İnternetiniz varsa ve tabi Küba veya Kuzey Kore'de yaşamıyorsanız bir tık ile istediğiniz bilgiye saniyeler içinde ulaşıyorsunuz.
Tabi yanlış yönlendirilmemek ve gerçeğe ulaşmak için ilk karşınıza çıkan bilgiyi doğru kabul etmeyip aynı konudaki ve özellikle güvenirliliği ile öne çıkmış kaynakların verdiği bilgileri de okuyup analiz etmemiz lazım. Çünkü mutlak doğruya ulaşmak için "şüphecilik" şarttır…
Aradığımız konu her ne ise, önce onun nereden geldiğini, ne veya kim olduğunu öğrenmemiz gerekir.
Bugün benim konum, "hamdolsun"…
Google amcaya, "Hamdolsun ne demek?" yazdığınızda binlerce anlatım arasında karşınıza ilk olarak şu satırlar çıkıyor. "Hamdolsun demek, istediği bir şeyin yerine gelmesi veya bir sıkıntıdan kurtulması kısaca halinden memnun olması hasebiyle bu şükrü sözle yerine getirmek yani Allahü Teâlâ'ya teşekkür etmektir. Sıklıkla Elhamdülillah şeklinde söylenir. Hamdüsena: Yüce Allah'a olan şükran duygularını bildirme."
Günlük hayatımızda çok sık kullandığımız "hamdolsun" kelimesi, Arapça "hamd" kelimesinden gelmektedir ve Türkçeye "övme ve yüceltme" olarak tercüme edilmiştir. (https://www.etimolojiturkce.com/kelime/hamd)
TDK Sözlüğü "hamd" sözcüğünün anlamını, "övgü ve şükür" olarak kabul etmiş ve buradan hareketle, bir sıkıntıdan, bir sorundan kurtulmuş veya soruna rağmen yıkılmayıp ayakta kalmış olmanın mutluluğu ile,"Tanrı'ya şükürler olsun" anlamında hoşnutluk anlatan bir söz olarak betimleyip, "Halinden memnun olması sebebiyle şükretmek" şeklinde ifade etmiştir.
Özellikle hayatındaki pek çok durum karşısında Allah'a şükretmek olarak da anlatmak mümkündür.
Örneğin: "Kızımı bugün taburcu ettiler. Hamdolsun hiçbir şeyi kalmadı." NFK (https://sozluk.gov.tr)
İslâm Ansiklopedisi'ne baktığımızda ise, "İyilik, güzellik, üstünlük ve erdemlilikle niteleme, övme" mânasına gelen hamd isim ve masdar olarak kullanılır. Dilciler hamd, şükür, medih ve senâ kelimeleri arasında sıkı bir münasebetin bulunduğunu kabul ederler. Bazı âlimler hamd ile şükür arasında anlam bakımından fark gözetmezken dilcilerin çoğunluğuna göre şükür, kişinin kendisine yapılan bir iyiliği bilip sahibine övgü ile mukabelede bulunması ve bunu diğer insanlara da duyurmasıdır. Hamd ise söz konusu iyiliğin kendisine yönelik olma şartı aranmadan bir kimsenin mutlak manada lütufkârlığının ve iyilikseverliğinin dile getirilmesidir. Buna göre hamd şükürden daha kapsamlıdır." Şeklinde ve biraz TDK'yı küçümser bir havada uzun ve karmaşık bir anlatımla karşılaşıyoruz. (https://islamansiklopedisi.org.tr/hamd)
Özetlersek, TDK'nın çocukların bile kolayca anlayacağı şekilde ifade ettiği, "Halinden memnun olması sebebiyle şükretmek" eylemi, İslam'ı bir yaşam biçiminden çok siyasi ideoloji haline sokanların zorlamasıyla, "Tanrı'ya şükür" demek yerine çoğu kişinin anlamını bilmeden kullandığı, "hamdolsun" şeklinde söyleniliyor.
Sonuç olarak neren bakarsanız bakın Türkçe şükretmek veya Arapça hamd etmek aynı kapıya, aynı Tanrı'ya, aynı Allah'a çıkıyor…
Sadede gelirsek, sizleri bilmem ama "hamdolsun" kelimesini en çok kullanan Sayın Cumhurbaşkanımızın Brüksel'de kullandığı son "hamdolsun" beni ziyadesiyle şaşırttı.
Çünkü Sayın Erdoğan, NATO Zirvesi için Brüksel'e gitmeden önce yaptığı açıklamada, Biden'in soykırım iddiasını kabul etmesiyle ilgili olarak, "Bizi üzdü, 24 Nisan açıklamasını gündeme getireceğiz" demişti. Yani bunun hesabını soracak ve Bıden'in bu yanlışını düzeltmesini isteyecekti. Fakat aynı Erdoğan dönüşte ise gazetecilerin, "Biden'in 1915 olaylarının soykırım olarak tanıması gündeme geldi mi?" sorusuna "Hamdolsun hiç gündeme gelmedi" diye yanıt verdi.
Dünden beri aklım karıştı, çıkamıyorum işin içinden...
Erdoğan, konunun gündeme gelmemesiyle hangi sıkıntıdan, hangi dertten kurtulmuştur ki, TDK sözlüğüne göre şükrediyor, İslam Ansiklopedisine göre hamd ediyor? Oysaki bunu gündeme getirecek olan ve bir nevi hesap soracak olan kendisiydi. Sıkıntıda, dertte olan ise Biden…
Sn. Erdoğan'ın konuyu gündeme getireceğini söyledikten bir gün sonra gündeme gelmediği için hamd etmesini nasıl okumalıyız? Bu, "halinden memnuniyetin" sonu nereye varmaktadır?
Polyannacılık yapıp "Biden 24 Nisan kararından vazgeçmiştir" desem mümkün değil. Çünkü Erdoğan konuyu açıp hesap sormamış ki, Biden'i ikna edip vazgeçirsin. Zaten öyle bir şey olsa şimdi Türkiye'de yer yerinden oynar bayram ilan edilir, "ümmetin dünya lideri" hava alanında tezahüratlarla karşılanırdı.
Ya bu "hamd" veya "şükrün" peşinden Türkiye'ye uğramadan ayağının tozuyla Belçika'dan direk olarak Azerbaycan'a gitmesinin anlamı nedir? Eşinin haricinde MSB Hulusi Akar, CB İletişim Başkanı Fahrettin Altun, CB Sözcüsü İbrahim Kalın, AKP Sözcüsü Ömer Çelik ve NATO Parlamenterler Asamblesi Türk Grubu Bakanı ve Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak'ı da yanında götürdüğüne göre turistik gezi değildir sanırım…
Yok, canım elbette kötü düşünmüyorum. Tanıdığımız Erdoğan, ABD'nin 24 Nisan'ı resmen "soykırım" olarak kabul etmiş oluşuna "hamd" veya "şükür" edecek değil; mutlaka bir bildiği vardır. Ama biz bilmediğimiz, anlamadığımız için huylanıyoruz ve doğruyu öğrenme yolundaki şüphelerimiz beynimizi kemiriyor…
15.06.2021