HEY GİDİ GÜNLER
"Sene 2002. Deden bilmez ama baban bilir.
Salı günü cuma namazından çıktıktan sonra atın üstünde yaya gidiyoruz.
Çölde kar diz boyu,karşımda düşman askeri,çektim kılıcımı iki el ateş ettim,adamı bacağından vurdum, kolunu alçıya aldılar.
Hastaneye son sürat gidiyoruz,arabada benzin yok,neyse o zamanlar elektrik yok, mum ışığında televizyon seyrediyoruz.
Tuvalete bir milyona gidiyoruz büyük yapıyoruz küçük diye yutturuyoruz tuvalet bekçisine.
Hastaneye gidip olmayan hastalığımız için sıra bekliyoruz.
İlaç yok kendi ilacımızı kendimiz imal ediyoruz bakır kalaylı kazanlarda.
Hey gidi günler hey…
Neler yaşardık o günlerde. Hapishanelere güneş doğmuyordu ama biz aralık ayında kısa şortla gezerdik. Coca cola içer yerli malı yurdun malı diye naralar atardık sokaklarda.
Deden nereden bilsin o günleri babana sor o anlatsın. Benzinli arabamızla sürücüsüz giderdik yollar bizimdi.
Ne günlerdi o günler…
Hey beee!
İnsansız uçardık tıka basa yer aç gezerdik. Asli yok yaylasında bin beş yüz koyun güder dağlarda internetsiz yaşardık.
İnanmıyor musunuz bana? İnanmayan gidip dedesine sorsun. Aç susuz gezip mum ışığında iğneye ip geçirdiğimiz günleri.
Ya işte böyle günlerden geldik bu güne. Öyle kolay olmadı bütün bunlar.
Köprüler yaptırdık gelip geçmesin kimse diye. Çeşmeler yaptırdık suyu kimse içmesin diye…
Şehir hastaneleri yapıyoruz geliniz hasta olunuz diye…
Yahu eskiden ne güzel hasta olurduk oysa…
Ateş kırk olur aldırmazdık...
Ne nankör insanlarsınız ya. Bir de tutturdular "tamam" diye…
Daha yeni başlamıştık halbuki. Daha demokrasi getirecektik neye tamam ?
Yola tamam…
Köprüye tamam…
Dolara tamam…
Tamam olsun diyorsanız ne diyelim…
Doğan Ay