By Mehmet Alp on Pazar, 21 Nisan 2019
Category: Siyaset

BELKİ...

Belki inanabilirdim,...

Oslo'da görüşmelerine kılıf uydurmasaydınız mesela,

veya ben ne bileyim, 'Sen ne mutlu Türküm diyene dersen o da ne mutlu kürdüm diyene der…'e alkış tutmasaydınız.
Keşke 'Kürt' ile blücü teröristleri bir tutmasaydınız,
TRT Şeş'i tasvip etmeseydiniz, Türk şehirlerinde belediyelere eleman alırken 'Kürtçe' şartı koyulmasını yadırgasaydınız belki.

Okullarda seçmeli ders olarak kürtçe'nin görülmesine sessiz kalmasaydınız,
üniversitelerde Kürt Dili ve Kültürü kürsülerine tepki verseydiniz,
rahmetli Fırat bölücü pkklı teröristler tarafından şehit edilince 'Karşıt görüşlü öğrencilerin çatışmasında…' diye olayı sulandırmaya çalışan TV ve medyayı protesto etseydiniz, 'O da rahat dursaymış' demeseydiniz…

Ya en azından kendi çocuklarınızı düşünüp üniversitelerimizin pkk yuvasına dönüştürülmesine göz yuman rektörlere karşı bir şikayetiniz olsaydı...

Veya askerin, polisin elini kolunu bağlayanları eleştirenlere sövmeseydiniz,
askerimin pkk çaputunun altından geçmesine göz yummasaydınız,
'Size Türk'ün gücünü göstereceğiz' diyen polise 'Faşist, kafa tasçı' demeseydiniz,

Bebek katilini tutuklayan subayların iftiralarla hapislere tıkılmasına,
pkklı teröristlerin Türk askerine karşı ifade vermesine göz yummasaydınız,
onların kustuğu zehirle hapise atılan paşalarımızın, subaylarımızın hakkını arasaydınız...
Habur rezaletini, devletin hakiminin teröristin ayağına götürülmesini savunmasaydınız,
askerime, polisime kurşun sıkmış teröriste düğününde altın takıp kürtçe tebrik etmeseydiniz…

Barzani'ye koro halinde 'Türkiye seninle gurur duyuyor' tezahüratlarında bulunmasaydınız,
onun huzurunda 'Yemen Türküsü'nü bağlamada çalan Türk bürokratı, ona eşlik edenleri veya sahnelerde Şivan Perwer'i alkışlamasaydınız,
göndere 'Kürdistan Bayrağı(!)' çekilmesine tepki gösterseydiniz...
'Üç-beş Mehmet için Meclis'in toplanması gerektiğine ısrar etseydiniz,
Kur'an-ı Kerim'in 'kürtçeye çevrilerek' seçim meydanlarında siyasete meze edilmesine tepki verseydiniz,
Akillerden akıl almasaydınız,

Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Dolmabahçe sarayında bebek katilinin mektubunu okuyanlara iki çift lafınız olsaydı,
veya 'Oraları yeniden vatan yapmak için' şehitler vermemiz gerektiren siyasilerin faturasını sandıkta kesseydiniz,
Ahmet Türk'ün hapisten çıkıp da güzel Mardin'imizin belediye başkanı olmasını sağlayana sadakat göstereceğiz diye şerefinizi peşkeş çekmeseydiniz…

Ve, evet, asıl unutmamam gereken ise,
sizin vekiliniz teröristin taziyesinde gittiğinde biraz tepki gösterseydiniz veya ben ne bileyim 'Bu kadar da olmaz' deseydiniz...

Belki…

İşte belki o zaman, yapılanı asla doğru bulmaz ve savunmazdım ama samimiyetinize inanabilirdim.

Oysa şimdi,
bu kadar belkiden sonra,
yaşanan bunca zaman,
onca kan ve gözyaşına her zaman, sırf işinize gelen partiyi savunmak için uydurduğunuz onca onursuz, şerefsiz, haysiyetsiz ve akılsız kılıftan sonra
kusura bakmayın,
beni inandıramazsınız.

Ne milliyetçiliğinize,
ne vatan severliğinize,
ne de samimiyetinize inanmıyorum.

İnandığım tek şey düşünmeden, tartmadan kullanılmaya gönüllü olduğunuz,
gördüğüm tek şey sizin gibi kula kulluk etmeyi reddeden herkese gözünüzü kırpmadan iftira atacak ve her türlü kötülüğü yapabilecek kadar gözünüzün dönmüş olması.
Bildiğim tek şey, aradan 26 koskoca yıl geçmesine rağmen, hala gözünüzü kırpmadan insanları yakmaya gönüllü olabilecek kadar zalim olduğunuz.

Siz zahmet etmeyin efendim,
ben söyleyeyim;

hayır, CHP'li değilim, solcu değilim, komünist değilim…
ama sizin gibi veya sizden de değilim.

Related Posts

Leave Comments