Bir bireyim.
80 milyonda 1 vatandaşım.
Herkes benim sevdiğimi sevse,
herkes benim beğendiğimi beğense,
herkes benim yediğimi yese,
herkes benim giydiğimi giyse,
herkes benim gibi düşünse….
vesaire....
hiç bir özelliğim kalmaz.
Oysa ben özelim.
Kimse benim gibi olamaz.
Ben de kimse gibi olamam, olmam, olmak istemem.
Herkes benim gibi istediğini sevme, beğenme, yeme, giyme, düşünme hakkına sahipse benimde istediğim gibi yaşama hakkım olur.
Kimse istediği gibi yaşayamazken benim istediğim gibi yaşayabilme durumumun kaynağı hak değil güç olur.
Gücüm bittiği zaman hürriyetlerim biter.
Oysa hak güçlü olan için de vardır, güçsüz olan için de.
Ben bir bireyim.
Düşüncemle, sevgilerimle, beğenilerim, nefretlerim, korkularımla yani kısaca yaşamımla kendimi başkalarına ifade ederim.
Başkalarınla kendimi ifade etmem.
Kendimi ifade etmek için başkalarına ihtiyacım yok çünkü.
Benim gibi düşünen insanlarla anlaşırım, benim bildiğimi bilen insanlarla bilgimi teyit ederim, benden farklı düşünen insanlarla tartışırım, onlardan öğrenir, kendimi geliştiririm veya onlara öğretirim.
Farklılıklarını öğrenmeye değer bulmuyor, beğenmiyorsam, o insanlarla temasta bulunmam. Onlar da kendilerini başkalarına ifade eder. Ben nasıl bu hakka sahipsem, onlar da bu hakka sahiptirler.
Kimsenin sahip olmadığı tek hak, bizim bu hakkımızı gasp etmek, beraber veya yan yana yaşadığımız güvenceye tehlike oluşturmak, farklılıklarımızla kendimizi ifade ettiğimiz kimliğe saldırmaktır.
Bireylerin kendi benimsediklerini iddia ettiği değerler doğrultusunda başkaları ile birleşebilmeleri için evvela o değerleri gerçekten benimsemeleri, yani kavramaları, anlamaları gerekir.
Benimsemedikleri, yaşamadıkları ve hatta anlamadıkları değer yargılarını ifade eden kavramları ağzından düşürmeden suni 'birlikler' oluşturanlar, 'birleştirdiklerinden' çok 'dışladıklarını' anlamazlar.
Her ne kadar bu 'birlik' çağrıları ile kendilerinden daha büyük bir 'dava'ya hizmet ettiklerini iddia etseler ve buna inansalar bile, yaptıkları tek şey, olmayan kişiliklerini çoğunluğun arkasına saklama çabasıdır.
Böylece 'muhafazakarlar', muhafaza edecekleri bir değer yargısına sahip olmamalarına rağmen, 'komünistlere' ve 'ülkücülere' saldırarak, kendi ezikliklerini tatmin etme,
'komünistler' 'ülkücülere' ve 'muhafazakarlara' saldırarak herkesin zorla da olsa kişilik haklarına sahip olmadan eşit sefil yaşamı sürdürme,
'ülkücüler' ağızlarından düşürmedikleri 'ülkü' üzerinde bir mutabakat sağlamadan 'muhafazakarlara' ve 'solculara' kin gütme peşindedir.
Bu örnekler çoğaltılabilir.
80 milyon insanın nasıl doyacağına dair bir fikri olmadan, toplu hayvancılığa karşı çıkan 'hayvan hakları savunucuları', çağımızda bir toplumun var olması için gerekli olan temel ekonomik ihtiyaçları göz ardı eden 'çevreciler', kendi gibi ibadet etmeyen herkesi kafir gören 'dindarlar', her inananı yobaz ve dinci gören 'aydınlar', vesaire, vesaire...
Kendini bu gruplardan birine dahil olduğu halde farklılık gösteren azınlık muhakkak vardır ve onları tenzih ederim.
Lakin genel olarak 'slogan' arkasına sığınıp bir konunun en fazla çığırtkanlığını yapanların, anlamamakta ısrar ettikleri önemli bir husus ise şudur;
Tek başına sahiplenilen ve etraflıca ele alınmadan bir konuyu savunan fanatizm ile ne önemsenilen konu çözülebilir, ne de başka konular.
Bu ülkenin problemleri ancak farklı konuların varlığı, aynı veya farklı konularda farklı düşünceleri önemsemekle çözülür.
Çoğunluğun veya 'sesleri gür çıkanların' asıl anlamadığı mesele budur bence.
Bu ülke slogan atmakla, farklı olanı, farklı düşüneni dışlamakla onlara hakaret etmekle, zulüm etmekle kurtarılmaz.
Bu ülkeyi kendilerini toplu bir kimlikle ifade etseler de, etmeseler de karşısındakini anlamaya çalışan, kendi benimsemese de kendinden farklı olana aynı hakkı tanımaya razı olanlar, inandıklarını kendi ezikliklerini, egolarını tatmin etmek veya bir şeyden çıkar sağlamak için değil düşünerek, anlayarak, benimseyenler, yaşayarak savunanlar kurtaracaktır.
Onlar çoğunluğun meşrulaştırdığı zorbalığa, adaletsizliğe, hukuksuzluğa karşı dik duracaktır.
Ve herkesten çok 'milliyetçiler (!)', 'solcular (!)', 'dindarlar (!)', 'muhafazakarlar (!)', slogan atmaya ve insanları dışlamaya, bu insanlara küfür ve hakaret etmeye, bu insanları faşist, komünist, yobaz, hain ilan etmeye devam edecekler.