Buda öğretilerinde yer alan çoğumuzun bildiği "kör adamlar ve fil" hikayesi ile başlayalım:
Altı kör adam vardı ve öğrenmeye çok hevesliydiler.
Nasıl olduysa "fil" diye bir canlının olduğunu duymuşlardı ancak nasıl bir canlı olduğunu bilmiyorlardı. Fil denilen bu canlının neye benzediğini öğrenebilmek için birisine danıştılar. Danıştıkları kişi "Filin vücuduna dokunarak nasıl bir canlı olduğunu öğrenebilirler" düşüncesiyle kör adamları filin yanına götürdü.
İlki file yaklaştı ve dokunma fırsatı bulamadan karnına çarpıp "Tanrım bu fil, duvardan başka bir şey değil" dedi.
İkinci dişine dokunup ve kararını verdi, "Bu şey oldukça düzgün, sivri ve yuvarlakça. Fil denilen şey, mızraktır aslında".
Üçüncü hayvana sokulup kıvrımlı hortumunu tutunca zekice atıldı, "Anladım, fil olsa olsa bir yılandır".
Dördüncü, filin dizine sürünce elini, "Ağaçtır" deyip, sabitleştirdi fikrini.
Beşinci, kulağına erişip şöyle söylendi: "En kör adam bile ne olduğunu bilir, fil yelpazedir".
Altıncı, filin çevresinde taranırken tesadüfen kuyruğuna dolanıp, "Anladım bu fil düpedüz bir halattır", sonucuna vardı.
Bu altı kör adam, her biri kendi fikrinde, katılaşan ve ısrarlaşan bir kavgaya tutuşurlar.
Belki bu insanlar düşüncelerinde kısmen haklı olabilir fakat aslında her biri ayrı ayrı kesin yanlıştı.
Bütünü kavrayamamış insanların düşünceleri, inançları ve yaptıkları kendilerine doğru görünse de aslında yanlıştır.
Bütünü kavramak. Işin özü bu.
Olaylara tek cepheden bakmak bütünü görmemizi engelliyor işin doğrusu bu.
Her insan gerçeği, kendi bakış açısıyla değerlendir, kendini haklı görür ve fikirlerini sabitleştirirse inancı da o doğrultuda oluşmaya başlar ve yanlışa gider.
Millet olarak bu yanlışı yaşıyoruz bugün. Sadece kendi düşüncemiz doğru. Kendi bakış açımız salt gerçek diğerleri tukaka.
Gözlerimiz gerçeğe kapalı. Gözlerimiz kapalı olunca da el yordamı ile kendimize doğru yol çizmeye çalışıyoruz.
Aynı DAVA için mücadele ettiğini söyleyen on kişiyi bir araya getirin on farklı DAVA karşımıza çıkar.
Nedir bu kaos?
Işte ahvalimiz bu.
Türk milliyetçiliği hareketinde her birimiz fikri bütünlüğü bırakıp olayın bir yönünü ile ele alıyoruz ve sonra birlik beraberlik kardeşlik edebiyatı yapıyoruz.
Neye benzediğimizi unuttuk.
Kimliğimizi kaybettik.
Her birimiz filin bir yerini tutup kendimize yakışanı uydurmayı başardık.
Kimimiz partici kimimiz binacı kimimiz adamcı olduk.
Fili tanımaya çabalayan körler gibi her birimiz bir yanından tutup dava tarif etmeye başladık. Belki herkes doğru ama parça parça olunca hepsi yanlış/eksik görünüyor.
Nedendir bilinmez ama bir türlü BIZ olamadık .
Doğan Ay