By Mehmet Soral on Çarşamba, 06 Haziran 2018
Category: Siyaset

GÜNDEM ÜZERİNE

Gençleri önemsemek

İYİ PARTİ'nin adını ekabil takımı değil, gençler buldu. Gençleri önemsemek işte budur.
...
Gençleri önemsemek; onlara teknik olarak 18 yaşında seçme ve seçilme hakkı vermek değildir. Bu hakkın mucidi olanlar inandıkları bir şey yapmış olsalardı, en azından seçilebilinir yerlerden üç beş tane 18 yaşındaki genci aday gösterirlerdi; hani nerede.
...
18 yaş her ne kadar seçme için uygun olsa da; seçilmek için yeterli olgunluğa erişilebilen bir yaş değildir. Pratikte uygulanabilirliği olmayan, akla ziyan, beyhude, boş işler bunlar.

Meral Akşener 2010 yılında fetö ile ilgili gerekli uyarıyı yapmıştı
2010 yılında Meral Hanım Mehmet Ali Şahin'e gider, o zamanki adı ile cemaat olan fetö için "Bunlar yargıyı ele geçirmek istiyorlar, tetbirini almanız gerekir" hatırlatmasına rağmen aldığı cevap "Reis bilir" demiş.
...
Peki, 17/25 Aralık tan üç sene önce, 15 Temmuz dan da beş sene önce bu hatırlatmayı yapan mı fetöcü dür, yoksa bu uyarıyı kaale almayanlar mı fetöcü dür.
...
Meral Hanım bu uyarıları yaparken, AKP ve onun trolleri Gülen için "Bitsin bu hasret, artık gel gayri; yediğimiz, içtiğimizin tadı tuzu kalmadı" hasretlerini dile getiriyorlardı.

Muharrem İnce Erdoğan'ın karşısında olmasını istediği bir adaydır
Senaryo neydi; iki narsist insan bir araya gelmiş ve her halükarda İYİ PARTİ'nin yasal sürece takılarak, seçime girmesine mani olunacaktı. Bazen olur ki; kendi oyunu ile sırtın yere gelmesi hesabı; oyuna karşı oyun geliştiren muhalefet, 15 vekil hareketi ile senaryoyu alt üst etti.
...
Şimdi bu hal karşısında, kendi yazdıkları senaryoya göre kazanmayı garanti altına alan muktedirlerin, uğradıkları hayal kırıklığının neden olduğu psikolojik hal ile kırmızıya saldıran boğa misali, İYİ PARTİ standlarına saldırmaya devam ediyorlar.
...
Şimdi inşallah Meral Akşener ve Kılıçtaroğlu'nun yapacakları toplantıdan yine umarız "15 vekil olayı" gibi; ikinci turda muhalefetin tamamının sinerjisini bir arada dağılmadan toparlayacak bir "oyun" planlaması çıkar diye umut ediyorum.
...
Rasyonel düşünen CHP seçmeninin dikkatini çekmek üzere soruyorum; sizce Recep Tayyip Erdoğan'nın, Meral Akşener'i özelikle ve sabırla sürdürdüğü kaale almama, muhatap olmama sürecini nasıl açıklayabilirsiniz. Öte yandan, Muharrem İnce'nin konuşmaları canlı verilirken, Meral Hanım'ın ulusal yayın yapan hiç bir TV programına çağrılmaması; hele ki canlı hiç bir konuşmasının verilmemesini nasıl değerlendiriyorsunuz.
...
Değerli CHP seçmeni dostlar, şunu bilmenizi isteriz ki; ikinci tura eğer Muharrem İnce kalırsa, biz İYİ PARTİ'liler olarak elbette, hatta firesiz oyumuz Muharrem İnce'ye olacaktır ama kazanmamız için yetecek mi dir.
...
Yukarıda da izah etmeye çalıştığım gibi adeta Meral Hanım'ı "Muhatap almama orucu" tutan; buna mukabil Muharrem İnce'yi sürekli olarak şu anda kimsenin bilmediği "Sürprizlerle" dolu oyun alanına çekmek isteyen Recep Tayyip Erdoğan'nın ne yapmak istediğini lütfen iyi okumaya çalışın.
...
Recep Tayyip Erdoğan'nın elinde eğer zerre kadar Meral Hanım'ın aleyhine kullanabileceği bir bilgi veya döküman olsaydı; kesinlikle "Muhatap olmama orucu"nu tutmayacak, Muharrem İnce karşısında yürüttüğü politikayı Meral Hanım'a karşı da yürüyecekti.
...
Yani şunu demek istiyor ve korkuyorum ki; Recep Tayyip Erdoğan ikinci turda karşısında Muharrem İnce'nin olmasını istemesinin temelinde hiç birimizin bilmediği ama sadece Recep Tayyip Erdoğan'ın bildiği "Nedenler" olabilir.
...
CHP seçmeninin rasyonel olmasına binaen; Meral Hanım üzerine tekrar tekrar düşüneceğini tahmin ediyorum; zira amacımız Erdoğan'ı bir daha seçtirmemekse.


Geğirenler, göbeğini kaşıyan adamlar
Zamanında, tabi ki haksız olarak toplumun bir kesimine "Geğirenler, göbeğini kaşıyan adamlar" yakıştırmasını yapanlara karşı AKP şiddetle tepki gösterip, karşılığında iyi bir oy almıştı. Bu tepkiyi neye dayandırmıştı; halkın görgüsüz ve cahil görülmesiydi.
...
Peki, AKP'li enerji bakanı "Uzaya dört şeritli yol yapacağız desek, inandıracak seçmenimiz var" derken, milleti; akıl, fikir, izandan yoksun; muhakeme gücü olmayan acizler olarak görmek değil mi dir.

Cahilin cüretkarlığına teşfik,
"Okumuşun" bilgeliğine zulmün olduğu bir ülkede neyin kıymeti bilinir ki; demokrasi kaldırılır, yerine ancak getirile getirile "Tek adamlı partili Cumhurbaşkanlığı sistemi" getirilir. Bu sosyolojik gerçeğimizin varabileceği nokta burasıdır.
...
Peki yapılması gereken nedir; cehalete pirim veren üç beş "Akıllı" siyasi bezirganı, siyasi arenadan, elimizde olan kıt demokrasi imkanlarını kullanarak tecrit edebilmektir.
...
Bunu "Cesurlar hareketi" ve İYİ PARTİ kurumsal kimliği başlattı; ülkemizin her kesiminden, vatanseverlik paydasında bütünleşen yeni katılımlarla devam edecek ve inşallah Meral Hanım'ın Cumhurbaşkanı olması ile de taçlanacaktır.

İYİ PARTİ ve loğusa dönemi
Listeler açıklandı. Belli ki birileri fikri alt yapılarına ve belli çevrelerce tanınıyor olmalarına güvenerek, kendilerine öncelik verileceği gibi bir beklentiye girmiş olmalılar ki; bunu yapmış oldukları sitemlerinden anlıyoruz.
...
Bu arada birilerinin maddi imkanları ile kar topu misali yuvarlaya yuvarlaya büyütülerek, iddialı hale getirilmiş bir partiye; sadece ve sadece tanınıyor olmak, hatta birikimli ve bilgi sahibi olmak en azından bu seçimde aday olma önceliği sağlayamamış olabilir.
...
Partinin kurumsal kimliğini güçlü şekilde inşa edip, ayakta durabilir hale getirilerek iddialı olabilmesi için en azından ilk dönem için elini taşın altına koyanları gözetmiş olmaları vefa gereği olmuş olabilir.
...
Bulunduğum ilçede yönetime girmem için teklif getirildiğinde; "Maddi imkanlarım yeterli değil. Fikri anlamda her türlü katkıya hazırım ancak parti yeni kuruluyor, teşkilatlanması için çok masraf lazım; dolayısıyla da önceliğin maddi imkanlarını sunabilecek arkadaşlara vermek lazım, yönetim bu arkadaşlardan oluşturulsun, bizler de fikri alt yapıya destek oluruz" dedim. Katkım hala bu anlamda devam ediyor.
...
Yukarıda ifade etmeye çalıştığım düşüncelerim; çok olağanüstü şartlarda, engellemelerle karşı mücadele verilerek kurulmuş olan partimizin, rüştünü ispat edene ve devletten kurumsal yardım almayı hak kazanana kadardır. Partimizde olup, bitenleri sorgulamak için loğusa dönemi henüz geçmemiştir diye düşünüyorum.


Sayın İYİ PARTİ muktedirlerine,
Şunun çok iyi farkındayız ki; kaçırmak üzere olduğumuz bir otobüse, bir trene veya bir uçağa yetişme telaşı ile evden sokağa fırlamışcasına; ne ayakkabımızın bağına, ne pantolonumuzun kemerine, ne de giydiğimiz çorabın tersine, düzüne dikkat edemedik.
...
Dolayısıyla, üstümüze başımıza dikkat edememiş olmamızı genel halimiz olarak algılayıp; halimiz böyle başladı, böyle devam edecek sanmayın. Bu telaşın müsebbibi; bize bileti verenin, bilete yazdığı saat ile treni hareket ettirdiği saatin aynı olmamasıdır.
...
Yani demem o ki; "İnsanlık hali" deyip kabullenebileceğimiz halleri sakına sakın geleneksel hale getirmeye kalkışmayın. Bu "Cesurlar hareketi"nin, meşruiyetini İtiraz kültüründen aldığını hiç aklınızdan çıkarmayın.
...
Dolayısıyla gelecek gün ve yıllarda, Sayın Genel Başkana tanınan makul inisiyatif veya kontenjan hakkı dışında diğer tüm unsurların seçilmesi, milletin önüne çıkarılması; tabandan tavana tüm mensuplarımızın iradesinin süzgecinden geçirilmiş, irade beyanı ile tecelli eden sonuçlara göre kararlar çıkarılmalıdır.
...
Treni kaçırmamak için kemerimizi bağlayamama halimizi lütfen genel saflığımız olarak algılayıp, "Biz talimat veririz, onlar da yapar"ız sanmayın, "Öyle sansanız bile olmadığımızı göstermemize gerek kalmadan; umarım partinin kuruluş beyanlarındaki ilkelerimize sadık kalınacağına inanıyor, bu ilkelerin takipçisi olacağımızı bilmenizi de özelikle de istiyoruz.
...
Böyle bir metni kaleme alma ihtiyacı duymamın nedeni; İYİ PARTİ'nin Genel Başkanından en alt kademesindeki yöneticisine kadar ve de partimizin dostu düşmanı her kim varsa bilmeliler ki; biz İYİ PARTİ mensupları olarak birilerinin hiç bir zaman azatlık kabul etmeyen, iflah olmaz köleleri olmayacağız. Dolayısıyla gelecek gün ve yıllar için İYİ PARTİ üzerinden plan ve program yapanlar huyumuza şimdiden alışsınlar isterim. Onlar da çok iyi anlamışlardır ki; tabanın inanmışlık ve adanmışlığı olmadan hiç bir halt yapamazlar da, olamazlar da.
Mehmet Soral

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.

Leave Comments