Ülkemizde taraflı tarafsız birçok insan ve kesimin hem fikir olduğu bir gerçeklik mevcut: Bir yerlerde eksiklik/yanlışlık var! Türlü denemelere rağmen nedense tatmin edici olumlu bir sonuç elde edemiyoruz. Kalıplaşmış düşünceler, davranışlar, bakış açıları, koltuklarına yapışmış karar vericiler…
Bazıları ne derlerse yanlış kabul ediyoruz, ne yaparlarsa yapsınlar bir kulp takıyoruz, bizim gibi düşünmeyenleri dinlerken zihnimizde kurduğumuzun önyargılarımızdan oluşan devasa duvarlarla engelliyoruz ve tüm bunlar olurken beğenmediğimiz ama alternatifleri olmayan karar alıcılara "bir umut bu sefer daha iyisini yaparlar" diye destek vermeye devam ediyoruz.
Aynı bireyin birbirini takip eden dönemlerde Ulaştırma Bakanı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı, Milli Savunma Bakanı, Meclis Başkanı ve son olarak Milli Eğitim bakanı olabildiği ülkemizde bazı bireyler ise ne kadar liyakatli olurlarsa olsunlar hiçbir makam ve görevde kendilerine yer bulamıyorlar.
Eksik veya yanlış olduğu konusunda hemfikir olduğumuz sistem kendi kısır döngüsü içerisinde şekilden şekile giriyor, oyuncuların görev ve mevkileri değişiyor ama işsizlik, borç ve enflasyon ile büyüme, eğitimde kalitenin düşmesi, toplumdaki madde bağımlılıkları, suç oranlarında artış, boşanma sayılarının artması, kadına uygulanan şiddet, terör, vb. kronik hastalıklarımız bir türlü azalmıyor.
Siyaset Biliminin kurucusu Makyavelli'nin dediği gibi "Doğu toplumlarında iktidarı ele geçirmek zor, elde tutmak kolaydır." Bizim gibi doğulu toplumlar tarih boyu bu sancının pençesinde ömürlerini geçirmek durumunda kalmaktadırlar. Aslında toplumda yaşayan her birey meselenin özünü biliyor. Bir şeylerin değişmesi gerekliliğine gönülden inanıyor. Bununla birlikte yeni gelene dair çekinceleri onları cesur adımlar atma noktasında engelliyor.
On Altı yıldır ülkemizi yöneten AK Parti'de bugüne kadar gerçekleştirilen tüm seçimli kongrelerde tek adaylı seçim gerçekleşmiştir. Bugüne kadar hiçbir seçime iki adayla gitmeyen AK Parti'nin Türk demokrasi tarihinde eşi benzeri olmayan bu durumu kendi içlerinde bir birlik duygusu olarak görünse bile toplumumuz bu durumunun ne anlama geldiğinin farkındadır.
Aynı kadroların "metal yorgunluğu" ile değişmesi haricinde kadrosunu bozmamaya gayret eden iktidar partisi gibi ana muhalefet partimizde kaybetmeyi alışkanlık haline getirmiş kadrolar ile sahip oldukları statükoyu koruma yarışına tam gaz devam etmekteler. Siyasi Partiler Kanununun onlara verdiği haklara dayanarak oluşturdukları genel başkan diktasını çok etkin kullanan CHP ne kadar yeni olduğunu iddia etse bile çok iyi biliyoruz ki CHP içten çürümüştür ve tedavi olmayı reddetmektedir.
Tüm bu tabloya siyasi bir başarı derdinde olmayan, anti demokratik uygulamalar sayesinde faaliyetlerini devam ettiren "Yavru İktidar" görünümündeki MHP yönetimini de ekleyince Türkiye'de bir şeylerin neden eksik ya da hatalı gittiğini daha iyi anlamış oluruz. Kendisinin bugüne olduğu kadar geçmişe ve geleceğe karşı ihmal edemeyeceği sorumlulukları olduğunu iddia eden Devlet Bahçeli, Türk siyasetinin ana damarlarından olan partisinin gelecek Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday göstermeyeceğini açıklaması bulunduğu durumdan ne kadar memnun olduğunun göstergesidir. Parti tabanından gelen seslere kulağını tıkamış olan MHP genel merkezi açıkça kendisine oy veren vatandaşlara "siz bazı şeyleri bilmiyorsunuz, ben en doğrusunu bilirim o sebeple benim dediğim olur" yaklaşımı ile yaklaşmakta, kendilerinde buldukları gücü ve cüreti vatandaştan aldığını unutmaktadır.
Yukarıda ortaya koyduğumuz tabloda bir şeylerin değişmesi engelleyen eskilerden ve yeni olduğunu iddia edenlerden bahsettik. Birazda yeniden bahsedelim.
Yeni olması sebebiyle hepimizi umutlandıran İYİ Parti, "Biz engellene engellene kendimize yeni yollar açmayı öğrendik" diyen bir kadronun partisidir. Türk siyasetinde örneğine rastlanmamış, koltuğuna yapışmış parti liderlerinin aksine milletvekili adayı olmayacağını, sadece cumhurbaşkanlığı adayı olacağını eğer seçilemezse siyaseti bırakacağını ifade eden Meral Akşener'in partisidir.
Mağrur olmayan ve aynı zamanda mağdur edebiyatı yapmadan hedefine kilitlenmiş, başlıca hedefi evlatlarının, gelecek nesillerin daha yaşanabilir bir ülkede yaşaması olan, soru sorabilen, hesap sorabilen, Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşlarını her rengi ile kabul etmiş, bu ülkeyi "bayram sofrasına" oturtmaya ant içmiş olan İYİ Parti kadroları ülkemize tüm engellemelere rağmen olumlu bir çıkış noktası sunuyor.
İYİ Parti, Edirne'nin ve Diyarbakır'ın başlıca probleminin genç işsizliği olduğunu biliyor. Milletimizin artık kandırılmaktan sıkıldığını biliyor. Komşularla sıfır sorun diyerek çevresindeki bütün ülkelerle sorun yaşayan iktidarımızın aksine vatandaşımızın asıl derdinin komşu ülkelerle ticaret yapmak, onlarla iyi geçinmek olduğunu biliyor. Tüm bu bilgiler ışığında size yeni bir umut sunuyor.
Bize katılın, Türkiye'nin normalleşmesine destek verin. İnanın ki biz gelince, Türkiye İYİ olacak.