1 kasım 2015 seçimlerinde yaşanan hezimetten sonra MHP içindeki muhaliflerden eski MHP Iğdır milletvekili Sinan Oğan'ın başlattığı 'değişim' talepli sürecin sonuna gelmek üzereyiz. Sinan Oğan'ın ardından Meral Akşener, Koray Aydın, genel başkan yardımcılığı görevinden ayrılarak aday adaylığını açıklayan Ümit Özdağ, Süleyman Servet Sazak ve Sait Gönen de, değişim talepleriyle MHP genel başkanlığına aday adaylıklarını açıklamışlardır.
Balgat'ta bulunan MHP genel merkezinin yoğun baskıları ve işi, toplanan yüzlerce delege imzasına rağmen, yokuşa sürme girişimleri MHP tabanını yormakla kalmamış, genel merkeze ve genel başkan Devlet Bahçeli'ye olan öfkeyi ve kızgınlığı arttırmıştır. Genel merkez tarafından yönlendirilen ve Ortadoğu Gazetesi'nin taşeronluk ettiği algı yönetimi ve karalama operasyonlarına MHP tabanının itibar etmediği, inanmadığı genel merkez odaklı sosyal medya hesap ve sayfalarını bir göz gezdirmeyle anlaşılıyor. Bu tarz manipülatif haberlerin Balgat'a ve sayın Devlet Bahçeli'ye olan kırgınlığı arttırdığından şüphe duymuyorum.
Malum olduğu üzere MHP tabanı bu tarz manipülatif, abartı veya düpedüz yalan haberlere AKP savunucusu 'havuz medyası'ndan alışkın. Bu durum MHP tabanının her habere balıklama atlamamasını, okuduğunu sorgulayıp analiz etme şiarını alışkanlık haline getirmiş olduğunun bir göstergesi. Yine de bunun böyle olması üzerinde çok durulacak bir mevzu değil. Burada üzerinde durulması gereken mevzu MHP tabanın MHP genel merkezinden yönlenidirilen haberlere aldırış etmemesi ve kaale almaması.
MHP kuruluşundan bu günümüze kadar lider otoritesinin en nariz hissedildiği, bunun da 'Lider-Teşkilat-Doktrin' düsturuyla temellendirildiği bir partidir. Rahmetli Alparslan Türkeş (1917-1997) ve MHP'nin ilk çekirdek kadrosunun emekli subaylardan oluşması, yine Türkeş'in kişisel karizması ve buna bağlı olarak 'Başbuğ' adıyla anılması, Ülkücü Hareket'in partisi olan MHP'nin teşkilat yapısının, teşkilat yapısı içerisinde oturmuş kültürü doğrudan etkilemiştir. Bu etkiyle Ülkü Ocakları veya MHP teşkilatlarında lidere veya 'reis'lere kayıtsız ve sorgusuz itaat gösterilmiş, bu da üst makamlar tarafından 'tabii' olarak istenilmiştir. Ordulardaki emir komuta zincirinin benzeri MHP teşkilatlarına yansımıştır. Nitekim günümüzde dahi, 'lidere sadakat şerefimizdir' düsturu MHP tabanın bir kısmında oldukça itibar görmektedir. Emir komuta zincirinin olumlu tarafı, MHP ve Ülkücü Hareket içerisinde güçlü bir disiplinin oluşmasına vesile olması, bunun da özellike 1970'li yıllarda sol ile yaşanan 'kavga günleri'nde parti ve hareketin elini güçlendirmesidir.Soğuk Savaş Dönemi, Sovyetler Birliği'nin dağılması ile birlikte, 1990'lı yılların başından itibaren nihayete ermiştir. Aynı yıllarda evrensel 'zamanın ruhu' başka bir eksene doğru kaymaya başlamıştır. 'Küreselleşme' veya 'globalleşme' hülyası tüm dünyayı sarmış ve olumlu veya olumsuz tüm dünyayı etkisi altına almıştır. Bu bağlamda 'küreselleşme'nin, sosyal-kültürel alandaki değişimi sağlaması bakımından, en önemli aracı internet olmuştur. Özellikle 2000'li yıllarda internet kullanımı tüm dünyada yaygınlaşırken beraberinde 'sosyal medya' denilen bir olguyu getirmiştir.
'Sosyal medya' denilen kavram, internet üzerinden yapılan çifttaraflı ve eşzamanlı paylaşım yapmanın, haberleşmenin ve mesajlaşmanın bütününe verilen adıdır. Örnek vermek gerekirse, Facebook, Twitter, Instagram, YouTube veya Ekşi Sözlük gibi internet sözlükleri vb. platformlar 'sosyal medya' tarifine uyan oluşumlardır. Bu platformlarda kullanıcı kendi adı veya bir takma adla kayıt olabilmekte ve tüm dışdünyaya yönelik paylaşım yapabilmekte, aynı anda başkalarıyla etkileşim halinde olabilmektedir. Sosyal medya'nın bireylere, çoğu zaman ülkedeki fiili özgürlüğün aksine, oldukça özgür bir ortam sağladığından şüphe yoktur. Bu özgürlük ile yetişen kuşağa sosyal bilimciler 'Z Kuşağı' adını takmışlardır.
'Z Kuşağı', her ne kadar doğum aralıkları üzerinde farklı değerlendirmeler olsa da, 1995 veya 2003 yılından itibaren doğmuş olan gençlerin içerisinde bulunduğu kuşaktır. Bu kuşak kabaca tarif edilecek olursa, önceki kuşaklara kıyasla daha açık görüşlü, coğrafi, kültürel veya zihinsel sınırları tanımayan, küresel kültüre daha yatkın, bireyselliği önemseyen (ama egoist olmayan), bağımsızlığa ve özgür olmaya daha düşkün ve 'multi tasking' ile yetişmiş bireylerden oluşmaktadır. Bu 'Z Kuşağı'nın yaşayacağı ve yaşamakta olduğu en büyük çatışma, geleneksel kültürel kodlar, hiyerarşik yapılar ve herhangi bir otorite baskısıyla yaşanmaktadır.
Nitekim sınır tanımayan elektronik iletişim -internet- ile, sosyal medyave sosyal medyadaki yapılarla doğmuş ve yetişmiş 'Z Kuşağı' geleneksel kültürel kodlara, hiyerarşik yapılara veya herhangi bir otorite baskısına karşı olmaktan ziyade, bunları anlamdıramıyor, anlayaymıyor ve haliyle kabullen(e)miyor. İlerleyen yıllarda geleneksel kodların, hiyerarşik yapıların ve otorite odaklı yapılanmalarda değişim ve dönüşümlerin yaşanması oldukça muhtemel görünüyor. Bahsolunduğu üzere, 'Z Kuşağı' bu tarz yapılanmaları manasız ve gereksiz bulmakta, hatta kaale almamaktadır. Çünkü sosyal medyayla haşır neşir olmuş bu nesil, bu platformlarda herhangi bir otorite baskısı veya hiyerarşik yapıyla karşılaşmamış, bağımsızlığın ve özgürlüğün, özgürce ve kendi tercihiyle birşeyi yapıp veya yapmamanın ve özgürce, sınırsızca düşünmenin hazzını almış, zevkini tatmıştır. Bu noktadan sonra, bu kuşakta hiyerarşi veya otorite olmadan da herşeyin yapılabileceği, düşünülebileceği algısı oturmuştur. Çağ, onlara göre, hiyerarşik yapıların değil, 'network'un yani 'ağ'ların çağıdır. Ve bu 'ağ'da sıfatlar, mevkiler ortadan kalkmış, 'otorite' kavramının içeriği değişmiştir. Sosyal ve ekonomik alandaki hiyerarşi 'ağ'larla birlikte çökmüştür. Yüksek mevkilerdeki insanlar artık o kadar uzak ve ulaşılmaz değildir. Onlarla sosyal emdya üzerinden dost olmak, muhatap alınmak oldukça mümkündür. Bunun aksine uzak ve ulaşılmaz olanlar, yani 'eşit olmamakla' diretenler, kaybetmektedir.
'Z Kuşağı'nın kabul edebileceği yegane hiyerarşik veya otoriter yapı, Latince 'primus inter pares' yani 'eşitler arasi birinci' olarak formüle edilmiş yapıdır. Bu da esasen otoriter veya hiyerarşik yapı olmaktan ziyade, günümüzde -örneğin sosyal medyada- eşitler -yani tüm sosyal medya platformu kullanıcıları- arasında en popüler -birnevi otorite- etrafında kümelenmek ve konsantre olmak anlamındadır. En yüksek mevkiideki insanlara sosyal medya üzerinde ulaşmaya ve doğrudan etkileşim halinde olmaya alışmış, buna muktedir bir kuşağın geleneksel yapıları kabullenmesi mümkün görünmüyor.
Bu sosyo-kültürel değişim ve dönüşüm sosyal medyada alanıyla sınırlı kalmayacaktır. Geleneksel hiyerarşik yapılar, hiyerarşik düsturlar çatırdayacak, yine geleneksel otoriteler değerini kaybedecektir. İş dünyasından, bürokrasiye, bürokrasiden parti organizasyonlarına kadar 'Z Kuşağı kültürü' etkisini gösterecektir. Nitekim 'Z Kuşağı kültürü'nün etkisi sadece 1995 veya 2003 yılları ve sonrası doğanları değil, 1977-1994 yıllarında doğmuş 'Y Kuşağı'nı da yoğun bir biçimde etkisi altına almıştır. Bu iki kuşağın geleneksel hiyerarşik yapıları çatırdatacağı muhtemeldir.
Belkide Türk siyasi tarihinde ilk neticeye ulaşmış 'Z Kuşağı kültürü'nün etkisi 6. Olağanüstü MHP Kurultayı'dır. Sinan Oğan'ın lider baskısına ve parti yönetimine karşı başlattığı bu süreç, ilk etaptaki değerlendirmelerin ve yorumların aksine çığ gibi büyümüş ve değişimi tabandan gelen baskıyla gerçekleştirme noktasına ulaşmıştır. Elbette bu büyümenin ana sebebi MHP tabanı ve Ülkücü Hareket'te 1 Kasım Seçimleri sonrası yaşanmış hayal kırıklığı ve MHP genel merkezinin hezimeti kabul etmiyor görüntüsü ve pişkinliğidir. Yine de sosyal medya platformaları incelendiğinde net bir biçimde görülen şey şu: 'Lidere sadakat şeferimizdir' gibi bomboş ve anlamsız bir söze -lidere değil ideolojiye sadakat olur-, genel merkez baskısı veya yönlendirmelerine, geleneksel MHP yönetim otoritesine MHP tabanında itibar eden, önemseyen veya ciddiye alan kalmamıştır. Şu an Balgat yönetiminin arkasında duranlar sadece ve sadece kaderi mevcut yönetimle doğrudan ilintili olanlar ve azınlıkta da olsa 'lidere sadakat' şiarını sıkı sıkıya bağlı kalmış olan , genellikle orta yaş ve üstü, ülkücüler olmuştur.
Başka partiler veya siyasi hareketler için bu durum gayet olağan karşılanabilir. Fakat MHP gibi lider otoritesinin, teşkilat hiyerarşisinin yoğun hissedildiği oluşumlarda bu durum olağanüstü bir gelişmedir. Yüzlerce MHP delegesinin genel başkan değişikliği umuduyla imza vermesi, liderin ve parti yönetiminin 'tanımıyoruz', 'illegal' veya 'paralel' diye nitelendirip baskı kurmasına rağmen, yine yüzlercesinin 6. Olağanüstü MHP Kurultayı'na katılması, tabiri caizse, MHP ve Ülkücü Hareket için birnevi 'devrim' niteliğindedir. Buna ek olarak, 6. Olağanüstü Kurultay'da lider adaylarından Meral Akşener ve Sinan Oğan'ın divan başkanlığına farklı adaylar göstermeye yeltenmesinin, delegelerin baskısıyla askıyla alınması ve lider adaylarının delege tarafından uzlaşıya zorlanması, lider otoristesinin MHP tabanında eskisi gibi algılanmadığının başka bir emaresi olmuştur.
Bundan sonra özelde MHP ve Ülkücü Hareket'te, geneldeyse Türkiye'deki tüm siyasi oluşumlarda, 'Y Kuşağı' ve 'Z Kuşağı'nın yetişmesi ve daha yüksek mevkilere gelmesiyle hiçbir şey eskisi gibi geleneksel kodlar üzerinden yürümeyecektir. Yapılar geleneksel kodlar üzerine kurulu olsa da, fiiliyata bu mümkün ol(a)mayacaktır. 'Z Kuşağı kültürü' tüm olumlu ve olumsuz yanlarıyla serpilmekte ve sosyal-kültürel alanı dönüştürmektedir. Türk siyasetinde ilk ciddi etkisini geleneksel hiyerarşik yapıların ve lider otoritesinin en güçlü olduğu, haliyle kültür ve gelenek bakımından en zıt bulunduğu, MHP ve Ülkücü Hareket'te göstermiştir. MHP'nde taban baskısıyla yaşanan güçlü dönüşüm ve değişim sinyalleri, belkide 'Z Kuşağı Kültürü'nün Türkiye'deki ilk siyasi devrimidir. Nihai sonucuysa zaman gösterecek. Velhasılıkelam, MHP'nde bu yaşananları biraz da bu noktadan değerlendirmek gerek.