Bir uzun yol hikayesi bizimki. Tarlalarda başlayan bir demokrasi hikayesi. Hikaye olarak kalsa yine de sıkıntı yapmayacağım. En azından hikayenin yaşanmış veya yaşanabilir olma ihtimalini bile sevmeye başladım.
Bu bir masalmış. Kaf dağının ardında demokrasi adında güzeller güzeli bir peri yaşarmış. Bizler o periye aşık olmuşuz. "Mehlika Sultana Aşık Yedi Genç" gibi.
"Bir hayâlet gibi dünya güzeli Girdiğinden beri rü'yâlarına; Hepsi meshûr, o muammâ güzeli Gittiler görmeye Kaf dağlarına."
Menzile hemencek varacağını sanan yolcuların, bir türlü ulaşamamaktan doğan dramları anlatılır. Her günün gecesi olurken ''belki son akşamdır bu" diye avunur giderler. Tıpkı bizim gibi. Avunup duruyoruz işte...
Gece yollara düşmüşüz. Sivil katılımcı demokrasi sevdası ile. İlle de demokrasi diyerek. Olmuyor işte gördünüz. Daha neyin sevdasında yaşıyorsunuz? Bizim Mehlika Sultan sizlere ömür.
Menzile ulaşamadık. Menzil çok uzakta.
Bir masalmış yaşadığımız. Bir düşmüş gördüğümüz. Mutluluk perisi uğramış bir ara düşümüze hepsi bu.
Biz hâlâ Mehlika Sultan arıyoruz. Zibillikte bir gül arar gibi. Biz hâlâ menzile ulaşma derdindeyiz ateşe su taşıyan karınca misali. Nasrettin Hoca'nın göle çaldığı yoğurt misali ya tutarsa diye bekliyoruz.
Halbuki bizlerin Mehlika Sultan'ı başkaymış. Siyasetin Mehlika Sultan'ı bambaşka.
"Mehlika Sultan'a âşık yedi genç Gece şehrin kapısından çıktı: Mehlika Sultan'a âşık yedi genç Kara sevdalı birer âşıktı."
Selam olsun kara sevdalı aşıklara selam olsun umudun peşinden yorulmadan gidenlere selam olsun Tanrı Dağı'na…
Doğan Ay