Türk Milliyetçileri olarak sürekli Atatürk'ün anlaşılamadığından, Atatürk düşmanlığından bahsediyoruz. Peki biz Atatürk'ü ne kadar anladık?
Son 50-60 yılda Türk Milliyetçilerini derinden etkileyen iki tarihi şahsiyet var. Alpaslan Türkeş ve Nihal Atsız
Bu iki büyük isim hayatları boyunca Türklüğe gönül verip inandıkları gibi yaşadılar ve arkalarında Ülkücülük ve Türkçülüğü miras olarak bıraktılar.
Bu iki şahsiyetin Türk Milliyetçiliğine samimi bir şekilde gönül verdiğinden kimsenin şüphesi yok. Türklük davası için çile de çektiler. Buna da itirazım yok. Ancak bir ideolojiye samimi bir şekilde gönül vermek ve dava için çile çekmek o ideolojiyi gerçek manada anlamak için yeterli midir? Hayır.
İkisi de büyük Türk Milliyetçileri olmakla beraber yanlış yorumlarıyla gelecek kuşakları etkileyip Türk Milliyetçilerinin Türk'ün son başbuğu Atatürk ile aralarına mesafe koydular.
Türkeş'in hatası Türk- İslam sentezciliğiydi. Bana göre Türklüğü İslamla sentez yaparak çoğunluğu Müslüman olan Türk Milletinde geniş bir taban bulmaya çalışmak, Türk Milliyetçiliğini siyasete kurban etmektir.
Atatürk ve İnönü sonrası tüm siyasetçiler bu hataya düştüler. Aman Allah kitap demezsek oy alamayız, kendimize taban bulamayız, Komunistler gibi azınlıkta kalırız korkusu 1950 sonrası tüm sağcı siyasetçilerin hatası oldu. Türkeş'te bu hataya düştü.
Türkeş'in MHP yi Türk – İslam sentezciliği üzerine kurması nelere mal oldu?
1- Her şeyden önce Komunistlerle beraber Türklüğün en büyük düşmanı olan İslamcılarla araya mesafe konulamadı. 1970 lerde Ülkücülerle İslamcılar Komunistlere karşı çoğu kez yan yana geldiler
2- Necip Fazıl Kısakürek gibi Türk Milliyetçiliğiyle alakası olmayan hatta Türklüğe hakaretten ceza almış Türk Düşmanları Milliyetçiler içinde kendine yer buldular
3- Sentezcilik fikri zaman içinde MHP ye de zarar vererek BBP gibi İslamcı- Ülkücü karışımı bir partinin kurulmasına neden oldu
4- Türklük bedenimiz İslamiyet ruhumuzdur anlayışı ''Müslüman olmayan Türk değildir'' gibi sakat bir anlayışı doğurdu. Bu sakat anlayışa göre 1. Dünya savaşında bizi sırtımızdan vuran bir Müslüman Arap, öz be öz Türk olan ama Müslüman olmayan Gagavuz Türk'ünden daha Türktü. Bu sakat anlayış bize öz kardeşimizi kaybettirip düşmanımızı kardeşimiz yaptı
Alpaslan Türkeş'in liderlik ettiği Türk – İslam sentezciliği Türk Milliyetçilerinin farkında olmadan Türk düşmanı İslamcılar ve Araplarla yan yana gelmesine neden oldu.
Oysa Atatürk bu tehlikeyi 90 sene önce görmüştü. Atatürk'ün Türk Milletinin yönünü batıya çevirmesi boşuna değildir. Çünkü Atatürk, Ortadoğu coğrafyasının bataklık olduğunu o zamanlar yaşayarak öğrendi. Trablusgarp'ta, Filistin'de savaştı. Şam'da görev yaptı. Buralardaki cehaleti ve Arapların ihanetini gördü. Cumhuriyet'in ilanından sonra da devletin yönünü batıya çevirdi.
Ancak Türk – İslam sentezciliğini benimsemiş Türk Milliyetçileri Atatürk'ün bu duruşunu tam olarak anlayamadıkları için batıcılık dediler. Aslında Atatürk'ün duruşu Türklüğe zarar veren, Türklüğün milli şuurunu zayıflatan, Türkleri ümmetleştiren zihniyetten uzak durmaya çalışan Türkçü bir duruştu
Türk İslam sentezciliğinin hataları bunlardı. Peki ya Nihal Atsız'ın Türkçülük yorumu ne kadar doğruydu?
Nihal Atsız, Türk – İslam sentezciliğinin tam karşısında durmakla beraber birçok konuda neredeyse İslamcılarla aynı düşünceleri savunmuştur.
Mesela Nihal Atsız'a göre vatanın kurtuluşunu İngilizlere boyun eğmekte gören Vahdettin büyük vatanseverdir.
Türk Milliyetçilerine 33 sene kan kusturan sultan II. Abdülhamid Atsız'a göre büyük sultandır.
Kemalizm, Atsız'a göre batı taklitçisi, din mukaddesat düşmanı bir ideolojidir.
Atatürk'ün ''Yurtta sulh cihanda sulh'' sözünü korkaklık, pasiflik, sefillik olarak görmüştür. Atsız'a göre Türk Milleti her 20-30 yılda bir savaşmalıdır. Yeni fetihler yapmalıdır. Hatta bir yazısında yeni savaşlar için Atatürk'e çağrıda bulunmuştur
Cumhuriyet'in ilanı ve laiklik dışında neredeyse tüm Cumhuriyet devrimleriyle kavgalıdır. Atatürk devrimlerini açıkça söylemese de Komunizm ve Sosyalizm çizgisinde görür.
Eğitim anlayışı da karışıktır. Karma eğitime karşıdır. Okullar askeri kışla gibi olmalıdır. Okul müdürleri yükswek rütbeli komutanlar olmalıdır. Resim, müzik gibi dersleri boş ders olarak görmüştür. Atsız'a göre resim müzik yerine çocuklara okçuluk ve cirit atma dersleri verilmelidir.
Atsız'ın düşünceleri birçok konuda Atatürk ile uyuşmaz. Atatürk ile ortak düşüncede olduğu birkaç konuyu ve Atatürk'e ''Büyük Gazi'' diyerek övdüğü yazıları dışarıda tutarsak Atsız'ın Atatürk'e yaklaşımı Milli görüşçülere benzemektedir.
Olur mu öyle şey? Atsızla Milli görüşçüleri nasıl yan yana getirebilirsin diyebilirsiniz. Benzerlik şudur.
Milli görüşçüler'in Cumhuriyet öncesi Mustafa Kemal ile bir sorunu yoktur. Kurtuluş savaşındaki Mustafa Kemal'e kahraman bir Osmanlı paşası olarak bakar. Dikkat ederseniz Cumhurbaşkanı Erdoğan da Atatürk'ten bahsederken çoğu zaman Atatürk yerine ''Gazi Mustafa Kemal'' der. Çünkü gerçekten samimi olarak kurtuluş savaşındaki Mustafa Kemal ile sorunu yoktur.
Bu konuda Atsız'ın çizgisi de aynıdır. Hatta kendisi ifade edip ''Cumhuriyet öncesi Mustafa Kemalle sorunu olmadığını, Atatürk ile sorunu olduğunu, Mustafa Kemal'i sevdiğini, Atatürk'ü sevmediğini'' söylemiştir.
Sonuç olarak Nihal Atsız da farklı yoldan gitse de vardığı noktada Atatürk ile arasında mesafe olan, Atatürk'e büyük saygı duyan ama Atatürk'ü tam anlamayan bir Milliyetçi kesim meydana getirmiştir.
Şimdi akıllara şu soru gelebilir. ''Türk Milliyetçileri olarak Atatürk ile aynı çizgide olmalı mıyız?''
Bu söyleyeceğime ister faşistlik deyin ister fikir özgürlüğü karşıtlığı deyin ama cevabım evet
Çünkü Atatürk çizgisinden çıkan bir Türk Milliyetçiliği ya İslamcılık batağına saplanıyor ya da batı tarzı ırkçılığa kayarak ırkçılığı bile tam beceremeyip anneleri yabancı olan Osmanlı padişahlarıyla ilgili İslamcılarla aynı cümleleri kuruyor.
Atatürk, Türk Milliyetçiliğinde ideal dengeyi bulmuş gerçek bir Türk Milliyetçisiydi. Ne İslamcılığa ne de batı tarzı ırkçılığa kaymadan bir Türk Milliyetçiliği tanımladı ve kriterleri basitti.
Muasır medeniyetlerin üstüne çıkmayı hedefleyen, dincilikten uzak laik karakterde, Türk'e düşman olanın ırkına, dinine bakmadan düşman olan bir Türk Milliyetçiliği…
Eğer bu çizgiye gelemezsek bu ülkede iktidara gelsek bile gerçek manada başarılı olamayız