kalanlarla yola devam, gidenlerin ruhuna El Fatiha...
Adam evli iki çocuğu var. Ev kirası 800 TL, doğalgaz faturası 300 TL , elektirik faturası 200 TL gelmiş. Eve ekmek alacak parası yok. Soruyorum:
- Hükumetten memnun musun ?
- Ooo abi böyle lider bize binde bir gelir. IMF bile bizden borç istiyor. Ekonomi çok rahatladı çok. Eskiden ülkede bu kadar lüks araba var mıydı ?
Zengin malına mal kattıkça mutlu oluyor garibim.
Yapacak bişey yok. Bitiriyorum sohbeti.
........
Ankara da belediye otobüsündeyiz. Otobüste adım atacak yer yok. Kadın, çoluk çocuk hepimiz üst üste yığılmışız. Hiç birimiz konuşmuyoruz. Oksijen az, nefes alıp veren çok. Oksijeni idareli kullanmaya çalışıyoruz. Yanı başımda bir bey amca can çekişiyor. Sessizliği bozup "Böyle belediyecilik mi olur, kaç yaşında ki adamın haline bak?" demeye niyetleniyorum fakat olmuyor.
O an kulağımda çınlıyor siren sesleri. Yanımızdan geçiyor afilli bir otomobil. Yanı başında koruma arabaları. Benden önce bey amca bozuyor sessizliği. Eli göğsünde zor nefes alıyor, güç bela duyuluyor hırıltılı sesi:
- Helal olsun adama, çalıyo ama yapıyo. Yarın gene seçim olsun gene buna veririm oyumu.
- Fazla zorlama dayı kendini. Daha yolumuz uzun, can verme burda...diyorum.
Yapacak bişey yok. Susuyorum.
.......
Mahalle kahvesindeyim.Yan masada bıyığı tütün sarısı bir adam gezi parkı olaylarının iç yüzünü açıklıyor !
- Anasını satem. Şimdi bizimki havaalanı etcem dedi ya Alaman'ın şeyine çomak soktu tabi. Alaman durur mu, İngilteri'yi fişekledi. İngiltere Amerika'ya diyiverdi. O da İsrail'e bişeyler ediver gari dedi. Sonra hooopp bizimkiler sokakta. Olayın aslı bu akedeş. Bizim millet hemen herşeye kanıyor. Çok saf milletiz be ya çok saf!
Çay paralarını hesaba yazdırıp kalkıyorlar masadan.
Yapacak bişey yok. Arkalarından bakıyorum saf saf !
.......
Televizyon karşısında olup bitenleri şaşkınlıkla izliyorum. Ayakkabı kutularından çıkıyor milyon dolarlar. İçimden "Bu kez faka bastılar, olacağı buydu zaten." diyorum. Daha fazla izlemiyorum rezilliği. Sinirlerim alt üst olmuş şekilde gidiyorum işyerimin karşısındaki bakkal amcanın yanına. O da sinirli sövüp sayıyor:
- Allah belalarını versin. Allah bildiği gibi yapsın sizi.
Gülümsüyorum sohbete başlıyorum beyamca ile:
- Beddua etme dayı ,hepsi yargılanacak merak etme.
Öfkeyle konuşuyor:
- Yargılansınlar tabi .Türkiye'nin kalkınmasını istemeyenlerin, hükümete karşı iş çevirenlerin hepsini ipe dizsinler.
Şaşırıyorum:
- Nasıl yani,sen kime kızdın dayı ?
- Kime olcek, bu kumpası kuranlara. Niye çaldıklarını bir yıl evvel değil de şimdi söylediler. Bi düşün bakalım.
- Yahu dayı bir yıl önce bir yıl sonra ne fark eder.Gerçekliği değiştirmez ki ! Bu adamlar çalmış mı çalmış, sen ona baksana.
- Yaf koskoca bakanın oğlu tutup götürülür mü. Ayıp yahu ayıp ! İsitkrarı bozcekler valla istikrarı bozcekler.
- Ne istikrarı dayı. Sanki istikrar mı vardı.
- Yok muydu ?
- Var mıydı ?
Yapacak bişey yok. Gülmeye başlıyorum.
........
Belki de şu an yazıyı okuyanlar içerisinden diyor ki:
- Neden bitirdin sohbeti?
- Neden sustun?
- Neden arkalarından saf saf baktın?
- Neden güldün?...
Neden mi ? Bazı durumlarda benim aklıma atalardan kalma bir deyim gelir "Ölmüş ama ağlayanı yok.". Giden geri gelseydi mezardan kalkar dedem geri gelirdi.
Yapılacak bişey yok mu ? Elbette var.
Yapılacak tek şey, kalanlarla yola devam, gidenlerin ruhuna El Fatiha...
Okan KİLİT