Biliyorum, doğrularınız, yanlışlarınız var.
Yalnız değilsiniz. Çoğu kişinin savunduğu değerler, karşı çıktığı söylemler var.
Ama acaba neyi neden savunup, neye neden karşı olduğunuz üzerine biraz düşünmek, kafa yormak, okumak, öğrenmek çok mu zor?
Şimdi herkes 'Ben zaten biliyorum!' diye aslan kesilecektir.
Kesilin kesilmesine de, vaziyet hiç de öyle görünmüyor.
Yoksa dün dediğine bugün itiraz eden, bugün sövdüğünü yarın övenleri elleriniz patlayana kadar alkışlamaz, size veya sevdiğinizi iddia ettiklerinize alenen hakaret edenlere sahte samimiyetle kutsallık atfetmezdiniz.
Neyi neden savunduğunuzu bilseniz,
inandığınızı, benimsediğinizi iddia ettiğiniz fikrin şuurunda olsanız, bu fikrin en temel değerlerine tecavüz edilmesine sessiz kalabilir miydiniz?
Dolayısıyla neyi neden savunuyorsunuz?
Takım tutar gibi belli bir kitleyi tuttuğunuz için mi?
'Kötü de oynasa benim Cimbom'um, Kanaryam, Beşiktaş'ım, Trabzon'um vs.' mantığı mı?
Tuttuğunuz takım kötü oynarsa kendi kaybeder, belki bir iki arkadaşınız sizinle kafa bulur, en fazla iddiada birkaç lira kaybedersiniz.
Oysa sizin her türlü mantığa, tecrübe ve bilgiye aykırı savunduklarınız, sizin bu tavrınız sayesinde kazandıkları meşruiyet ile vatana, millete telafisi zor zararlar verirken, sözde savunduğunuz Atatürk'ün, diğer Türk kahraman kumandanların, bu vatan için kanını dökmüş tüm şehit ve gazilerimizin anısını hiçe sayarak çocuklarınızın, çocuklarımızın geleceğini tehlikeye atıyor.
Bunu görmek, anlamak çok mu zor?
Yok, sakın bana 'Ben öyle düşünmüyorum,… Görüş ayrılığı,… senin gibi düşünme mecburiyetinde değilim… vs.' demeyin.
Elbette benim gibi düşünme mecburiyetinde değilsiniz.
Ama bu konularda ahkam kesiyorsanız, en azından düşünme mecburiyetindesiniz.
Bir toplumun maddi ve manevi refaha ermesi için toplumcu bir yol mu çizilmeli, yoksa daha hürriyetçi bir yol mu?.. Bunu tartışmak görüş ayrılığıdır, bunu konuşmak fikirleri tartışmaktır.
Sizin argüman olarak sunduğunuz, tutarsızlıkları ortalama bir zeka ile kanıtlanabilen, biraz mantığa sahip ortaokul çocuğunun bile yanlış olduklarını anlayabildiği o saçmalıklarınızı savunmak, fikir ayrılığına, görüş tartışmasına girmez. Yaptığınızın fikirsel bir tartışma değil, en seviyesiz papağan propagandası olduğunun farkına varmak çok mu zor?
Halkın büyük bir kısmına geçim sıkıntısı çektiren,
Türkiye gibi bir memlekette gıda fiyatlarını uçuran,
resmi rakamlara göre enflasyonu %80'lerde olan bir ekonominin savunulacak tarafı yoktur.
İsterseniz 81 ile 162 havaalanı yapın, yine savunulmaz.
Tabiatı, doğayı düşünmeden, hesaba katmadan olur olmaz yere beton dökmenin, yol yapmanın savunulacak tarafı yoktur. Belki kendinizi ve çevrenizdekileri kandırırsınız, ama tabiatı kandıramazsınız. Birden basıp canları alan, malları talan eden sel, sizin siyasi propagandanızı takmaz çünkü.
Velev ki çok zor ve anlayamıyorsunuz ve gerçekten karşınızdaki ile fikir anlaşmazsızlığı yaşadığınızı sanıyorsunuz, o zaman yanılanın kendiniz olabileceği ihtimali olamaz mı?
Ne yani, mükemmel misiniz?
Hatasız mısınız, kusursuz musunuz?
Hangi hakla sorgulamadan, anlamadan, cehaletinizden kaynaklanan tüm küstahlığınızla ortalara saçtığınız o lafların tek geçerli mutlak gerçek olduğu sanıyorsunuz?
Hangi hakla sizin söylediklerinize itiraz eden,
sizin gibi aklını, vicdanını rahatına, kolayına teslim etmemiş olanları ihanetle, döneklikle suçluyor, onlara hakaret ediyorsunuz?
Hain kim?
İnandığınızı iddia ettiğiniz değerlere tecavüz edenleri, tecavüz edilmesini 'Ben bilmem beyim bilir' zihniyeti ile meşrulaştıran siz mi, yoksa sizin gamsızlığınıza, umursamazlığınıza karşı, herkes tarafından dışlanmayı göze alan, iftiralarınıza, vefasızlığınıza, küstahlığınıza, cehaletinize göğüs gererek değerlerine sahip çıkan mı?
Bunun, yani bu tür bir davranışın herhangi bir siyasi görüş ile alakadar olmadığını, insan olmanın, dürüst, ahlaklı ve adaletli olmanın gereği olduğunu idrak etmek çok mu zor?
Bir de düne kadar tavizsiz savunduklarıyla şu veya bu sebepten ötürü ters düşen ve zerre muhakemeye ihtiyaç duymadan, düne kadar hakaret ettiklerinden özür dileyip helallik istemeye gerek duymadan dünkü hızı ile yeni çatılarda devam edenler var. Aynı küstahlığı, aynı ukalalığı, aynı pişkinliği yeni bir yapılanmada devam ettirenler. Meselenin parti, kurum, lider adı değil, kendi davranışları olduğunu anlamak çok mu zor?
Mecbur musunuz bulunduğunuz kurumun liderine, genel başkanına vs. biat etmeye?
Mecbur musunuz inanmadıklarınız, bilmediklerinizi, düşünmediklerinizi sırf biri koltukta oturuyor diye savunmaya?
Örneğin ablanıza 'Biz demokrasi ve çağdaş hukuka dayalı bir toplumu hayal ediyoruz, Atatürk'ün, Türkeş'in, Menderes'le le, Özal'la harman edildiği ılık orta sağ dinciliği değil.' diye tepki vermek,
veya hocaya 'Biz ne için yanınızdayız, Alevilik üzerine söyledikleriniz ne, bu mu şimdi konuşulması gereken? Mülteciler konusunda eyvallah, ama ekonomi, güvenlik, eğitim konuları da önemli değil mi?',
veya Kemal beye 'Nasıl Atatürk'ün kurduğu partinin Atatürk'ün kurtardığı milletin bayrağına gözünü diken, kurduğu ulusu bölmeye, kurduğu devleti yıkmaya çalışan düşmanlarla bu kadar yakın olmasına müsaade edersiniz?' diye sormak çok mu zor?
Belki farkında değilsiniz ama sizler şu veya bu liderin her dediğini savunma mecburiyetinde değilsiniz. Bir partiye genel başkanlık yapanlar, o partinin tabanının görüşlerini temsil etmek, savunmak zorunda.
Hadi ülkede gücü elinde tutanlara yandaşlık yapanları yadırgasam da anlıyorum. Güce yaranarak menfaat çıkar elde etmek istiyorlar. Anlamadığım, hiçbir kişisel menfaati olmadan, bir inat uğruna mı desem, ihtiras mı desem, bulundukları yapılanmanın her türlü yanlışını savunanlar.
Bu mu muhaliflik?
Yirmi küsür senedir içinde bulunduğumuz durumda bu muhalefetin de çok büyük payı olduğunu, sorumluluk taşıdığını anlamak çok mu zor?
Bir de dün iktidar mensubu iken şimdi güya muhalefet olanlar var.
Ne oldu, neden oldu, neden ayrıldılar iktidardan, görüşleri ne, hangi konuda anlaşamadılar iktidarla diye sormadan herkes masasına kabul etti.
Bugüne kadar bunların Türk Milletinden bir özür dilediğini görmedim duymadım.
Bunları masaya kabul etmeden birine 'Şu açılım vardı, 'ben Serok Ahmet' diyordun, evvela onun bir hesabını ver,' diğerine ise 'Herkes sana mucize çocuk derken iyiydi, devletin neyi var neyi yoksa satılırken sen vardın, bu konu hakkında millete diyeceğin bir şey yok mu?' diye sormak çok mu zor?
Görüyoruz ki, her seferinde çok iyi şu partili, bu partili olabiliyorsunuz, partinizi, liderinizi, haksız olsa bile, her zaman her zeminde can-ı gönülden savunuyor, haklı çıkarmaya çabalıyorsunuz.
En az aynı duyarlılığı vatanınıza, milletinize, çocuklarınızın geleceğine göstermek çok mu zor?
Neden her zaman ya hep ya hiç mantığı ile hareket ediyorsunuz?
Neden doğruya doğru yanlışa yanlış demek varken, her şeye doğru diyorsunuz?
Kendinizi ifade etmek için illa bir kitleye mi ihtiyacınız var?
Kitlesiz kimse değil misiniz?
Makam olmadan, başkaları size, reis, başkan veya başka şekilde hitap etmese de kimse değil misiniz?
Şuna veya buna biat etmeden birey olmak, fert olmak,
kişiliğini şu veya bu kitleden almaktansa, kitlelere kişilik katmak,
tek başına kişilik sahibi olmak çok mu zor?