Adam uçakta tesadüfen nefis bir sarışının yanına düşer, daha uçak kalkmadan sarışına sarkar.
-Yolumuz uzun yanyana susarak oturup yolculuk yapmaktansa muhabbet ederek yolculuk yapsak daha iyi olmaz mı?
-Sarışın o sırada okumaya başladığı elindeki kitabı kapatarak delikanlıya hangi konu üzerinden konuşmak istediğini sorar.
- Adam aldığı cevaptan memnun ve içinden oldu bu iş derken; ' nükleer enerji hakkında konuşmaya ne dersin'diye sorar sarışına.
- Sarışın çok güzel bir konu gerçekten, yalnız bu konuda konuşmaya başlamadan size bir soru sorayım müsade ederseniz der.
- Delikanlı elbette deyince sarışın sorusunu sorar;
- At, inek ve koyun aynı şeyi yani ot yedikleri halde, artıkları çıkartırken inek koca parçalar halinde, at küçük toplar halinde, koyun ise küçükük zeytine benzer şekilde çıkartırlar, bunun neden böyle olduğunu biliyor musunuz?
-Adam yemin ederim en küçük bir bilgim ve fikrim yok bu konuda diye cevap verince;
-Sarışın gülerek, senin bir boktan haberin yokken, nükleer enerji hakkında nasıl konuşacaksın der ve kitabını tekrar eline alır."
Nasıl da bizi anlatmış güzel sarışın!
Bir boktan anlamayan uçkuruna düşkün ne kadar adam kılıklı varsa başımıza musallat etmişiz.
Bir yığın hayal satıcı.
Devlet yönetmenin ne olduğundan bihaber olanlar bakınız efendi gibi devlet yönetmeye talip bile olmuyor. Peki devlet yönetenler devlet yönetmeye talip olanlar siz ne ayaksınız?
Ekonomi yok.
Kültür yerlerde.
Tarih feslinin anlattığı kadar.
Din fetodan ne öğrendiyseniz.
Konuyu uzatmayayım.
Don Kişot romanını okumuşsunuzdur büyük ihtimalle. Roman kısaca şöyle anlatılabilir:
"Aklını duygularının emrine veren Don Kişot, yaşlı, zayıf bir beygir, berber tasından miğfer ve paslı bir mızrakla dünyayı değiştireceğine inanır; saçmalığın farkında olmasına rağmen Şanso, Don Kişot'un kendisini bir adaya vali yapacağına inanır, uşak olarak saçmalığa ortak olur."
İyi düşünün bizim Şanso'dan ne farkımız var?
Doğan Ay