Hindistan'da İngiliz sömürge komiseri anlatıyor.
Hintli kadınlar ölen kocalarının ardından kendilerini ateşe veriyorlar.
Sati denilen bu gelenek ölen eşleriyle birlikte kendilerini yakan kadınların sonraki yaşamlarında tanrısal bir hayat ve mutluluk yaşayacağı inancıyla temellendirilmiştir.
İngiliz sömürge komiseri bu inançla kocasının ardından ölüme giden bir kadını vazgeçirmeye çalışır.
Kadın çok gençtir ve ölümüne vicdanı razı olmaz. Israr eder. Kadın dinlemez.
Kadını ikna etmek için yanarak ölmenin ne kadar acı verici olduğunu anlatır.
Kadın orada bulunan bir mumu alır ve işaret parmağını mumun ateşine tutar. Parmaktan kesif bir yanık kokusu yükselir. İngiliz komiserin dehşetli bakışları önünde kadın bir ah bile etmeden parmağını ateşte tutmaya devam eder. Nihayetinde parmak kömür olup yere düşer.
Bütün bunlar olurken kadının yüzünde en küçük bir acı ifadesi belirmez. İngiliz komiser hayatının şokunu yaşamaktadır.
Komiser ''ama bu delilik'' der. Bu söz üzerine kadın ona acıyarak bakar ve toplanan kalabalığın içinden yanacağı ateşe doğru kendisinden emin adımlarla gider.
Batılı birinin haklı olarak anlamlandıramadığı bir maneviyat gösterisidir bu.
Kadına yönelik şiddetin en acıklısıdır. Çünkü İslam ülkelerinde taşlanan ya da ortaçağ Avrupa'sında cadı olduğu iddiasıyla yakılan kadınların aksine burada kadın doğrudan öldürülmez. Ölmesi gerektiğine bizzat kendisi inandırıldığından erkeklerin çaba harcamasına bile gerek kalmadan kadın kendi kendisini yok eder.
Hintli toplum kocalarının ardından kendilerini yakan bu kadınları kutsar. Mezarları ziyaret ve dua edilen yerler haline gelir.
Çoğu zaman kocası ölen kadın çocuk denecek yaştadır. Ölüme gitmekten korkar. Böyle bir durumda toplumsal kınama devreye girer. Kızın kendi başına hayatını idame edemeyeceği aşikârdır. Mecburen ölüme boyun eğer.
Bazen ateşte yanarken acıya dayanamayıp çığlık çığlığa kaçar kadın. Bu affedilmez bir günahtır. Erkekler tarafından yakalanıp tekrar ateşe atılır.
Bu sözde insanüstü "kahramanlıkların" çoğunun arkasında görünmeyen başka hesaplar vardır.
Sati geleneğinde kadın ölen erkeğinin mirasçısı olduğundan erkeğin kardeşleri kadının hakkını gasp edebilmek için sati yapması için kadına baskı uygularlar. Sati sözde özgür iradeyle yapılmalıdır. Buna rağmen sati istemeyen kadın ailece izole edilir ve korkunç bir psikolojik baskıya maruz bırakılır. Sati yapan kadınlara gösterilen saygı yoluyla diğer kadınlar intihara özendirilir.
Birçok erkek yaşarken eşlerinin aşırı bir fedakârlıkla kendilerine hizmet etmesini sağlamak amacıyla satiyi kullanır. Zira erkek ölürse ardından kadın da öleceğinden en güzel yemekleri eşine verip kendisi aç kalabilecektir. Erkek sömürüsünün tehdit mekanizmasıdır sati.
Yani sati geleneğinin ardında kadınların bile içselleştirdiği çarpık bir erkek egemen anlayış vardır. Kadın bir kez bu çarpıklığa iman ettiğinde onu kutsayacak gerekçeler bulmakta hiç zorlanmaz. Hayal gücü en korkunç yalanları bile mantığa bürüyebilmekte, dünyevi hesaplara uhrevi kılıf biçebilmektedir.
İslam dünyasında erkeklerin aksine kadınların tanınmayacak şekilde örtünmesi, mirastan erkeğin yarısı kadar hak alması, erkeği tarafından "gerekirse" dövülebilmesi, ancak iki kadının şahitliğinin bir erkeğinkine denk kabul edilmesi ve cariyelik gibi eşitsizlikler de bizzat Müslüman kadınlar tarafından mantığa bürünmekte, tıpkı sati geleneğinde olduğu gibi manevi yüceliğine yönelik izahatlar üretilmektedir.
Bütün bu inanışların ardında tanrısal bir iradeden ziyade ataerkil kültür kodlarının rol oynadığını görmek tabiî ki rasyonel düşünebilenler için zor değildir. Ancak bu erkek egemen ekonomi sisteminde sanıldığı kadar kolay değildir. Kadın erkeğe ve onun kurguladığı oyun kurallarına tabi olmadan var olamayacağını bilir.
AKP nin topluma empoze ettiği maneviyat tıpkı sati geleneğinde olduğu gibi ucuz hesapların gizlenmesinden ibarettir. İslamcılık dünyevi hesapların en pespaye formlarıyla ekonomiyi mahvederken kendisini ateşe atan kadına benzer taraftarlar toplayabilmektedir.
İngiliz komiserin yüzüne acıyarak bakıp kendisini ateşe atan kadın şüphesiz samimiydi. Suratını ekşiterek akp yi eleştirdiğimiz için bizden nefret eden vatandaş da samimidir.
Ancak samimiyet cehaletin ve kötülüğün kılıfı olamaz. Maneviyat toplumu yok eden iğrenç bir form alabilir.
İçine yürüdüğümüz ateşi yakanların gerçek hesaplarını görebilsek ortada alkışlara namzet bir maneviyat olmadığını da anlayabilirdik.
AKP kurduğu ekonomik sömürü düzenini sahte bir maneviyat paketine sarmalayarak pazarlıyor.
Sati maneviyatıdır bu.