Dün akşam Mursi'nin vefatı üzerine sosyal medyada paylaşımların ardı arkası kesilmedi. Senelerdir Türk-İslam coğrafyasındaki ölümler konusunda üç maymunu oynayan bizdeki "Arap sevici İslamcı"lar, (Müslümanlar değil) her zaman olduğu gibi; 'Bu ölüm, ümmetin uyanışına ve kurtuluşuna vesile olsun' demeye başladı.
Dinle sevgili kardeşim! Yıllardır Doğu Türkistan'da, Karabağ'da, Musul'da, Kerkük'te ve hatta kendi toprağın olan Güneydoğu'daki şehitler seni ilgilendirmezken Türk olmayanların ölümü ile uyanacağını sanıyorsun ya; en büyük yanılgıya işte o zaman düşüyorsun. Öyle derin bir uykudasın ki; ölülerin bile mahşerde dirileceğine inanıyorum ama senin gibiler asla uyanmayacak. 'Neden?' diye soracak olursan sayayım da bir dinle:
- Annesiyle beraber astsubay babasını ziyaret edip dönerken 11 aylık Mustafa Bedirhan bebek şehit edildi, uyanmadın.
- Gözlerindeki ışık, yüreğindeki umut ile bu topraklarda doğan çocukların cehalete esir olmaması için çabalayan Aybüke öğretmen şehit edildi, uyanmadın.
- Vatani görevini yapmak veya birkaç kuruş ekmek parası kazanmak için gönderdiğin 20-25 yaşındaki gencecik fidanların bayrağa sarılı tabutlarda geldi, uyanmadın.
- Orduna kumpas kurulup cezaevlerinde tuhaf ölümler gerçekleşirken Kurtlar Vadisi'nden başını kaldırıp farkına bile varamadın.
- Hatta bu haksızlıklara dayanamayıp kendi kafasına sıkarak intihar eden subayların için 'Mermiye kafa attı' diye manşet atanları alkışladın.
- Asker ve polisini şehit eden teröristler elini kolunu sallayarak sınırdan geçip ayaklarına çadır mahkemeler götürülürken rahatsızlık duymadın.
- Bölücü örgüt üyeleri şehirleri cephaneliğe çevirirken görmezden gelenleri sen de görmezden geldin.
- Orduna ait birliğin içindeki bayrağın indirildi, umurunda olmadı.
- Atatürk'ün 'Gençliğe Hitabe'de dediği gibi memleketin bütün fabrikaları, limanları ve arazileri satılırken 'Ne oluyor?' diye soracağın yerde 'Güzel şeyler oluyor' diyenleri alkışladın.
- 'Babalar gibi satarım. Yeter ki alıcı olsun, gecenin bir yarısı da gelse gerekirse pijamamla kalkar yine satarım' deyip zücaciye dükkânına giren fil gibi ülkenin bütün milli kurumlarını darmadağın edenleri baş tacı ettin.
- Ülkenin her tarafında şeker fabrikaları varken onları satıp tamamen kanserojen olan NBŞ (Nişasta Bazlı Şeker) ithalatını serbest bırakanların arka bahçesi oldun.
Yukarıdaki on bir madde ana başlık. Bunları detaylandırmaya kalksam sabaha kadar yazmam gerekir ama zaten sizler uzun yazıları okumayı sevmezsiniz. Çünkü birazdan 'Diriliş' başlayacak ve o dizi ile Osmanlı'yı yeniden kuracaksınız. Bu noktada söylemek istediğimi şu fıkra ile daha iyi anlatabilirim:
…
Kadının biri elinden tuttuğu bir çocuk ile birlikte Dede'ye giderek:
-Bu çocuk çok yaramazlık yapıyor. Şunun ağzına tükür de akıllansın, demiş.
Dede, çocuğun yüzüne bir bakmış; gözünün biri soldan sağa dönüyor, diğeri sağdan sola, biri doğuya bakıyor, biri batıya. Yani kısacası 'Fırlamanın önde gideni.'
Karşısındaki çocuğun akıllanmaz biri olduğunu anlayan Dede, çocuğun annesine cevap vermiş:
-İnsanda maya, Muhammed'den gerek kızım. Senin çocuğunun mayası bozuk. Bu çocuğun ağzına tükürmeyi bir kenara bırak, ağzına s.çsam bile fayda etmez."
…
Yani sevgili kardeşim demem o ki; bütün bu olan bitenlere karşı ölü gibi tepkisiz kalan sizlerin kurtuluşa ermesi bir yana, yaşıyor olması bile başlı başına bir sorundur.
B. Melih Emre