By Mehmet Soral on Salı, 10 Eylül 2024
Category: Siyaset

GENÇ TEĞMENLER

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucu başbuğu Mustafa Kemal Atatürk'e ithafen onun evlatları, genç teğmenler "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" diyerek sadakat sloganı atıyorlar ve birileri bundan rahatsız oluyor öyle mi. Genç teğmenlerin bu ruh halinden rahatsız olan her kimse kesinlikle fetö'nün ordu üzerindeki emellerinin eksik kalan tarafının tamamlanmasını isteyen etnik kriptolardır.

Genç teğmenlerle ilgili soruşturma açamazlar çünkü buna benzer uygulamaları kendi yürekleri ile değil fetö aparatı ile yapıyorlardı. O gün olup bitenlere bugün "Biz yapmadık fetö yaptı" demelerinden anlıyoruz. Şimdi de genç teğmenlerle ilgili bir soruşturmaya açılması ve muhtemel sonuçları için "Biz yapmadık onlar yaptı" diyebilecekleri bir aparatları henüz olmadığından olsa gerek soruşturma açacaklarını düşünmüyorum. Kitle hareketlerine karşı oldukça korkak ve ürkekler ancak bireysel cezalandırmalar yolu ile kitlesel hareketlere mani olma yöntemini geleneksel hale getirdiler.
Her diploma töreninden sonra okul idaresinin düzenlediği resmi program bittikten sonra mezun öğrenciler yaşadıkları stresten kurtulmanın mutluluğu ile hep beraber doğaçlama ortak hareket ve ifadelerle ritueller sergilerler. Genç teğmenler de gördükleri eğitimin ruhuna, mana ve önemine uygun olarak ortak duygularını yansıtmışlardır. Fetö'nün donunda semirerek muktedir olmuş ödlek ve sünepe güruh teğmenlerin ortak duygularından tehdit algısı ile yaygara koparıyorlar; üç teğmen bir caddede yan yana yürüseler de aynı tehditti algılayacaklardır zira fark etmiyor. Siyasetin bu denli takibi ve kontrolü altındaki bir ordu yapısı yerleşik hale gelirse inanın gün gelir düşmana dahi sıkılacak kurşunun niyeti malum güruh tarafından sorgulanabileceğinden askerlerin parmağı tetiğe giderken çok tedirgin olacaklardır.

Musavat Dervişoğlu, Özgür Özel ve diğerleri; var mısınız farkındalık yaratmaya; sokaktaki gaz kaçağından darbe kokusu algılayanlara inat; genç teğmenlerin şayet kıllarına dokunulursa; alabilecekleri disiplin cezası dahil gasp edilecek her türlü özlük haklarının devran değiştiğinde iade edileceğini, terfilerinin ise engellediği yerden daha da nitelik kazandırılacak şekilde önlerinin açılacağını ilan edin bu gençlere sahip çıkın, millete güven verin. Var mısınız...

Recep Tayyip Erdoğan "Kılıç çatan teğmenler" meselesinde de aynen "Gezi direnişi" sürecinde yaptığını yaptı; önce yakın adamlarına makul ve mantıklı açıklamalar yaptırıp(Gezi'de Abdullah Gül, Bülent Arınç, şimdide Ömer Celik) sonra bekledi, kendisi için uygun zemin arayışına girdi, "İmamhatipliler" toplantısını en uygun zemin olduğunu düşünerek zihnindeki siyasi entrika ve kaosu devreye soktu.İslam'a dair her türlü referans Erdoğan'nın en kullanışlı silahı, emellerinin aparatı oldu ancak milletin yaşadığı mağduriyetler öncelikleri o kadar değiştirdi ki artık "Açım ulan açım; yemişim sizin dininizi; var dediğiniz hiç bir şey yok; din de yok, kitap da yok..." noktasına geldi. Dini söylem ve hatırlatmaları kim yaparsa yapsın fark etmiyor; siyasi güç konsolidasyonu yapıp menfaat temin etme çabası nefrete doğru savrulmalara neden oluyor ki; Metin Külünk geçtiğimiz hafta dost söylemi olarak Erdoğan'a bu durumunu en makul şekilde hatırlattı; "İşi madara olmadan tadında bırak" dedi. Dolayısıyla "Kılıç çatma" olayı her ne kadar Erdoğan'nın siyasi emelleri için suiistimal edilebilecek en uygun silaha dönüştürülmüş olsa da milletin yaşadığı çaresizlikler ve mağduriyetler bu silahı ateş alıp hedefi vurmayan bir aparata dönüştürmüştür. Millet Erdoğan'nın değil genç teğmenlerin yanında.

Siyaset kurumunu tehdit eden nedir?
15 Temmuz gecesi darbe olduğunda 16 Temmuz sabahı kim cumhurbaşkanı, kim başbakan, kimler bakan, vali, emniyet müdürleri olacaktı...?Bizler hangi cemaat/fetö öğrenci yurdunda hangi bulaşıkçının, aşçının fetöcü olduğunu öğrendik ancak yukarıdaki sıraladığım görevlerde kimlerin olacağını bir türlü öğrenemedik. "Yurtta sulh konseyi"nin varlığını TRT1 spikerinden öğrendik ancak listenin kimlerden oluştuğunu öğrenemedik. Gaz kaçağından darbe kokusu algılayan AKP ve birleşenleri "Yurtta sulh konseyi" hainler listesini niçin gizli tutar, açıklamazlar anlaşılır gibi değil. İşin içinde kendilerinin de olduğu gibi bir gerçeğin ortaya çıkmasını istemediklerinden olabilir mi. Siyaset kurumunda muhalefet dahil amiral konumunda olan genel başkanlar ve diğer "kaşarlar" hiç bir şekilde bu konunun takipçisi olmadılar; neden...?Darbe yapanların bir ertesi gün için görevlendirme listeleri hazırlamadıklarına inanmak mümkün olmadığı gibi hiç kimse de milleti böyle bir listenin olmadığına inanacak kadar ahmak yerine koyamaz. Hani zaman zaman önce Erdoğan'nın doğrudan karşısında olup sonra da ani değişim ve dönüşüm ile Erdoğan'a tabi olan, yapılan seçimler arifesinde yine ani değişim ve dönmelerine şaşırıp kaldığımız siyasetçiler var ya; bunların atraksiyonlarının nedeninin yukarıda dile getirdiğim "görevlendirme listesi"nde isimlerinin olabileceği ve bu listenin adeta tehdit listesine dönüştürülmüş olması olabilir mi. Özgür Özel, Musavat Dervişoğlu ve diğerleri... Sizler, AKP ve Cumhur ittifakına önce 16 Temmuz sabahı görevlendirme listesinin hangi isimlerden oluştuğunu açıklamalarını başarmanız gerekir. Yani kendinizi de partinizi de aklamanız lazım. 15 Temmuz ihanetinde fetö'nün siyasi ayağı vardı ve hala da varlıkları devam ediyor. Cumhur ittifakı bu ayağın varlığını kendi siyasi emelleri için gerektiğinde kullanıyor; kendinden olanları koruyor, muhalefetten olan isimleri ise gerektiğinde tehdit amaçlı kullanıyor. İktidarın değişmesi için önce değişime mani olan "tehdit listesi"nin açıklanması ve bilinmesi lazım zira o isimleri bilmediğiniz, tedbirinizi alamadığınız için gafil avlanıyorsunuz. 
Leave Comments