Baba hangi milletin milliyetçiliği
Fakülte mezunu oğlumun sürekli iş arayışları, görüşmeleri devam ediyor. Can sıkıntısından, vakit geçsin diye zaman zaman ben de iştirak ediyorum. Bugünkü muhabbetimizden...Oğlum diyor ki; "iş ararken sana açtığım masrafı çıkaracak bir işe dahi razıyım ama yok. Her gün milliyetçilik adına hak, hukuk, adalet için başta hükümetle olmak üzere hep kavga halindesin. Verdiğin bu kavga ile kendin asabi bir adam olup çıktığın gibi bizi de her an başın belaya girecekmiş gibi tedirgin ediyorsun. Halimiz ortada; 22 senedir yöneteninden bıkmamış, değiştirmeyi hiç düşünmemiş bir milletin milliyetçiliğini yaparak hep birilerine bir şeyler kazandırdın; tamam, peki ailemiz için ne elde ettin. Sen olmasan iş görüşmelerime gidebilmem için yol param dahi yok, sen hala ellerini uzatmış kelepçe takılsın dercesine yazıp çizmeye devam ediyorsun; kimler için, ne için...Bırak bu işleri, ülkenin kaymağını kimler yiyorsa külfetine de onlar katlansın. Bize ülkücü hareketin mazisini hep anlattın durdun; yüzlerce şehit , binlerce gazi ve gelinen noktada hepsinin hatırasına ihanetin dışında övünülecek neyiniz kaldı. Solcu, komünist dediklerinden eminsin, Ülküdaşım dediklerinden... " oğlum bir şeyler söyledi ama benim gene de yazmayı yüreğim kaldırmadı. Oğlum haklı, hayatı riske atmaya değmez artık "kazan kazan" yapacağız(!)
Sayın Musavat Dervişoğlu,
Meral Akşener'in gölgesini üzerinizde hissederek siyaset yapıp, her vesile ile Meral Akşener'e kurucu genel başkan olması hasebiyle atıflar yaparak koruma ve kollama güdüsü ile hareket ettiğiniz sürece bir sonuç almanız mümkün değil; az da olsa toparlanma emaresi gösteren İYİ PARTİ'yi bir yerlere taşımanız mümkün değil. Bence Kılıçdaroğlu'nun mahkemede Meral Akşener'e atıf yaparak ondan bahsedip sitemde bulunmasını dert edinip eleştirmek yerine, Meral Akşener'in seçim sonrasında Recep Tayyip Erdoğan ile görüşüp el sıkışması neyin nesiydi; onu sorgulasanız bizler de masanın dağılması/dağıtılması "Kontrollü" mü yoksa "kontrolsüz" miydi ona göre hükmümüzü güncelleyebilsek. Partinin kuruluşunun yedinci yıl etkinliğinde kurucu genel başkanın etkinliğe katılıp da konuşma yapmamış olmasının iki nedeni olmalı; ya 6'lı masa ve millet ittifakı sürecindeki hatasını kabul ediyor, mahcubiyeti nedeniyle konuşma yapıp tabanla yüzleşmeye cesaret edemiyor, değilse bu durumda siz kendisine kurucu genel başkan olmasına rağmen çok ayıp ettiniz, parti kuruluş yıl dönümünde program akışına dahil ederek konuşma yapmasını istemediniz. Demem o ki; Meral Akşener'in gölgesinde kaldığınıza değil çıktığınıza dair hassasiyet gösterirseniz ancak parti toparlanma istidadı gösterebilir, inanmıyorsanız anket yapın öğrenin.
İlelebet sürecek Erdoğan vesayeti
Recep Tayyip Erdoğan kendi vesayetini öyle kalıcı hale getirmek istiyor ki; kendisinden sonra dahi ölümüne kadar hesap sormaya cüret edecek tek bir unsur kalmasın istiyor. Bunu mümkünse otokontrolünü yapay zekaya bağlamak istiyor. Kendi yandaşı olmayan hiç bir asker, vali, kaymakam, emniyet müdürü, polis, bürokrat ve dahası devlet kurumlarında yer almasın istiyor, memur alımında mülakatın kalkmaması da bundandır.Kendi vesayeti altındaki istihbaratının takibi ve denetimi ile harp akademilerine alınan gençler eğer mezun oldukları gün hala "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" sloganını atmışlarsa; cumhuriyet değer ve kazanımlarına dair Atatürk"ün mirası hafızalara mıh gibi çakılmış demek oluyor ki; 22 yıllık Erdoğan ve AKP iktidarını da en çok korkutan çakılan mıhın her türlü kumpaslara, kontrollü olağanüstü yaşanmışlıklara rağmen sökülememiş olmasıdır. Erdoğan ne yapsa boşunadır; dereler yukarıya değil, aşağıya doğru akar; medeni dünyanın gittiği yön belli. Yukarıda ifade etmeye çalıştığım nedenlerin yarattığı panik atak ile Erdoğan ve oligarşisi, teğmenler üzerinden eğitim, öğretim kurumları dahil her türlü devlet kurumunda ne kadar kaldıysa artık tüm cumhuriyet değer ve kazanımlarına inanmış, adanmış bakiyeleri sıfırlamak istiyorlar. Teğmenler özelinde buna hep beraber şahit oluyoruz.
Apo'yu baş teröristlikten siyasi liderliğe terfi ettirmek
Sayın Devlet Bahçeli bizlere ahmak muamelesi yapamazsın; Apo'yu TBMM kürsüsü ile şereflendirip sonra da "PKK Kürtlerin temsilcisi olamaz" diyemezsin; desen bile buna ancak ve ancak azatlık kabul etmeyen iflah olmaz biatcı kölelerini inandırabilirsin. Apo'nun TBMM kürsüsüne davet edilmesi demek; emperyalistlerin yapamadığını yapıp, Türk milletinin birleşeni Kürtleri ayırıp Apo'nun liderliğinde bütünleştirip onun iradesine teslim ederek PKK'yı da onların siyasi temsilcisi olarak kabul edip federatif yapılanmaya gidilmesidir. Unuttuk sanma; ikiz yasaların kabulünün önünü açarak bu süreci daha o gün başlatan sensin. Burada acı verici, kahredici olan da nedir biliyor musunuz; ağacın böğrüne inen baltanın sapının yine ağaçtan olması.
Yetki gaspı ile Allah'a şirk koşmak
Allah'ın "her türlü günahınızı affederim, kul hakkı hariç" dediği büyük uyarı İslam inancında bilinen bir gerçekken...
Kendilerini diğer Müslümanlara göre inanç ve iman konusunda en sağlam etkin ve yetkin örnekler olarak görenlerin(!) Devlet memuru alımında mülakatlarda kendi siyasi mahallelerinden olanları tercih etmeleri hak gaspı olup, Allah'ın bile kendi takdir yetkisini kullanmayıp takdiri taraflara bıraktığı "kul hakkı" meselesinde "senin kullanmaya cesaret edemediğin takdir yetkini biz devraldık; hakkı hak edene değil tercih ettiğimize veririz" demek Allah'a şirk koşmak değil de nedir. Cumhuriyet tarihi boyunca "camilere kilit vuruldu" diyen iftiracılar, bunların hepsi yalandı ama gerçek olan şu ki; iktidarınız boyunca her geçen gün camiler boşaldı; yukarıdaki örnek gibi yaşadığınız ve yaşattığınız daha nice örnekler nedeniyle.Kıssadan hisseye
Apo'ya ümit vaat edip, DEM ile Apo'yu karşı karşıya getirerek inisiyatifi Apo'ya vermek istiyorlar. Apo ile farklı DEM ile farklı bir süreç yürütülüyor....