By Halil İbrahim Bayrakçı on Salı, 01 Ağustos 2017
Category: Siyaset

AVRUPA'YI ÜÇ GÜNDE ALIR MIYIZ?

İddia ediyorum dünyanın hiçbir ciddi ekonomi makalesinde "düşman" kelimesini bulamazsınız. Zira ekonomi, ontolojik olarak düşmanlık diye bir kategoriyi bünyesinde barındıramaz. Ekonomik faaliyetlerde bulunanlar rakipler olabilirler birbirlerine, dostluk veya düşmanlıktan değil, işbirliği ve rekabetten bahsedilir.

​Devlet yöneticileri, dahili ve harici her yerde düşman yaratmaya, bulmaya, icat etmeye başlamışlarsa; O devletin yönetiminde ciddi arızalar, tedavisi mümkün olmayan hastalıklar ve kesif bir çürümenin olduğundan bahsedebiliriz.

Cemil Ertem, CB'lığı ekonomi başdanışmanı, gölge ekonomi bakanı muamelesi gören bu arkadaş Türkiye ekonomisini konu aldığı "Kemer sıkmayacağız, büyüyeceğiz" başlıklı yazısında bakın ne diyor:

" Çok yakında, KGF gibi, Türkiye'nin yeni dönem kurumlarından biri olan Türk Varlık Fonu, (TVF) Türkiye ekonomisinin hatta küresel sistemin çok önemli bir oyuncusu olduğunu dosta düşmana gösterecek,"

Cemil Ertem'in bence mantık dışı iddialarını hiç tartışmıyorum.

Resmi sıfatlı bir danışmanın bir ekonomi makalesinde bile "düşman" tanımlaması yapması çok çarpıcıdır.

İddia ediyorum dünyanın hiçbir ciddi ekonomi makalesinde "düşman" kelimesini bulamazsınız. Zira ekonomi, ontolojik olarak düşmanlık diye bir kategoriyi bünyesinde barındıramaz. Ekonomik faaliyetlerde bulunanlar rakipler olabilirler birbirlerine, dostluk veya düşmanlıktan değil, işbirliği ve rekabetten bahsedilir.

Eğer ekonominin terminolojisiyle konuşmazsanız. Kafanızda dost, düşman ayrımı yaptığınız, ekonomik faaliyetler üzerine siyasi yargılar yaptığınız anlaşılırsa; Türkiye Varlık Fonu'nun tahvillerini hangi yabancılara, nasıl ve kaçtan satabilirsiniz?

Türkiye'nin yanaşma muhalefet ve güç zehirlenmesine uğramış iktidarıyla içine düştüğü çukur budur. Her yerde düşman gören zihniyet, eninde sonunda hayali düşmanlarıyla savaşırken gerçeklikten kopar.

Biz bu senaryonun değişik versiyonlarını son 10 yıl içerisinde bölgemizde defalarca gördük. Muzaffer ordulara sahip, gözü pek kararlı diktatörlerin, düşmanlarına nasıl meydan okuduklarını ve kendileriyle birlikte milletlerini de nasıl zelil ettiklerine yakinen şahit olduk.

Bu hezeyanlı, realiteden kopuk, hepimizi topyekun felakete götürecek derecede tehlikeli paranoyak davranışların azalmasını, aklın ve sağ duyunun muktedirlerde galebe çalmasını beklerken, propaganda bütçesinden destekledikleri yeni gazeteleri, Yeni Söz'ün bugünkü haberi durumun hiç de öyle olmayacağını, muktedirlerin normalleşmeden yola devam etme niyetinde olduklarını gösteriyor.

Bu git gide anormalleşmenin sonucu ise,

"Sabah fethe çıkıp, Avrupa'yı üç günde almak" iddiasıdır...

Bu zihniyete dur demezsek, neyi alacağımızı da çok yakında milletçe görürüz. Avrupayı mı alıyoruz yoksa başka birşey mi?

Halil Ibrahim Bayrakçı

Sabah fethe çıksak, Avrupa’yı üç günde alırız | Yenisöz Gazetesi

Related Posts

Leave Comments