Sonucu merakla beklenen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Biden görüşmesi dün Brüksel'deki NATO zirvesinde gerçekleşti.
45 dakika süren görüşme sonrası ABD Başkanı Joe Biden görüşmenin olumlu geçtiğini ifade ederek "Türkiye ve ABD arasında gerçek bir ilerleme kaydedeceğimize inanıyorum" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da ABD Başkanı Biden'in açıklamasına benzer bir açıklama yaparak "Hem görüş ayrılığı yaşadığımız meseleler hem de ortak çıkarlarımız olan konulardaki iş birliği imkânlarını yapıcı bir yaklaşımla ele aldık" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan F35 ve S400 konusunu da dile getirdiğini, Türkiye ve ABD arasında ekonomik ve askeri iş birliğinin bozulmadan devam edeceğini söyledi.
Görüşmede Erdoğan'ın önünde duran küçük bir kitapçık dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye'nin terörle mücadelesini anlatan bu kitapçığı ABD Başkanı Joe Biden'a verdi.
Sonuç olarak bakılırsa yıllardır devam eden klasik bir ABD – Türkiye görüşmesi gerçekleşti. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan toplantı sonrası öyle bir açıklama yaptı ki görüşm3de konuşulan konuların tamamının önüne geçti.
ABD Başkanı Biden'ın 24 Nisan'da Ermeni meselesi için soykırım ifadesini kullanmasının görüşmede konuşulup konuşulmadığı sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan "Hamdolsun hiç gündeme gelmedi" cevabını verdi.
Oysa Brüksel'e gitmeden önce yaptığı açıklamada Ermeni meselesini mutlaka konuşacağını belirterek "Bizi üzdü, 24 Nisan açıklamasını gündeme getireceğiz" Demişti.
24 saat içinde birbirine zıt iki açıklama…
Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan neden 24 saat geçmeden iki zıt açıklama yaptı demeyeceğim. Çünkü ilk kez yapmıyor. Bugüne kadar 19 yılda birbirine zıt açıklamalarından bir video yapılsa 3 saatlik film olur.
Ben ''Hamdolsun'' kelimesini konuşacağım. Meselenin konuşulmamasından daha çok ''hamdolsun'' kelimesine takıldım.
Hamd Arapçada "İyilik, güzellik, üstünlük ve erdemlilikle niteleme, övme" anlamına gelir. Mesela Hamdüsenalar olsun Allah'ı övmek ve yüceltmek demektir. Hamdolsun kelimesi ise genelde şükür ve memnuniyet için kullanılır.
Örneğin bir şeyi başardığımızda ya da beladan kurtulduğumuzda hamdolsun deriz.
O halde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ''Hamdolsun hiç gündeme gelmedi'' açıklamasının anlamı nedir?
ABD Başkanına Ermeni soykırımını kabul etmesini sormamak Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanını neden memnun eder?
Sözde Ermeni soykırımını gündeme getirmemekte bizi şükrettirecek ne vardır?
Neyden çekiniyoruz ki bu konu konuşulmadı diye ''Hamdolsun'' diyebiliyoruz? Hani hesap soracaktık?
İnsan haklı olduğu konuda konuşmadığı için ''Hamdolsun'' der mi?
1915 olayları konusunda Türk milletinin alnı açık, başı diktir. Türk milleti tarih boyunca Ermeniler dâhil hiçbir millete soykırım yapmamıştır. Bu konuda kimseye verilecek bir hesabımız ve konuşmadık diye şükredecek halimiz yoktur.
Hamdolsun kelimesini asıl kullanması gereken ABD Başkanı'dır. ABD nin tarihi Kızılderili soykırımı üzerine kuruludur.
Bu yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Ermeni meselesi için ''Hamdolsun konuşmadık'' demesi kabul edilemez.
Bu açıklama bana geçmişi hatırlattı. Tarihe Türklüğün aşağılandığı kara bir dönem olarak geçen çözüm süreci dönemini hatırladım.
O dönemde sadece PKK meşrulaştırılmadı. Ermeni soykırımı meselesi de gündemden düşmüyordu.
Yandaş TV kanallarında havuz medyasının gazetecileri Ermenilerden özür dilemek için birbirleriyle yarışıyorlardı. Ermeni soykırımını reddetmek bile ırkçılıkla eş değer tutuluyordu
Böyle karanlık günlerin yaşandığı dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan 2014 yılında Başbakan olduğu dönemde Ermenilerin soykırım günü olarak kabul ettiği 24 Nisan'da 1915 yılında hayatını kaybeden Ermenilerin torunları için bir taziye mesajı yayınlamıştı. Taziye mesajı şöyleydi:
"Tabiatıyla ne bir acılar hiyerarşisi kurulması ne de acıların birbiriyle mukayese edilmesi ve yarıştırılması acının öznesi için bir anlam ifade eder. Atalarımızın dediği gibi 'ateş düştüğü yeri yakar'. Osmanlı İmparatorluğu vatandaşı herkes gibi Ermenilerin de o dönemde yaşadıkları acıların hatıralarını anmalarını anlamak ve paylaşmak bir insanlık vazifesidir. 1915 olaylarına ilişkin farklı görüş ve düşüncelerin serbestçe ifade edilmesi; çoğulcu bir bakış açısının, demokrasi kültürünün ve çağdaşlığın gereğidir. Türkiye'deki bu özgür ortamı, suçlayıcı, incitici, hatta bazen kışkırtıcı söylem ve iddiaları seslendirmek için vesile olarak görenler de bulunabilir. Ne var ki, tarihi meseleleri hukuki boyutlarıyla birlikte daha iyi anlamamız, kırgınlıkları yeniden dostluklara dönüştürmemiz mümkün olacaksa, farklı söylemlerin empati ve hoşgörüyle karşılanması ve bütün taraflardan benzer bir anlayışın beklenmesi tabiidir.
Bu acılı tarihe adil hafıza perspektifinden bakılması, insani ve ilmi bir sorumluluktur. Her din ve milletten milyonlarca insanın hayatını kaybettiği I. Dünya Savaşı esnasında, tehcir gibi gayr-ı insani sonuçlar doğuran hadiselerin yaşanmış olması, Türkler ile Ermeniler arasında duygudaşlık kurulmasına ve karşılıklı insani tutum ve davranışlar sergilenmesine engel olmamalıdır. Bugünün dünyasında tarihten husumet çıkarmak ve yeni kavgalar üretmek kabul edilebilir olmadığı gibi ortak geleceğimizin inşası bakımından hiçbir şekilde yararlı da değildir. Zamanın ruhu, anlaşmazlıklara rağmen konuşabilmeyi; karşıdakini dinleyerek anlamaya çalışmayı; uzlaşı yolları arayışlarını değerlendirmeyi; nefreti ayıplayıp saygı ve hoşgörüyü yüceltmeyi gerektirmektedir. Bu anlayışla biz Türkiye Cumhuriyeti olarak 1915 olaylarının bilimsel bir şekilde incelenmesi için ortak tarih komisyonu kurulması çağrısında bulunduk. Bu çağrı geçerliliğini korumaktadır. Türk, Ermeni ve uluslararası tarihçilerin yapacağı çalışma, 1915 olaylarının aydınlatılmasında ve tarihin doğru anlaşılmasında önemli bir rol oynayacaktır. Bu çerçevede arşivlerimizi bütün araştırmacıların kullanımına açtık. Bugün arşivlerimizde bulunan yüz binlerce belge, bütün tarihçilerin hizmetine sunulmaktadır.
Kadim ve eşsiz bir coğrafyanın benzer gelenek ve göreneklere sahip halklarının, geçmişlerini olgunlukla konuşabileceklerine, kayıplarını kendilerine yakışır yöntemlerle ve birlikte anacaklarına dair umut ve inançla, 20. yüzyılın başındaki koşullarda hayatlarını kaybeden Ermenilerin huzur içinde yatmalarını diliyor, torunlarına taziyelerimizi iletiyoruz. Aynı dönemde benzer koşullarda yaşamını yitiren, etnik ve dini kökeni ne olursa olsun tüm Osmanlı vatandaşlarını da rahmetle ve saygıyla anıyoruz."
Erdoğan'ın 2014 yılındaki taziye mesajı hem yerli hem de yabancı basında Ermenilerden özür dilenmesi olarak yorumlandı. Çünkü ilk kez bir Türkiye Başbakanı 24 Nisanda Ermeniler için taziye mesajı yayınlamıştı.
Özellikle tehcir için ''tehcir gibi gayr-ı insani sonuçlar doğuran hadiselerin yaşanmış olması'' ifadesini kullanması çok tepki çekmişti. Şimdi hükümetin ortağı olan MHP o dönemde bu taziye mesajına çok sert tepki vermişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan sonraki yıl da bu kez Cumhurbaşkanı sıfatıyla Ermeniler için taziye mesajı yayınladı.
MHP ile ittifak kurduğundan beri 24 Nisan'da Ermeniler için dostluk, kardeşlik mesajı vererek önceki yıllara göre daha kabul edilebilir, esnek açıklamalar yapıyor.
Şimdi bu hamdolsun açıklamasını nasıl yorumlamalıyız?
AKP nin oyları her gün düşerken, ekonomik kriz her gün biraz daha derinleşirken ve en önemlisi ittifak çatırdamaya başlamışken acaba yeni bir çözüm süreci mi başlıyor?
AKP nin MHP ile ittifak yaptığından beri oy kaybettiğini düşünürsek bu olasılık hiç de gerçekleşmeyecek bir olasılık değil.
En iyisi bekleyip görelim…
BARIŞ ATAGÜN