Dinimizi öğrenmek nasıl olacak; akıl yolu ile mi nakil yolu ile mi?
Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı fethinden beri içine battığımız nakli din anlayışından kurtulup; yine Hoca Ahmet Yesevi'nin akli din anlayışına geçelim derken; maalesef AKP sayesinde tekrar nakli din anlayışı bataklığına saplanıp, kaldık.
...
Hele ki ramazanlarda bunu "Dibine" kadar hissediyoruz. Veriyorlar adamın eline mikrofonu; saatlerce "Din naklediliyor" Akıldan değil, nakilden gelen bilgi olduğundan, doğal olarak şuurlu bir bilgilenme olmuyor. Saatlerce menkıbeler; doğru mu, yanlış mı belli değil. Aslında bir anlamda ''Dedikodu'' üzerinden din anlatımı. Vatandaşın kafasına bir şey takılacak olsa artık seneye ramazan ayında, Sultanahmet meydanında Hatipoğlu Hocayı veya ellerinde cep telefonları ile TV programlarına bağlanmayı bekleyecekler
...
Şimdi bir çokları din adamı olmadığımı ama niçin ahkam kestiğim üzerinden beni eleştirecekler ama bu tespitleri yapabilmek için din alimi olmaya, hatta din ile iştigal etmeye bile gerek yoktur. Türk tarihi üzerine çalışmış bir Norveçlinin bile düşüncelerini almak isteseniz bunları söyleyecektir.
Erkek egemen toplumdan kadın lider çıkması...
Erkek egemen toplumda bir kadın inisiyatifini ortaya koyarak, ülkenin geleceği için bir şeyler yapabilmeyi kendisine dert edinmişse ve hayli de yol almışsa; çok şey değişecek demektir. Erkek egemen siyasetin yarattığı bıkkınlık ve nihayetinde sebep olduğu yorgunluktan kurtulma umudu; ülkemizde siyasetin önünü açacaktır. Türk kadını meseleye el atmıştır. Beni yüreklendiren de; bir erkeğin hoyrat elleri yerine, Türk milletinin her ferdinin, her daim bir ananın başını okşayan ellerini hissedecek olmasıdır.
İslamın ilk emri oku değil mi; öyleyse...
İslam'ın ilk emri oku ile başlıyor ama şartını beş ile sınırlamışlar ve ilk beşin içinde yoktur. Kimler belirlemiş, niçin bu şekilde düzenlenmiş; zamanın muktedirlerinin kendilerince belirledikleri OHAL şartlarında tabi ki.
...
Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk ise "İslam'ın şartı beş değil, tüm Kuran'dır" diyor. Bence de öyle olmalı. Bu tespit siyasal İslamcıların işine gelmediği için rahmetliye kin kustular sürekli. Okumadan nasıl anlayacaksın ki bilesin.
...
Eğer ille de sayılarla şartlara bağlanmış bir İslam yaşayacaksak; içinde "Okumak" Kesinlikle olmalıdır. Zaten okunması içindir ki; Kuran yazılı hale getirilerek, kalıcılığı ve değişmezliği sağlanmıştır.
...
Şimdi biz manasını bilmediğimiz yazıyı okuyarak Kuran mı okumuş oluyoruz. Bu halin hükmü nedir Allah aşkına. Bugün iddia ediyorum Müslümanım diyen insanların neredeyse tamamına yakını, günlük yaşamımızda Allah'ın ilk emri "Oku"maya ilişkin hiç bir eylemi olmuyor. Tabi ki burada kastedilen; muhakkak ki sadece Kuran'ı okumak değil; bilgilenmek adına her şeyi ve yine tabii ki anlayarak okumaktır. Ancak, ne yazık ki Ortadoğu toplumlarının geleneksel kültürlerine ilaveten bir de okuma denince sadece "Kuran okuma İslam anlayışı'' eklenince; İslam toplumları ilim ve fen de geri kalmışlardır. Bu hal de İslam toplumlarını yönetenlerin işine geldiği için Yaşar Nuri Öztürk gibi ilahiyatçıların "İslam'ın şartı tüm Kuran dır" demeleri işlerine gelmemiştir.
...
Oh ne güzel; içinde okuma (Dolayısıyla bilinçlenme) hak, hukuk, adalet, merhamet, iyilik, sahiplenme, koruma, kollama duyguları olmadan ''Günlük yaşamda'' İslam'ı yaşamak; bundan kolay ne var ki. Tabi ki siyasal İslamcılar; din adına gerçek anlamda iman etmiş bir insan için günlük İslami yaşamımızda daha çok hassasiyet gerektiren; ''İslam'ın şartı tüm Kuran'dır'' diyen Yaşar Nuri Öztürk'ün durduk yerde nefislerine zorluk çıkarmasına kin ve öfke duymalarını anlamak mümkün.
AKP'yi ürküten?
TV programlarını izliyorum; her ne hikmetse AKP yanlısı konuşmacıların en çok korktukları şey; 2019 seçimlerinde, yeni kurulan parti ve CHP'nin ortak adayının Meral Akşener olması ihtimalidir. İzleyin lütfen, siz de fark edeceksiniz.
Kılıçtaroğlu'nu ''Seni hapise atarım'' diye tehdit et sonra...
Yahu onbeş gündür Kılıçtaroğlu'na hapis yolu gösteren muhterem; "Ben mi demişim, kime demişm, ne zaman demişim, nasıl demişim, niçin demişim. Uydurmayın canım" diyor.
Koray Aydın üzerine bir kaç kelam
Biz "Adamlığımızı" önümüze koyar, peşinden de yürür, gideriz. Bu duruşumuz gereği bir konuda düşüncemi sizlerle paylaşmak istiyorum.
...
''Meral Akşener inisiyatifini ortaya koymalı, Türk siyasetine bir kadın eli değmelidir" dediğim günlerde; Koray Aydın Meral Hanım'a yapılan "Paralelci" iftirası karşısında "Ateş olmayan yerden duman çıkmaz" diyordu. Dolayısıyla, Koray Aydın'ın yeni partiye katılması, üstelik de teşkilatlanmadan sorumlu olacak olması; Meral Hanım için olmasa bile benim için ciddi bir sorundur.
...
Doğrusu şüpheleniyorum; Sayın Bahçeli Koray Aydın'ı niçin disipline verip, ihraç etmeyi hiç düşünmedi de Meral Hanım'ın sadece toplantılarına katılan başkanları ihraç edip, teşkilatları feshetmiştir. Ülkemizde insan kıtlığı mı var; bazı isimlerin her yerde ille de olması mı gerekiyor? Dikkatinizi çekmek isterim; 1997 yılında Devlet Bahçeli'yi genel başkan seçtiren Koray Aydın dır.
...
Ancak bu eleştirimden kesinlikle başka bir anlam çıkarılmamalıdır. Yeni oluşumdan umutluyum, destekliyorum, sonuna kadar da arkasında olacağım ama Mehmet Soral olarak gördüğüm yanlışlar karşısında doğru bildiklerimi doğal refleksim gereği söylemeye de devam edeceğim.
Troller aşırı gidimce muhterem recon kesme işine el attı
Aklıma her şey gelirdi de Aktrollerin "Reis" ten fırça yiyecekleri aklıma gelmezdi. Adamlar trollükde o kadar aşırı gidince "Reis"i bile çileden çıkardılar, " Kesin artık, reconu ancak ben keserim" dedi. Küçük Cem ne yapacak şimdi. Muhtemelen hiç de üzerine alınmayacak, yine trollüğe devam edip "Reis'i üzen alçaklar..."diye başlayıp, devam eden cümlelerini şimdiden duyar gibiyim
Troller savaşı başlamıştır. "Reis"i üzen alçak trollerle, icazetli troller karşı karşıya. İşte bakın, bu troller savaşında; "Falancanın düğününde giydiğin, filanca renkli donu benden almamışmıydın kız" şeklindeki itirafları bir çok şeyi açığa çıkaracaktır.
Sana yapılmasını istemediğini sen niçin başkasına yapıyorsun hünkarım
Aman Allah'ım Almanya'yı bile biz yönetiyormuşuz da haberimiz yokmuş. Sanki orada Merkel'e karşı bir partimiz var, kendisine taktik veriyoruz, kazanırsak da Almanya'yı biz yöneteceğiz.
...
Almanya'ya karşı kullandığınız bu dilde samimiyseniz eğer; ilk önce siparişini verdiğiniz Mercedes'leri iptal edin, sonra da tüm kamu sektöründeki Mercedes makam araçlarını toplu ihale ile devletin demirbaşlarından tasfiye ediniz. Öyle mikrofonlardan; algılara teslim olmuş, iki satır yazı okumaktan aciz, iradesini birilerine ipotek ettirmiş güdülesi kalabalıklara üfürmekle olmuyor. Konuşma yapacağın mekana 200 tane Mercedes ile geliyorsun sonra da Almanya'ya karşı esip gürlüyorsun. Nerde burda samimiyet. Belki de haklısın, metal yorgunluğunu millete gaz vererek geçiştirmeye çalışıyorsun.
Kim kimi peydahladı
Hani diyorum ki; AKP kurulup, iktidar olana kadar daha önceden otuz yıllık geçmişi olan ''Hizmet Hareketi'' niçin durduk yerde ''Hain Hareket'' olma sürecine evrildi.
AKP'mi onları baştan çıkardı, yoksa onlar mı AKP'yi baştan çıkardı; veya ABD her ikisinide mi kandırıp, Türk milletini birbirine kırdırmak istedi.
...
AKP'nin iktidar oluşundan bugüne kadar veya bir süre daha olup bitenleri; anlatıldığı veya gösterildiği şekliyle görmeyi, inanmayı en azından kendi adıma çok erken görüyorum.
...
Şöyle geriye doğru çekilip, iktidarın da değişmesinden sonra ancak; manzaranın bütünlüğüne ve derinliğine hakim olup, yaşadıklarımızı doğru bir şekilde analiz etmek, yorumlamak mümkün olabilecektir.
...
Şimdi millet olarak bize yapılan; bir tuvali burnumuza değecek şekilde gözümüze dayayıp, sonra da ''Söyle bakim, bu tuvalde ne anlatılmak isteniyor'' dayatmasıdır. Her şeyden önce, tuvalin biraz uzaktan tutulması ve sınav korkusunun da olmaması lazım; öyle değil mi.
Mehmet Soral
Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.