Birol Özsoy. Aydın'ın Bozdoğan ilçesinde Milliyetçi Hareket Partisi Başkan'ı.
Yıllarca astsubay olarak Türk devletine hizmet verdikten sonra, huzurlu bir emekli hayatı sürmek üzere memleketine gelmiş.
Bu arada bir Türk milliyetçisi olarak Partisi'ne katkı vermek istemiş. Önceleri ilçe Başkan'ı olması için yapılan teklifleri geri çevirirken, sonra çaresiz görevi kabul etmiş.
Başkanlık yaptığı üç yıl içinde; bir mahalli seçim, bir cumhurbaşkanlığı seçimi ve iki de genel seçim geçirmiş.
Eşiyle beraber günlerce evin yolunu unutmuşlar. Köy köy, kahve kahve, ev ev dolaşıp oyları tarihinin en yüksek seviyesine çıkarmışlar.
1 Kasım seçimlerinin ardından başlayan süreçte iradesini ne bir büyüğe, ne bir ağaya teslim etmiş. Kendisini ikna etmek için kimse özel bir çaba sarfetmemiş. Teşkilatıyla istişare etmiş, tam desteğini almış. İradesini birine devretmek yerine kalkmış Bozdoğan'dan 700 kilometre yok gidip olağanüstü kurultay toplansın diyerek imzasını bizzat gönlündeki adaya vermiş.
Denizli'den Söğüt'e katılabildiği toplantılara katılmış. Kurultay 8 Mayıs'ta olacak diye yurt dışında gitmek için aldığı uçak biletini yakmış. 15 Mayıs'ta gerçek manada kurultay toplanamayacağını bildiği halde arabasına atladığı gibi tomaların karşısında durmaya gelmiş. 19 Haziran'da saatlerce salona girmek için beklemiş.
Şimdi diyebilirsiniz ki derdi neymiş?
Ceylan derisi koltuklar mı hayalini süslemiş? MYK için söz mü almış? Birilerine özel düşmanlığı mı varmış?
İşte hiç anlamadığınız kısmı burası. O siyasetten rant bekleyen, bu işi meslek edinenlerden değil. Yıllarca Türk Silahlı Kuvvetlerine hizmet ettiği gibi, Milliyetçi Hareket Partisi ilçe başkanlığını da bir vatan, millet ve devlet hizmeti görmüş.
O şehirlerde bombalar patlayıp onlarca insanımız teröre kurban gittiğinde acısını yüreğinde hissediyor.
O çözüm sürecinin müsebbibini biliyor. O Habur'u biliyor. O Oslo'yu, İmralı'yı biliyor. O 17-25 Aralığı biliyor. O Ortadoğu'da sürüklendiğimiz bataklığı biliyor. O İsrail'le one minutten evrilen dış politikayı, Esad kardeşimden Esed'e dönüşümü biliyor. O paralel yapıyı bu devletin başına kimin musallat ettiğini biliyor. O sıcak para ekonomisini, sosyal yardımlarla döndürülen çarkı, yandaş medyayla oluşturulan algıyı biliyor.
Ama o artık sadece bilen, sadece yüreği yanan olmak istemiyor. Salı'dan salıya üst perdeden gazı alınan olmak istemiyor. Sadece şikayetçi olan, yanlışları anlatıp duran, milletten hep aynı cevabı alan olmak istemiyor.
O siyaseti birileri genel merkezde hazine yardımıyla oturup keyif çatsın ve itiraz ettiğinde kendine hakaret etsin diye yapmak istemiyor.
O yıllardır seçtiği ve memlekete ne faydaları olduğunu anlamadığı birilerini bilmem kaçıncı defa milletvekili yapmak için de siyaset yapmak istemiyor.
O ülkenin sürüklendiği uçurumu görüyor ve ah ahlar, vah vahlar arasında seyretmek istemiyor.
O ülkenin kaderine Milliyetçi Hareket Partisi mührü vurmak istiyor.
O girdiler aynı kaldıkça çıktının değişmeyeceğini, kara bulut gibi ülkenin üstüne çöreklenenlerin gitmek bilmeyeceğini biliyor.
O bir köy kahvesinde, cami çıkışında, önünü kesen insanların feryadında milletin beklentisini görüyor.
O yüzden tehditleriniz, hakaretleriniz, Gemerekleriniz, yalanlarınız, verip döndüğünüz kurultay sözleriniz, iftiralarınız, tedbir kararlarınız ona işlemiyor.
Siz hazine yardımıyla yaşattığınız plazanızdaki ihtişama, kapıkullarına, maaşını verdiğiniz yalaka danışmanlara, varlığı size bağlı insan içine çıkamayacak siyasetçilere alışkın olduğunuz için; milletle birlikte, hep vererek siyaset yapmaya çalışan Birol Özsoyları hiç anlamadınız.
7 aydır vazgeçerler, unuturlar, bıkarlar, korkarlar, yılarlar sandınız ve yanıldınız.
Tamamına yakını il Başkan'ı, belediye Başkan'ı, ilçe Başkan'ı olan 656 noter onaylı delege korsan dediğiniz kurultayda binbir güçlükle gelip mesaj verdi size, yine anlamadınız.
Siz ocaklardan gelen gencecik Alper Yağcı'lara, Ferit Köse'lere, Fazıl Köremezli'lere ne diyorlar diye dönüp bakmadınız.
Siz ülkücülerin feryadını, delegelerin talebini, milletin sesini duymadınız.
Siz günü kurtarmanın, koltuğu kurtarmanın derdindeyken onlar geleceği kurmanın hayalindeydiler umursamadınız.
Siz nasılsa hep unuttular, bu saflar seçime kadar yine herşeyi unutur, eşşek gibi çalışır, koyun gibi oylarını verir diyerek yanıldınız.
Mevcut durumun partiyi yüzde üç beşe ama daha kötüsü ülkeyi karanlığa gömeceğini görmediniz, gördüyseniz de umursamadınız.
Siz delegeden, ülkücüden korkup kaçarken, yalanların, iftiraların, hakaretlerin, iktidarın arkasına sığınırken nelere mal olduğunuzu, ne büyük kötülük yaptığınızı hiç düşünmeyip sadece koltuklarınıza odaklandınız.
Siz daha şimdiden açık açık delegenin yüzde altmışı karşınıza geçtiğinde bile kibir abideleri olarak iradeye karşı dikilmekten utanmadınız.
Aslında siz çoktan kaybettiniz de farkına varmadınız.
Siz bu hareketi gerçekten hiç anlamadınız.