Türkiye son 1 aydır deprem gerçeğiyle yüzleşiyor. İstanbul, Ankara, Manisa, Elazığ…Sanki doğa, Türkiye'nin deprem ülkesi olduğunu bizlerin aklına kazımak için uğraşıyor.
Son Elazığ depreminde, depreme hiç hazır olmadığımızı acı şekilde gördük. 6,8 şiddetindeki depremde 41 vatandaşımızı kaybettik. Binlerce insanımız evsiz kaldı
6,8 şiddetindeki deprem büyük bir deprem midir? Evet
Ancak Dünyada 7,5 şiddetindeki depremlerde bile 1 kişi hayatını kaybetmiyorken 6,8 şiddetindeki bir depremde 41 kişinin hayatını kaybetmesi kader değil ihmaldir.
Kader olsaydı Japonya'nın her depremde en az 100 vatandaşını kaybetmesi gerekirdi. Neden Japonya'da 1 kişi bile ölmüyorken bizde daha küçük bir depremde 41 kişi ölüyor?
Çünkü adamlar binalarını sağlam yapıyorlar, rant değil insan hayatını düşünüyorlar Bizim gibi insan hayatını hiçe saymıyorlar.
Bizde depreme hazırlık, deprem sonrası afet kurtarma çalışmasından ibaret. Yani şehrin yıkılmasını bekleyip sonra yıkılan binaların altında kalan insanları kurtarmaya çalışıyoruz
Bu anlayışı Cumhurbaşkanının sözlerinden de anlayabiliriz. Deprem için ne yaptınız diyenlere kızarak ''yıkılan şehirleri yeniden inşa etmedik mi?'' dedi.
Deprem hazırlığı yapmak bu değildir. Depreme hazırlanmak şehirlerin yıkılmasına karşı tedbir almaktır. Yıkıldıktan sonra inşa etmek değil…
Depremde 41 vatandaşımızı kaybetmekten daha acı olan deprem sonrası yaşadıklarımız…
Öyle sinir bozucu şeyler yaşadık ki neredeyse depremin acısını unuttuk.
Önce Kızılay'ın depremden hemen sonra vatandaştan 10 TL bağış istediğine şahit olduk
Ardından Enerji Bakanı ''Her şeyi devletten beklemeyin kendi kendinize yardım edin'' dedi
Elazığ valisi, basın toplantısında ''sosyal medyada algı çok iyi'' dedi
Kızılay'ın ensar vakfına 8 milyon Dolar para aktararak vergi kaçakçılığına ortak olduğu ortaya çıktı.
Kısacası deprem sonrası görev ihmali, vergi kaçakçılığı, sorumsuzluk ne varsa hepsi birden patlak verdi
İşte tam bu sırada bir şey oldu. ''İmamoğlu'nun ailesiyle Palandöken'de tatil yaptığı'' öğrenildi
Bir anda her şey unutuldu ve İmamoğlu'nun ailesiyle tatili konuşulmaya başlandı.
Yandaş kanallar, gazeteler, yorumcular hepsi ağız birliği yaparak ''Vay deprem varken sen nasıl tatil yaparsın'' diyerek linç etmeye başladılar.
Bu yoğun algı operasyonundan muhalif kesimin de bir kısmı etkilendi.
Bir kısmı algı operasyonunun gazına gelerek yandaş operasyona destek verdi. Kimi de bir şeyler söylemezsem AKP lilerden farkım kalmaz diyerek eleştirme ihtiyacı hissetti
Sonuç olarak her zaman olduğu gibi bir operasyonla depreme dair her şey unutturuldu.
Oysa İmamoğlu sadece İstanbul'un Belediye Başkanıydı. Elazığ'dan sorumlu değildi
Sorumluluğu olmamasına rağmen deprem bölgesine ilk yardım ekibini yollayan Belediye Başkanıydı
Yani resmi olarak görevi olmadığı halde vicdanen görevini yerine getirdi
Buna rağmen bu ülke 1 hafta boyunca Kızılay'ın Ensar vakfına kaydırdığı paraları değil İmamoğlu'nun kar üstünde çocuklarıyla kaymasını konuştu
Tabii bu konuşmalar yapılırken bu ülkenin Cumhurbaşkanının Senegal'de Afrika turunda olduğu unutuldu
Şu an Elazığ'da insanlar bir dram yaşıyorken 1 hafta sonra her şeyi unuttuk. Gündem değişti ama orada insanlar hala yardım bekliyor.
Çabuk unutan bir millet olduk. Çabuk tepki veriyoruz, çabuk sinirleniyoruz ve çabuk unutuyoruz…
Sizlere tavsiyem UNUTMAYIN… UNUTURSANIZ KANDIRILIRSINIZ
BARIŞ ATAGÜN