Bu hadiselerin nasıl başladığını, Uygur katliamının adım adım nasıl geliştiğini, uzaklarda, çok uzaklarda kalmış, unutulmuş olan o "kayıp coğrafya"da neler olduğunu, neler yaşandığını anlatmak istiyoruz. Bu ilkel katliam, bu insanlıkdışı cinayetler unutulmasın istiyoruz.
Burada, Uygur katliamının adım adım nasıl geliştiğini anlatacağız. Bilmiyorum, belki de bu katliamı böylesine ayrıntılı bir biçimde, adım adım takip ederek ilk anlatan, bizler olacağız.
Yazdığımız bu yazıyla ilgili en önemli noktayı belirtmemiz gerekiyor: Aşağıda okuyacağınız her paragraf, her cümle, sürgünde yaşayan Uygur liderlerle konuşarak kaleme alınmıştır.
Okurken, bazı yerlerine inanmakta gerçekten güçlük çekeceksiniz. Müslüman olduğunuz için şükredeceksiniz belki ancak insan olduğunuz için utanacağınızdan eminim.
- Mayıs ayında, Çin devleti tarafından Doğu Türkistan'ın batısındaki Kaşgar (Uygurca adı "Qeşqer", Çince adı "K'a – Şi") kentinden Çin'in güneyinde, Güney Çin Denizi (Nán Hăi) kıyısında bulunan Guăngdōng eyaletinin (bölgenin adı, Çince'de "Uzakdoğu" anlamına gelir) Şáoguān kentine yarısı kız olmak üzere 800 Uygur çalıştırılmak amacıyla götürülür. Devletin kararıyla götürülen bu Uygur işçiler, oyuncak fabrikasında çalıştırılacaktır. İşçilerin ekseri genç ve bekârdır.
- Bu 800 kadar işçinin ezici bir çoğunluğu Kaşgar şehir merkezinden değil, Kaşgar bölgesindeki köy ve kasabalardan getirilmiş olup, tamamı köylü ve eğitimsizdirler. Çok azı dışında hiçbiri tek kelime Çince bilmemektedir, okuma – yazmaları dahi yoktur.
- Çin devleti bu 800 Uygur işçiyi öyle bir şekilde istihdam eder ki, mantıkî olarak izah etmek mümkün değildir. Uygur kızlar Çinli erkeklerin yanına, Uygur erkekleri de Çinli kızların yanına işçi olarak verilir. Yani aynı şehirdeki bir fabrikada Çinli erkekler ile Uygur kızlar bir arada çalışırken, diğer bir fabrikada da Çinli kızlar ile Uygur erkekler bir arada çalıştırılır. Bu Çinliler, Han Çinlileri denilen etnik topluluktur.
- Uygur kızlar ile Han erkeklerinin bir arada çalıştığı fabrikada, Müslüman Uygur kızları sürekli olarak Hanlı erkekler tarafından taciz edilirler. Laf atarlar, pis şakalar yaparlar. Daha da ileri giderek elleriyle taciz etmeye başlarlar, kızların elbiselerine el atarlar. İşi o derece iğrenç bir noktaya vardırırlar ki, geceleri kızların yattığı odalara zorla girmeye başlarlar, onları ilişkiye çağırırlar.
- Bütün bu olanlardan ordunun ve görevlilerin haberi vardır; fakat onlar her şeye göz yumarlar. Hatta, bu durumdan bizzat hoşnut olduklarını bile tahmin etmek güç değildir. Zira Han Çinlileri'ni şımartan da bizzat devletten aldıkları bu güçtür.
- Uygur kızları bu durumu ne devlete, orduya, ne de oradaki görevlilere şikayet edebilirler. Zira konu ne olursa olsun, bir Hanlı ile bir Uygur arasında yaşanan bir anlaşmazlıkta Hanlı'nın haksız çıkması hayal bile edilemez. Çünkü Çin devletine göre "Uygur = terörist", Uygurlar ve Tibetliler doğuştan teröristtirler.
- Uygur kızları bir fırsatını bulup bu durumu diğer fabrikada çalışan Uygur erkeklerine haber verirler. İşte ondan sonra Uygur erkekler arasında sürekli bir huzursuzluk yaşanır. Ama ne yapabilirler ki? Memleketlerinden binlerce kilometre uzakta, daha önce hiç gelmedikleri, bilmedikleri, tanımadıkları bir yerdedirler ve zaten kendilerini düşman gören bir gücün emri altında bulunuyorlar.
- Hanlı erkekler küstahlıkta o derece ileri giderler ki, iş saatlerinin dışında, şehir içindeki kahvehanelerde, Uygur kızlarına neler yaptıklarını Uygur erkeklerinin yanında yüksek sesle anlatıp sadist bir şekilde gülüşürler. Amaçları ciddî ciddî tahrik etmektir, Uygur erkeklerini provoke etmektir.
- Bunca tahrik ve provokasyon, Uygur erkeklerini yine de harekete geçirtemez. Sadece boyunlarını bükmekle yetinirler.
- İşte tam da bu noktada olan olur. İnternette, kim tarafından yazıldığı ve gönderildiği bilinmeyen bir e – posta dolaşır. Kimliği bilinmeyen bir Çinli, internetteki sitelere ve forum köşelerine bir haber yazar. Habere göre, Şáoguān'da Uygur erkekler ile Hanlı kızların bir arada çalıştığı oyuncak fabrikasında 6 tane Uygur erkeği 2 Hanlı kıza tecavüz etmiştir.
- Takvimler 26 Mayıs 2009'u göstermektedir. Uygur işçiler memleketlerinden ve ailelerinden kopartılıp buraya getireli daha üç hafta kadar olmuştur.
- Bu tamamen yalan bir haberdir. Tacize uğrayan Uygur kızlarını savunmaktan bile aciz olan Uygur erkeklerin Çinli kızlara tecavüze yeltenmeye cesaret edebileceğine inanmak için, gerçekten artniyetli olmak gerekir. Uygur erkekler Çin kızlarına tecavüz edecek; hem de kendi memleketlerinde de değil, memleketlerinden binlerce kilometre uzakta, Çin içlerinde! Böyle bir şey mümkün müdür?
- Haber kısa sürede yayılır. Bu haberin internette yer aldığı aynı günün gecesi saat 21:00 sularında 30 bin kadar Han Çinlisi ellerinde sopa, bıçak, kazma, kürek, balta, kılıç ve taşlarla toplu halde Uygurlar'a karşı saldırıya geçerler. Toplu bir linç girişimi, toplumsal bir katliam saldırısıdır bu.
- Sayıları sadece 800 kadar olan savunmasız Uygurlar'a karşı 30 bin Hanlı. Üstelik Hanlılar'ın ellerinde bıçaklar, baltalar, kürekler, kılıçlar. Uygurlar ise tamamen savunmasız. Bırakın kendilerini savunmayı, kaçabilecek durumda bile değiller, kaçabilecekleri bir yer de yok. Zaten yabancı bir memleketteler.
- Han saldırısı, 26 Mayıs gecesi saat 21:00 sularında başlıyor. Çin devleti olaydan hemen haberdar oluyor ancak müdahale etmiyor. Her zaman sivilden daha çok polis ve askerin bulunduğu olay yerinde, nedense olay olduğu gece ne polis var, ne de asker. Çin polisi olaylar başladıktan ancak 2 – 3 saat sonra geliyor. Sadece polis gelene kadarki o ilk 2 – 3 saat içinde 100'den fazla Uygur Müslüman sopa, bıçak ve balta darbeleriyle vahşî bir şekilde şehîd ediliyor.
- Polisler geldikten sonra bile olaylar durulmuyor, şiddetini kaybetmiyor. Zira – inanması gerçekten güç ama gerçek – polis müdahale etmiyor, sadece seyretmekle yetiniyor.
Çin Faşizminin Uygur Türkleri üzerinde uyguladığı faşist soykırım ve katliamlar Urumçi'de yaşananlasınırlı değil,köklü bir medeniyetin varısı olan Uygurlar,çağımızın en acımasız soykırımcı gücü Çinin katliamlarına karşı direnerek var olma mücadelesi veriyor.