Başkan istifa edecektir.
O yüzden tavrın konacağı yer 19 Haziran'dır.
Son olarak bir tahmin yapayım. Mahkemenin onayladığı zaten 531 imza mevcutken, salt çoğunluğa ulaşmak için gereken 71 delegenin fazlasıyla salonda olacağını düşünüyorum. Çünkü imza vermeyen Giresun, Bolu, Burdur, Düzce gibi pek çok il sonradan değişim yönünde destek açıklamışlardır.
Kongrenin başlayabilmesi ve aslında değişimi nihayetlendirecek 602 delegeye ihtiyaç duyulurken, saydığım iller dışında imza vermeyen milletvekilleri, MYK üyeleri de o salonda hazır bulunacaklardır.
Netice itibariyle 602 sınırı çok rahat aşılacaktır.
Şahsi kanaatim katılım kesinlikle 700'ün üzerinde olacaktır.
19 Haziran'da orada olmayan, bunu gelecekte büyük bir üzüntüyle hatırlayacaktır.
Çünkü 19 Haziran;
Türk demokrasi tarihinde benzeri görülmemiş bir mücadelenin taç takma merasimidir.