BIR (1) OLABİLMEK
Sınıf, öğrencilerin gürültü patırtısıyla sallanırken sert görünümlü hoca kapıda beliriyor. Sınıfa bir bakış atıp kürsüye geçiyor.
Tebeşirle tahtaya kocaman bir (1) rakamı çiziyor.
"Bakın" diyor. "Bu, kişiliktir. Hayatta sahip olabileceğiniz en değerli şey..." Sonra (1)'in yanına bir (0) koyuyor:
- Bu, başarıdır. Başarılı bir kişilik (1)'i (10) yapar.
Bir (0) daha...
"Bu, tecrübedir. (10) iken (100) olursunuz".
Sıfırlar böyle uzayıp gidiyor:
Yetenek... disiplin... sevgi...
Eklenen her yeni (0)' ın kişiliği 10 kat zenginleştirdiğini anlatıyor hoca... Sonra eline silgiyi alıp en baştaki (1)'i siliyor. Geriye bir sürü sıfır kalıyor. Ve Hoca yorumu patlatıyor:
"Kişiliğiniz yoksa öbürleri hiçtir".
Peki bugün siyaset sahnesindeki partileri düşünelim. Kaç tanesi (1) bir eder? Yoksa tamamı sıfır mı bunların?
Partiler sıfırcı olmasına sıfırcı da partilerin seçmen kitlesi farklı mı? Aslında onlarda da pek bir fark yok. Bir partinin seçmenini koyun diye niteleyen biri nedense söz konusu kendi desteklediği parti olunca koyulaşıyor farkına varmadan.
Kişiliğinizi partinize göre değil partinizi kişiliğinize göre şekillendirin. İlkeleriniz olsun bu hayatta. Duruşunuz olsun. Sonunda kaybetmek olsa bile bir olun.
Kişiliğiniz yoksa ne partinizin ne ideolojinizin bir önemi yoktur. En önde kişiliğiniz yoksa kölesiniz demektir. Köle olmanın da bedeli sahibine biat etmektir. Biat eden bireyin de düşünme söz söyleme yorum yapma hakkı yoktur.
Siyasî parti genel başkanına biat etmek modern kölelikten başka bir şey değildir.
Doğan Ay