Not: Yazıda geçen kişi adları, durum ve olaylar birer hayal ürünüdür.
Yaşanılan ülkede her şey kötüye gidiyordu. İyiye giden şeyler de oluyordu bazen, ama bunlar vatandaşın karnını doyurmuyordu. Muhalif partilerin birkaçı ortaya atılıyor, bir şeyler yapıyordu yapmasına da bir diğer muhalif partiler muhalefet ediyordu. Yani muhalefete ket vuran muhalefet partileri vardı. Başkasını Kazandırırız Partisi'nin(BKP) lideri de bunlardan biri idi. Hayatta bildiği tek şey muhalefete muhalefet etmekti. Diyelim ki diğer muhalif partiler tarafından sorunlar üzerine yerli yerinde bir çözüm sunulacak, projeler öne sürülecek, yurttaş için güzel şeyler atıl olmaktan çıkartılıp aktif bir pozisyona taşınacak, bundan böyle yurttaşın yüzü birazcık olsun gülecek; "Mümkünatı yok, olamaz, hayır" deyip hemen ortaya atılır, bunun hain bir proje olduğunu söylerdi. Her malın bir alıcısı olduğu gibi bu sözlerin de alıcıları oluyordu. Vatansever bir proje hainlik adı altında çirkin bir etikete maruz kalabiliyordu.
Zaman ekleri geçmişten bugüne, bugünden yarına uzanarak ömrün pergelinde bir şerit çizerken arka arkaya, uzun uzun iki kez çalan telefonunun sesiyle mışıl mışıl uykusundan uyandı Başkasını Kazandırırız Partisi'nin(BKP) lideri. Arayan, yurtdışında siyasal bilimler üzerine master yapan oğluydu. Acil para istiyordu, hafta sonu lüks bir restoranda kız arkadaşıyla buluşacaktı.
Yatağından kalkar kalkmaz telefonuna yanıt veren BKP lideri, " Tamam oğlum, birazdan para hesabında olacak," dedi. Telefon görüşmesini sonlandırıp sonlandırmaz mutfağa geçti. Masası kurulmuş, mis gibi kahvaltısı hazırlanmıştı. Hiç vakit kaybetmeden sandalyesini geri çekip oturdu, karnını bir güzel doyurup hizmetçi kadına seslendi: orta şekerli bir kahve. Kahvesini içip çıkış kapısına yöneldi. Elindeki çantayı kapı önünde bekleyen korumalardan birine verdi. Birkaç adım atmıştı ki telefonu çaldı. Arayan Memduh Bey'di. Bu saatlerde pek aramazdı, aradığına göre iyi gitmeyen bir şeyler vardı.
"Seni dinliyorum Memduh," dedi.
" Efendim, şey..."
" Ne var Memduh, söylesene."
" Efendim, aşağıdayım. Aracın yanında. Geldiğinizde söylerim."
" İyi de niye aradın? Madem aşağıya geldiğimde söyleyecektin... Yani, şimdi var ya..."
" Şey...Efendim...Yani..."
" Tamam Memduh tamam!"
Yanındaki korumalarıyla taştan bir duvar gibi iniverdi aşağıya BKP lideri. Yana yatmaya meyilli tipiyle yıllar boyunca nerede sivrilen bir güç gördüyse anında orada beliren Memduh Bey eğilip BKP liderinin elini öptü. Yoksulları Doyurma Partisi'nden(YDP) istifa eder etmez Başkasını Kazandırırız Partisi'ne(BKP) geçen Memduh Bey:
" Efendim, şimdi mi söyleyeyim, yoksa miting dönüşünde mi?" diye sordu.
" Şimdi söyle Memduh şimdi! Çatlatma adamı ya!"
" Efendim, büyük bir engelimiz var."
" Nasıl?"
" Efendim, yeni bir parti kuruldu dün."
" Yeni bir parti mi? Benim niye haberim yok?"
" Efendim, bilmiyorum. Şimdi bu parti..."
" Ne olacak, kurulsun. Neredeyse ayda bir kurulmuyor mu yeni bir parti?"
" Ama efendim, bu parti çok iddialı."
" İddiasız parti mi olur?"
" Ama efendim, bu parti öyle sıradan bir parti değil. Kesin seçimi kazanır."
" Daha öncekiler için de aynı şeyi söylemedin mi? Biz ne yaptık? Kazanacak olanı kaybettirmedik mi?"
" Ama efendim, şey..."
" Bırak şu "ama efendim''i Memduh! Bin aracına da gidelim. Memleket bizden hizmet bekliyor!"
Bindiler araçlarına, gittiler. Giderlerken tekrar BKP liderinin elini öpüp hemen yanındaki koltukta yerini aldı Memduh Bey. Bastılar gaza, vın vın, uzaklaştılar vın vın. Yol uzadıkça uzadı sanki. Memduh Bey elinde not kağıtları, defterler, dosyalar, kitaplar falan, kafası allak bullak biçimde yüzünün kıyısı ile yandan yandan bakıverdi liderine. Ne karizma adam, diye geçirdi içinden. Ne büyük bünye, ne heybetli, dedi kendi kendine. Adeta bu ülke için yaratıldı, halkı için, ülkesinin biçâre yurttaşları için... Dilinin ucuna bir laf geldi, söyleyemedi. Dilini ısırır gibi yaparak geri çekti. Aracın kapı koluna tık tık vurdu. Olur da liderimi nazar ederim korkusuyla felek, nas, elham okudu liderinin namına. Gözlerini yumdu, açtı, camdan dışarıya baktı. Hızlanan araç yavaşladı, durdu. Korumalar pür dikkat dikilerek açtı kapıyı. Yavaş yavaş baş verip indiler araçlarından. Yaklaşık iki saat içinde yurdun en ücra köşelerinden birine uçacak uçak için tüm hazırlıklar tamamlanmıştı. Göğüslerini kabarta kabarta ilerleyip giriş kapısından girdi, ânında gözden kayboldular. Uçak piste indikten sonra özel araçlarıyla ülkenin en ücra köşesindeki köye yol aldılar. Saatler sonra köye varıp evvela gezilecek yerleri gezdi, esnafla el sıkıştı, esnafa hâl hatır sordu, ardından her zamanki alana, halkı bir araya topladıkları yere doğru yürüdüler. Bir kez daha liderinin elini öpüp kulağına eğilen Memduh Bey, "Efendim, her şey eksiksiz emrinizdedir. Söyleyecekleriniz bu dosyada duruyor, göz atmak ister misiniz? Gerçi alana vardığınızda elektronik suflörünüz hazır olacaktır." dedi.
" Elektronik suflör ne Memduh Bey?"
" Efendim, prompter."
" Haaa! Öyle söylesene Memduh!"
Kendisine bazen Memduh bazen de Memduh Bey diye hitap eden liderine sonsuz itaatle, "Olur olur, tabii ki söylerim efendim," diyerek liderinin iki adım gerisinden alana doğru yürüyerek korumalara "sıkı önlem alın" mahiyetinde kaş göz işareti yaptı Memduh Bey. Memduh Bey'in iki adım önünden göğsünü kabartarak alana doğru yürüdü BKP lideri. Kendinden emin adımlarla platforma çıkıp halkın gazını almak için selam verdi. Alanı dolduran halktan aldığı alkışla konuşmasına başladı. Ülke dedi, yasa dedi, yoksulluk, dedi. Yapacağız, edeceğiz, dedi. Bir sürü şeyden bahsetti de atanamayan öğretmen adayları için ağzından tek kelime çıkmadı.
Otlayan iki ineği, bir buzağısını korumalarla çevrili miting alanının hemen dışındaki ovada bırakıp kalabalığın arkasında yerini alan Nazlı da kulak verdi parti liderinin konuşmalarına. Yurt sorunu dedi, hastalık dedi, ameliyat dedi, hastane dedi. Gelir gider dengesi falan, dedi demesine ama atanamayan öğretmenlerle ilgili tek kelime etmedi. Elindeki değneği kavrayan Nazlı, yüzünü arkaya çevirip ovada otlayan iki ineği, bir buzağısına baktı. Çâresizliğine, yoksulluğuna baktı. Öncelikle acıya banılmış kaderi yanında doğduğu toprakları dört yıllığına terk edip gurbete çıkışına, Türkiye'nin en mühim diye sıralamaya konulan üniversitesinden aldığı diplomaya, sonra başını çevirip kürsü önündeki parti liderine baktı. Hasta diyen, hastane diyen liderin alev saçan diline baktı, üç ay bekleyip devlet hastanesinden annesi adına alamadığı randevu geldi aklına. Nasıl gideyim özel hastaneye, hangi parayla? dedi. Para cüzdanına baktı. Yatalak, mutsuz, perişan hâliyle son birkaç yıl içinde Alzheimer'dan kaybettiği mahzun annesinin yüzü geldi gözlerinin önüne. Senelerini çiftçilik yaparak geçiren, inek otlatarak, üç kuruş kazanarak kızını okutan annesinin kim olduğunu bilmeyen bir parti liderinden lider olur mu? diye kalabalığın arkasından uzaklaşarak iki ineği, bir buzağısının yanına gitti. Değneğini kaldırıp otların arasına soktu, otları sağa sola kaydırıp öne doğru iki adım attı. Prompter'den konuşan parti lideri çiftçi dedi, yanındayız, elimizi çiftçimizin omzuna koyduk, dedi âdet yerini bulsun diye. Elindeki değneği tekrar havaya kaldıran Nazlı, "külliyen yalan," dedi. Otların üzerine oturup bağdaş kurdu. Önündeki çiftçiyi göremeyen bir parti liderinden lider olur mu? diye sordu dağa, taşa. Öğretmenini atamayan, sınavdan sınava sokan, seneye alımlar çok deyip erteleme bolluğu sunan bir sisteme ne demeli? diye elindeki değneği öfkeyle yere fırlattı. Oysa ben taptaze çocuklar, gençler yetiştirecektim, memleket sevdalısı çocuklar, gençler. Başarılarla dolu tarihini okuyan, bilen çocuklar, gençler... Şimdi şehrimin lisesinde öğrencilerimin tarih dersine girecektim, dedi. Allah aşkına, benim burada ne işim var? Evet, her iş kendi nezdinde değerlidir, lâkin bu iş benim işim değil ki, dedi. Beni kendi işime kavuşturmayan yönetimler hangi haktan, hukuktan, adaletten bahsediyor? Bana kendi işimi yapmam için imkân tanımayan bir parti liderine lider diyebilir miyim?
Ey öğretmen adayları, ey sizler, ey bu ülkede kendi işini yapamayan, sesleri duyulmayanlar; gayri sizler de Nazlı gibi eskiye oranla daha etkili olabilecek bir şeyler söyleyin! Demokratik çerçeveye tabi barış ve sevgi ekseni içinde yurdumuzun yarınları, ataması yapılmayan tüm öğretmen adaylarının atanması için sizlerin de daha görünür bir sözü olsun. Gelecek yıl; bol bol atama hayalleri kurmanızı sağlayan bir yıl değil, hayallerinizi gerçekleştireceğiniz bir yıl olsun.
Engin Yeşilyurt
15 Nisan 2022