Nice Uhud'lar gördük amma, desinler, görsünler, bilsinler, sevsinler, övsünler diye savaştık… Reklamcılık kapladı tüm benliğimizi… Şan ve şöhretin ardında eriyip gittik… Canımız dâhil her şeyimizi verdik ancak ne şehit olabildik sonunda, ne de kimse övdü bizi… İhlâsımızı kaybettik…
Ahmet Taşgetiren
Allah'ın rızasından başka kaybedecek bir şeyi olmayanlardık yolun başında… Şimdi ellerimizde kaybetmekten korkacağımız çok şey var amma her şeyimiz olan "o bir şeyi" kaybettik sonunda…
Bu bir itiraf mıdır?
Yoksa geç kalmış kabullenme mi?
Zaman zaman bazı gerçekler ortaya dökülür işte tam böyle.
Yazar belki "güç zehirlenmesi" yaşayan yol arkadaşlarına uyarıda bulunuyor belki de içine düştüğü çıkmazı ifade ediyor. Yalnız her iki yolda da bir yıkanma gerekiyor sizin cenahta bu belli.
Yoksa davasını kaybetmiş olmanın acısı mı bu satırlar?
Bazı gerçekler acıdır. Hatta çok acı. İşte bu satırlar o acıyı dile getirmesi bakımından önemli. "Reklâmcılık kapladı tüm benliğimizi" diyor yazar. Hani bu konuda haksız da sayılmaz. "sağ elin verdiğinden sol elin haberi olmamalı" diyerek yola çıkıp reklamlara düşmek.
Herşey bir tarafa "kaybedilen o bir şey" varya işte en vahim tablo da bu. Siz insanlara neler söylediniz ve elinizdeki yüreğimizdeki en değerli şeyi kaybettiniz farketmeden.
Bilsinler görsünler desinler sevsinler övsünler kıskacına girdiniz en sonunda. Allah rızası diye yola revan olup kulun övgüsünü sevgisini alıp nas tacı yaptınız.
Bütün bunları yaparken Islâm'a zarar verdiniz. Toplumun değerleriyle oynadınız. Milletin inanç merkezlerinin yerine güç merkezleri yerleştiriniz. Ayrışırdınız toplumu.
Çok büyük vebal altına girdiniz muhteremler.
"ihlâsımızı kaybettik " diyor yazar. Ne yazıkki toplum olarak ihlâsımızı kaybettik sadece siz değil.
Bu acı bir itiraf.
Birlerinin yola gelmesi için bir vesile olur mu ?
Ya da herkesin kendini ölçmesine sebep olur mu bilemem.
Bilinen bir gerçek var o da hırpalamayan hiç bir değerimizin kalmadığıdır.
Bu saatten sonra yeniden inşa etmek epeyce bir zaman alacak bu virane düşünceyi.
Acı ama gerçek.
Doğan Ay