DOSTOYEVSKİ ve BİZ
Sürgünde Dostoyevski, hapishanedeki bir köpekle, insan ilişkileri üzerine gözleme dayalı bir deney yapar.
"Köpeği takibe alır ve yanından geçen her mahkumun onu tekmelediğini gözlemler. İlginç olan şey, köpeğin mahkumlardan kaçmaması ve yanına bir mahkum yaklaştığında eğilerek tekme pozisyonu almasıdır. Köpeğin her yanından geçen her mahkum köpeği tekmelemekte ve köpek buna bir tepki vermemektedir.
Dostoyevski de, bir gün köpeğe yaklaşır ve onun başını okşamaya başlar. Köpek bir süre şaşkın şaşkın ona baktıktan sonra, hızla yanından uzaklaşır ve acı acı havlar.
Önüne gelen mahkumun tekmelediği köpek, o günden sonra nerede Dostoyevski'yi görse ondan kaçar ve ona bir daha asla yaklaşmaz."
Bu durum bize her zaman kötülük görenin sevgiyi gördüğünde ona uyum sağlamakta zorlanacağını hatta oradan kaçacağını gösterir.
Herkesin huzursuz ve şikayetçi olduğu günümüzün belki de en büyük sorunu budur. Gerçek sorunumuz bu.
Herkes şikayetçi herkes huzursuz ama herkes bu durumdan memnun gibi. Burada siyasi partiler değil sorunun kaynağı biziz.
Mutluymuş gibi görünmeyi çok seviyoruz.
Sevgiyi hoşgörülü olmayı unuttuk küfür hakaret dilini güzelliklerin yerine koyduk.
Bize sevgiyi sunan sunmayı düşünen insanları yok saydık onların yerine bize hakaret eden bizimle dalga geçen sadece kendini düşünen insanları tercih ettik.
Bugünkü temel sorunumuz sevgisizliği ve kötülüğü kendimize hak görmektir.
İşte bu düşünceden dolayı hiç bir siyasi yapıdan şikayet etme hakkımız yok.
Çok özür dileyerek Dostoyevski'nin deneyindeki köpek gibi yaşamaya alışmış bir toplum oluşturduk.
Şimdi ağlıyoruz.
Doğan Ay