Kaybolmuştum!
Doğup büyüdüğüm sokakların arasında kaybolmuştum.
Bir zelzele bir şehri bu kadar mı değiştirir!
Yıkılmış apartmanların molozları kaldırılmış, onlarca ailenin anıları dümdüz bir araziye dönüşmüştü.
Boş arazilerin arasından sokaktan sokağa geçiyordum.
Birden bire karşımda durdu doğduğum ev. Öylesine yalnız, çaresiz görünüyordu ki anlatamam. Komşularımızın hiç birisi ortalıkta yoktu.
"Mahallemizde hiç mi tanıdık bir yüz kalmadı" diye düşünürken, koşar adım bana doğru yürüyen bir adam dikkatimi çekti.
Evet, evet tanıyordum onu.
Şakalarıyla öğrencilerini kahkahaya boğan ortaokul öğretmenim bana doğru yürüyordu.
Hemen koşup yanına "Öğretmenim" diyerek öpmek için eline davrandım.
Elini çekti!
- Hocam benim, öğrenciniz Okan. Tanımadınız mı beni!
Bomboş gözlerle yüzüme baktı. Sonra ağlamak ister gibi bir yüz ifadesine büründü.
- Öğretmenim iyi misiniz? Ben Okan, nasıl hatırlamazsınız.
Hiç bir anlam ifade etmeyen bir şeyler söyledi ve koşar adım uzaklaştı yanımdan.
O an öğretmenimin açıklayamadığı durumu, omzuma dokunan elin sahibi açıkladı.
- Depremden sonra çıldırdı, Allah yardımcısı olsun.
Benimde çıldırmama ramak kalmıştı.
O an içimden söylemem gereken şeyi, sesli söyledmiştim
- Ağlıycam yaa!
İçimden söylemem gerekiyordu, çünkü bizim oralarda erkeğin ağlaması hoş karşılanmaz.
Omuzuma dokunan elin sahibi utandığımı fark etmişti sanki. Tekrardan yüzünü öğretmenimin gittiği yola doğru döndürdü ve bir itirafta bulundu.
- Bu defa hepimiz ağladık!
Depremin üzerinden neredeyse 6 ay geçmişti.
Ahırında salyangoz yarıştırdığımız ninemin evi yıkılmıştı.
Bisiklet ile konu komşunun tavuklarını ürküttüğümüz sokaklar ıssızlığa bürünmüştü.
Camilerin avlusunda kulağımızın arkasına esans yağı süren hacı amcalar bile yoktu ortalıkta.
Bir iki küçük işimi halledip gittim Dinar'dan.
Aslında gittim demek yanlış olur, "Kaçtım" Dinar'dan.
Genelde kaleme aldığım yazıların, şiirlerin altına "Yiğit adam", "Yürekli insan" gibisinden iltifat içeren sözlerle yorumlar yapılır. Lakin her insan gibi benimde korktuğum şeyler var.
Dinar'dan ayrılırken dönüp ardıma bir kez olsun bakamadım. Korktum o halini tekrar görmekten.
İnsanın hatıralarını koyduğu yerde bulamaması garip bir acı, tarifi yok.
Kaçtım… Kaçtım çünkü Dinar'ın eski ruhuna tekrar bürünebileceğine dair inancım bir günde tükenmişti…
Yanılmışım! Bu yüzden bu yazıyı hemşerilerime özür mahiyetinde yazıyorum.
Dinar şimdi eskisinden daha heyecanlı bir ruha sahip.
Dinar birilerine boyun eğmeden, yağcılık yapmadan güzel işlerin yapılabileceğini gösterdi bu memlekete.
Hikayesini anlatayım sizlere.
Dinar yıllar sonra bir belediye başkanı seçti başına, garip bir adam ismi Saffet Acar.
Saffet Acar fakirin, fukaranın kadim dostu, gençlerin Saffet abisi, bu düzenden nemalanmaya alışmış kravatlı beylerin ise baş düşmanı.
Garip adam vesselam…
Yıllardır siyaset ile ilgileniyorum, ilk defa Belediye Başkanı seçildikten sonra mal varlığı sürekli geriye doğru giden bir insan gördüm. Üstelik bir dönem değil, üç dönem!
Geriye doğru gidiyor çünkü Saffet Acar hükümet partisinin adamı değil.
"Hükümet partisinin adamı değil" demek yetersiz olur aslında.Saffet Acar bu düzenin adamı değil.
Hükümetten alması gereken desteği alamıyor Dinar Belediyesi.
"Bu düzenin adamı değil" dememin bir sebebi daha var.
MHP çatısı altında üç dönem Belediye başkanı seçilen Safet Acar, sistemin kuklası haline dönen Balgat yönetimine karşı çıktı, Balgat diktasına karşı geldiği için kendisini disipline verdiler.
Nihayet kısa zaman önce partisine istifasını sundu.
Yani oradan da destek yok!
Daha bitmedi…
Her devrin yandaşları kapı kapı gezerek Saffet Acar hakkında iftira kampanyası başlattı. Olmadık iftiraları attılar. Dinar halkının onlara cevabı ise kapıyı yüzlerine çarpmak oldu.
Bu arada Balgat'ın kalemşörleri de boş durmadı. Kula kayıtsız şartsız biadı Milliyetçilik sanan zihniyet "Genel Başkana karşı gelinemez, Milliyetçiliğe ihanet etti" laflarını ortalığa yaydı. Bu laflara ise en çok Milliyetçiler güldü.
Peki Dinar bunca olumsuzluğa rağmen nasıl oluyorda hızla gelişebiliyor?
Bu sualin cevabı inanmış, dürüst yüreklerde saklı.
Dinar kimesye boyun eğmeden, dalkavukluk yapmadan, gece gündüz çalışarak, et ile, tırnak ile gelişiyor.
İşte Milliyetçilik bu!
Her vatansever bir meşaledir. Saffet abi Dinar'da bir meşale yaktı.
Dinar atrık tüm vatanseverlerin sembol şehri. Umudu tükenmeye yüz tutmuş olanlar o meşaleye baksın, inanırsak başaramayacağımız hiçbir şey yok.
Yazının başında söylemiştim "Dinar şimdi eskisinden çok daha heyecanlı bir ruha sahip."
Çünkü Dinar şehrinin gelişmesinin üzerinde bir ülkü edindi kendisine.
Dinar bu siyasi kokuşmuşluğa başkaldırıyor.
Meşaleyi tutan Saffet abi, arkasında Dinar halkı ve onların yanında tüm vatanseverler.
Dinar kendisini kesinlikle yalnız hissetmesin.
Yurdun dört yanında meşaleler yakılıyor, yalnız değilsiniz…
Okan Kilit